Go to full page →

26—Apollos Korint’te EI 233

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 18:18-28 ayetlerine dayanmaktadır.]

Korint’ten ayrıldıktan sonra Pavlus’un bir sonraki çalışma yeri Efes oldu. Yaklaşmakta olan bir bayrama katılmak üzere Yeruşalim’e gidiyordu, dolayısıyla Efes’te kalış süresi zorunlu olarak kısa oldu. Havrada Yahudilerle tartıştı ve üzerlerinde bıraktığı izlenim o kadar olumlu oldu ki, kendisinden aralarındaki çalışmasına devam etmesini rica ettiler. Yeruşalim’i ziyaret etme tasarısı o zaman için orada kalmasını engelledi, fakat “Tanrı dilerse” yanlarına geri dönmeye söz verdi. Akvila ile Priskilla Efes’e kadar kendisine eşlik etmişlerdi, o da başlamış olduğu işi devam ettirmeleri için onları orada bıraktı. EI 233.1

Bu sıralarda “İskenderiye doğumlu Apollos adında bir Yahudi Efes’e geldi. Üstün bir konuşma yeteneği olan Apollos, Kutsal Yazılar’ı çok iyi biliyordu.” Vaftizci Yahya’nın vaazını duymuş, tövbe vaftizi olmuştu, böylece peygamberin çalışmalarının boşuna olmadığının yaşayan bir tanıklığıydı. Kutsal Yazılar Apollos hakkında “Rab’bin yolunda eğitilmiş bir kişiydi. Ateşli bir ruhla konuşuyor ve sadece Yahya’nın vaftizini bildiği halde İsa’yla ilgili gerçekleri doğru öğretiyordu” diyor. EI 233.2

Apollos Efes’teyken “havrada cesaretle konuşmaya başladı.” Dinleyicileri arasında olan Akvila ile Priskilla, onun müjdenin ışığını tam olarak almamış olduğunu görüp, “onu yanlarına alarak Tanrı yolunu ona daha doğru biçimde açıkladılar.” Onların öğretisi sayesinde Kutsal Yazılar’a dair daha net bir anlayışa sahip oldu ve Hristiyan imanının en yetkin savunucularından biri haline geldi. EI 233.3

Apollos Ahaya’ya gitme arzusundaydı, bu nedenle Efes’teki kardeşler, Mesih’in kilisesiyle tamamen uyum içinde bir öğretmen olarak “onu iyi karşılamaları için oradaki öğrencilere mektup yazdılar.” Korint’e gitti, burada topluluk içinde ve evlerde konuşarak “Kutsal Yazılardan, İsa’nın Mesih olduğunu kanıtlayarak Yahudiler’in iddialarını açıkça ve güçlü bir şekilde çürüttü.” Pavlus gerçeğin tohumunu ekmişti; Apollos da şimdi onu suluyordu. Apollos’un müjdeyi vaaz etmekte kazandığı başarı, bazı imanlıları onun çalışmalarını Pavlus’un çalışmalarından çok yüceltmeye yönlendirdi. İnsanın insanla bu şekilde kıyaslanması, kiliseye müjdenin ilerleyişini büyük ölçüde tehdit eden bir gruplaşma ruhu getirdi. EI 234.1

Pavlus Korint’te geçirdiği bir buçuk yıl boyunca müjdeyi kasıtlı olarak basit bir şekilde sunmuştu. Korintlilere “söz ustalığıyla ya da üstün bilgelikle” değil; korkuyla ve titreyerek gelmişti, ve “iman[ları] insan bilgeliğine değil, Tanrı gücüne dayansın” diye “Tanrı’yla ilgili bildiriyi... Ruh’un kanıtlayıcı gücü” ile ilan etmişti (1. Korintliler 2:1, 4, 5). EI 234.2

Pavlus öğretim tarzını zorunlu olarak kilisenin durumuna göre uyarlamıştı. Daha sonra onlara şöyle açıkladı: “Kardeşler, ben sizinle ruhsal kişilerle konuşur gibi konuşamadım. Benliğe uyanlarla, Mesih’te henüz bebeklik çağında olanlarla konuşur gibi konuştum. Size süt verdim, katı yiyecek değil. Çünkü katı yiyeceği henüz yiyemiyordunuz. Şimdi bile yiyemezsiniz” (1. Korintliler 3:1, 2). Korintli imanlıların çoğu, onlara öğretmeye çalıştığı dersleri zorlukla öğrenmişlerdi. Ruhsal bilgideki ilerleyişleri sahip oldukları ayrıcalıklar ve fırsatlarla orantılı olmamıştı. Hristiyan deneyiminde çok ileri bir noktada olmaları ve sözün daha derin gerçeklerini anlayarak uygulayabilmeleri gerektiği halde, Mesih’in öğrencilere “Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız” dediği zaman öğrencilerin durduğu noktada durmaktaydılar (Yuhanna 16:12). Kıskançlık, kötü zanlar ve suçlamalar, pek çok Korint- li imanlının kalbini “her şeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini bile araştı[ran]” Kutsal Ruh’un tam çalışmasına kapatmıştı (1. Korintliler 2:10). Dünyasal bilgide ne kadar bilge olurlarsa olsunlar, Mesih’in bilgisinde yalnızca bebektiler. EI 234.3

Korintli mühtedilere Hristiyan imanının temel bilgilerini, yani alfabesini öğretmek Pavlus’un işi olmuştu. Onlara ilahî gücün kalp üzerindeki işleyişinden habersiz insanlar olarak eğitim vermeye mecbur kalmıştı. O zaman kurtuluşun sırlarını anlayamamışlardı; zira “doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’yla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz” (1. Korintliler 2:14). Pavlus tohumu ekmeye çabalamıştı, başkaları da bunu sulamalıydı. Onu izleyenler işi onun bıraktığı noktadan itibaren devam ettirmeli, zamanı gelince, kilisenin dayanabildiği ölçüde, ruhsal ışık ve bilgi vermeliydiler. EI 235.1

Elçi Korint’teki işine başladığında, öğretmeyi dilediği muazzam gerçekleri büyük bir dikkatle sunması gerektiğinin farkına vardı. Dinleyicileri arasında insanî kuramlara gururla inanan kişiler ve sahte ibadet sistemlerinin savunucuları olacağını biliyordu; bunlar kör gözlerle el yordamıyla araştırarak, doğa kitabında Kutsal Yazılarda açıklanan ruhsal ve ölümsüz hayata dair gerçekle çelişecek olan kuramlar bulmayı umacak- lardı. Ayrıca, eleştiricilerin bildirilmiş olan sözün Hristiyanca yorumunu çürütmeye çalışacaklarını ve şüphecilerin Mesih’in müjdesini alaya alacaklarını da biliyordu. EI 235.2

Pavlus, canları çarmıhın dibine yönlendirmeye çalışırken, ahlâksız kişileri doğrudan azarlamaya, ya da günahlarının kutsal bir Tanrı’nın gözünde ne kadar iğrenç olduğunu göstermeye teşebbüs etmedi. Bunun yerine önlerine hayatın gerçek amacını koydu ve ilahî Öğretmen’in derslerini zihinlerine işlemeye çalıştı; bu dersler alınırsa onları dünyasallıktan ve günahtan çıkararak paklığa ve doğruluğa yüceltecekti. Özellikle, Allah’ın krallığında bir yere lâyık sayılacakların sahip olmaları gereken pratik dindarlık ve kutsallık üzerinde duruyordu. Ahlâk dışı uygulamalarının Allah’ın gözünde ne kadar çirkin olduğunu görebilmeleri için, Mesih’in müjdesinin ışığının zihinlerindeki karanlığı delip geçmesini arzuluyordu. Bu nedenle aralarında verdiği öğretinin ana fikrini Mesih ve O’nun çarmıha gerilişi oluşturuyordu. 1Bkz. 1. Korintliler 2:2. Onlara, en ciddi çalışmalarının ve en büyük sevinçlerinin Allah’a tövbe ederek ve Rab İsa Mesih’e iman ederek elde edilen kurtuluşa dair harika gerçek olması gerektiğini göstermeye çalıştı. EI 235.3

Filozof kurtuluşun ışığından yüz çevirir, çünkü onun gururlu kuramlarını gölgede bırakmaktadır; dünyasal kişi kurtuluşu almayı reddeder, çünkü onu dünyevi putlarından ayıracaktır. Pavlus, insanların Mesih’i sevebilmelerinden veya çarmıhı iman gözüyle görebilmelerinden önce, O’nun karakterinin anlaşılması gerektiğini görmüştü. Kurtulanların tüm sonsuzluk boyunca bilimi ve ilahisi olacak olan çalışma burada başlamalıdır. İnsan canının gerçek değeri yalnızca çarmıhın ışığında takdir edilebilir. EI 236.1

Allah’ın lütfunun arındırıcı etkisi insanın doğal mizacını değiştirir. Bedensel zihinde olanlar için gök arzu edilir bir yer olmaz; onların doğal ve kutsanmamış kalpleri o pak ve kutsal yer için hiçbir cazibe hissetmez, girmeleri mümkün olsa da orada kendilerine uygun hiçbir şey bulamazlar. Düşkün insan göğe girmeye ve pak ve kutsal meleklerle birlikteliğin tadını çıkarmaya uygun hale gelmeden önce, doğal kalbi kontrol eden eğilimler Mesih’in lütfu tarafından denetim altına alınmalıdır. İnsan günaha öldüğünde ve Mesih’te yeni hayata uyandığında, kalbini ilahî sevgi doldurur; anlayışı kutsallaştırılır; tükenmez bir sevinç ve bilgi pınarından içer ve ebedî bir günün ışığı yolu üzerinde parlar, zira hayat Işığı sürekli olarak onunla birliktedir. EI 236.2

Pavlus, Korintli kardeşlerinin zihinlerine, kendisinin ve kendisiyle birlikte olan hizmetkârların yalnızca Allah tarafından gerçeği öğretmekle görevlendirilmiş kişiler oldukları, tümünün aynı işte çalıştıkları ve çalışmalarında başarı elde etmek için Allah’a bağımlı oldukları gerçeğini işlemeye çalıştı. Kilisede farklı hizmetkârların göreceli erdemleriyle ilgili olarak ortaya çıkan tartışma Allah’ın düzeninde değildi, ancak doğal kalbin özelliklerini beslemenin sonucuydu. “Biriniz, ‘Ben Pavlus yanlısıyım’, ötekiniz, ‘Ben Apollos yanlısıyım’ diyorsa, öbür insanlardan ne farkınız kalır? Apollos kim, Pavlus kim? İman etmenize aracı olmuş hizmetkârlardır. Rab her birimize bir görev vermiştir. Tohumu ben ektim, Apollos suladı. Ama Tanrı büyüttü. Önemli olan, eken ya da sulayan değil, ekileni büyüten Tanrı’dır” (1. Korintliler 3:4-7). EI 237.1

Müjdeyi Korint’te ilk olarak vaaz eden ve oradaki kiliseyi ör-gütleyen Pavlus’tu. Ona Rab tarafından verilen iş buydu. Daha sonra, Allah’ın talimatıyla, kendi paylarında ve yerlerinde çalışmak üzere başka işçiler getirildi. Ekilen tohumun sulanması gerekir, bunu da Apollos yapacaktı. Daha fazla eğitim vermek ve ekilen tohumun gelişmesine yardımcı olmak üzere, Pavlus’un çalışmalarını sürdürdü. İnsanların kalplerini kazandı, fakat çoğaltan Allah’tı. Karakterin dönüşümünü sağlayan insanî değil, ilahî güçtür. Ekenler ve sulayanlar tohumun gelişmesini sağlamazlar; onlar Allah’ın atanmış aracıları olarak, O’nun işinde O’nunla işbirliği içinde bulunarak, O’nun emrinde çalışırlar. Başarıyla birlikte gelen şeref ve yücelik, Usta İşçi’ye aittir. EI 237.2

Allah’ın hizmetkârlarının tümü aynı armağanlara sahip değillerdir, ancak tümü O’nun işçileridir. Her biri Büyük Öğretmen’i öğrenmeli, sonra da öğrendiklerini aktarmalıdır. Allah, habercilerinin her birine kişisel bir iş vermiştir. Çeşitli armağanlar vardır, ancak tüm işçiler uyum içinde kaynaşmalı, Kutsal Ruh’un günahlardan arındırıcı etkisinin denetimi altında olmalıdırlar. Onlar kurtuluş müjdesini duyurdukça, pek çok kişi Allah’ın gücüyle ikna olacak ve ihtida ettirilecektir. İnsanî aracılık Mesih’le birlikte Allah’ta saklıdır, 2Bkz. Koloseliler 3:3. ve Mesih on binlerin arasından seçkin olan, 3Bkz. Ezgiler Ezgisi 5:10. tepeden tırnağa güzel4Bkz. Ezgiler Ezgisi 5:16 olan Kişi olarak görünmektedir. EI 237.3

“Ekenle sulayanın değeri birdir. Her biri kendi emeğinin karşılığını alacaktır. Biz Tanrı’nın emektaşlarıyız. Sizler de Tanrı’nın tarlası, Tanrı’nın binasısınız” (1. Korintliler 3:8, 9). Elçi bu yazıda kiliseyi, çiftçilerin içinde çalışarak Rabb’in diktiği asmalara baktığı ekili bir tarlaya; ayrıca gelişerek Rab için kutsal bir tapınak haline gelmesi gereken bir binaya benzetmektedir. Allah Usta İşçi'dir ve herkesi kendi işine atamıştır. Tümü O’nun gözetimi altında çalışmalı, O’nun kendi işçileri için ve onlar aracılığıyla çalışmasına izin vermelidirler. O onlara incelik ve beceri verir, O’nun talimatına kulak verirlerse çabalarını başarıyla taçlandırır. EI 238.1

Allah’ın hizmetkârları, müşfik ve nezaketli bir düzen içinde kaynaşarak, birbirlerine “saygı göstermekte yarı[şarak]” birlikte çalışmalıdır (Romalılar 12:10). Yıkıcı eleştiriler, başkalarının işini paramparça etmek olmamalıdır; ayrı gruplar da olmamalıdır. Rabb’in kendisine bir mesaj emanet ettiği herkesin kendine özgü bir işi vardır. Her birinin kendisine ait şahsiyeti vardır, başkasının şahsiyetinin kendisininkine baskın gelmesine izin vermemelidir. Ancak her biri kardeşleriyle uyum içinde çalışmalıdır. Bu hizmette Allah’ın işçileri özde bir olmalıdırlar. Hiç kimse kendisini ölçüt olarak belirlememeli, işçi kardeşleri hakkında saygısızca konuşmamalı veya onları aşağı seviyede görmemelidir. Her biri, Allah’ın emrinde, diğer işçiler tarafından saygı duyularak, sevilerek ve teşvik edilerek, kendilerine verilen işi yapmalıdır. İşi hep birlikte tamamlama noktasına doğru ileri götürmelidirler. EI 238.2

Pavlus’un Korint kilisesine ilk mektubunda bu ilkelerin üzerinde ayrıntılı olarak durulmaktadır. Elçi “Mesih’in hizmetkârları”ndan “Tanrı’nın sırlarının kâhyaları” olarak bahsetmekte ve işleri hakkında şunları söylemektedir: “Kâhyada aranan başlıca nitelik güvenilir olmasıdır. Sizin tarafınızdan ya da olağan bir mahkeme tarafından yargılanırsam hiç aldırmam. Kendi kendimi de yargılamıyorum. Kendimde bir kusur görmüyorum. Ama bu beni aklamaz. Beni yargılayan Rab’dir. Bu nedenle, belirlenen zamandan önce hiçbir şeyi yargılamayın. Rab’bin gelişini bekleyin. O, karanlığın gizlediklerini aydınlığa çıkaracak, yüreklerdeki amaçları açığa vuracaktır. O zaman herkes Tanrı’dan payına düşen övgüyü alacaktır” (1. Korintliler 4:1-5). EI 238.3

Allah’ın farklı hizmetkârları arasında yargılama yapma yetkisi hiçbir insana verilimemiştir. İnsanın işinin yargıcı yalnızca Rab’dir, ve o her birine hak ettiği karşılığı verecektir. EI 239.1

Sözlerine devam eden elçi, kendi çalışmalarıyla Apollos’un çalışmaları arasında yapılan kıyaslamalara doğrudan atıfta bulundu: “Kardeşler, bizden örnek alarak, ‘Yazılmış olanın dışına çıkmayın’ sözünün anlamını öğrenmeniz için bu ilkeleri sizin yararınıza kendime ve Apollos’a uyguladım. Öyle ki, hiç kimse biriyle övünüp bir başkasını hor görmesin. Seni başkasından üstün kılan kim? Tanrı’dan almadığın neyin var ki? Madem aldın, niçin almamış gibi övünüyorsun?” (1. Korintliler 4:6, 7). EI 239.2

Pavlus, kendisinin ve çalışma arkadaşlarının Mesih için hizmet ederlerken sabırla göğüs gerdikleri tehlikeleri ve zorlukları açıkça kilisenin önüne getirdi. “Şu ana dek” dedi, “aç, susuz, çıplağız. Dövülüyoruz, barınacak yerimiz yok. Kendi ellerimizle çalışıp emek veriyoruz. Bize sövenlere iyilik diliyoruz, zulmedilince sabrediyoruz. iftiraya uğrayınca tatlılıkla karşılık veriyoruz. Şu ana dek adeta dünyanın süprüntüsü, her şeyin döküntüsü olduk. Bunları sizi utandırmak için değil, siz sevgili çocuklarımı uyarmak için yazıyorum. Çünkü Mesih’in yolunda sayısız eğiticiniz olsa da çok sayıda babanız yoktur. Size Müjde’yi ulaştırmakla Mesih Isa’da manevi babanız oldum” (1. Korintliler 4:11-15). EI 239.3

Dinleyiciler arasında gözde bir hizmetkâra başka bir öğretmenin çalışmalarını kabul etmeye isteksizlik olacak denli güçlü bir bağlılık sergilendiğinde, müjde işçilerini kendi elçileri olarak gönderen Kişi’nin adına leke sürülür. Rab halkına yardım gönderir; her zaman onların kendi seçimlerine göre değil, fakat ihtiyaçlarına göre; zira insanlar öngörüden yoksundurlar ve kendileri için en iyi olanı ayırt edemezler. Tek bir hizmetkârın bir kiliseyi Hristiyanlığın tüm gereklerine göre mükemmel hale getirmek için gereken tüm niteliklere sahip olması çok nadirdir; bu nedenle Allah çoğunlukla onlara başka hizmetkârlar gönderir, bunlardan her biri, diğerlerinin eksik olduğu noktalarda bazı niteliklere sahiptirler. EI 240.1

Kilise Mesih’in bu hizmetkârlarını, Efendi’nin kendisini kabul eder gibi, minnettarlıkla kabul etmelidir. Her bir hizmetkârın onlara Allah’ın sözünden verebileceği eğitimden mümkün olan tüm yararı elde etmeye çalışmalıdırlar. Allah’ın hizmetkârlarının getirdiği gerçekler alçakgönüllülüğün verdiği uysallık ile kabul ve takdir edilmeli, ancak hiçbir hizmetkâr putlaştırılmamalıdır. EI 240.2

Mesih’in lütfu ile, Allah’ın hizmetkârları ışık ve bereket ha-bercileri yapılmışlardır. İçten ve sebatkâr dua ile elde edilen Kutsal Ruh’un donatımıyla ve kalpleri çarmıhın zaferlerini sürdürme gayretiyle dolu olarak, canları kurtarma yükünün ağırlığıyla yola koyulduklarında, çalışmalarının meyvelerini göreceklerdir. İnsanî bilgelik sergilemeyi veya benliği yüceltmeyi kararlılıkla reddettiklerinde, Şeytan’ın saldırılarına dayanacak bir iş ger-çekleştireceklerdir. Pek çok can karanlıktan ışığa döndürülecek ve pek çok kilise kurulacaktır. İnsanlar, insanî aracılığa değil, Mesih’e ihtida edeceklerdir. Benlik arka planda tutulacak; yalnızca İsa, Golgota’da ölen Adam görünecektir. EI 240.3

Bugün Mesih için çalışanlar, elçilerin döneminde müjdeyi ilan edenlerin gösterdiği aynı ayırt edici üstün nitelikleri sergileyebilirler. Allah bugün hizmetkârlarına, tıpkı Pavlus’a ve Apollos’a, Silas’a ve Timoteos’a, Petrus’a, Yakup’a ve Yuhanna’ya verdiği güç gibi, güç vermeye hazırdır. EI 240.4

Elçilerin zamanında, Mesih’e iman etme iddiasında bulunan, ancak O’nun elçilerine saygı göstermeyi reddeden yanlış yola sapmış bazı canlar vardı. Hiçbir insan öğretmeni izlemediklerini, fakat müjdenin hizmetkârlarının yardımı olmadan doğrudan Mesih tarafından öğretildiklerini ilan ediyorlardı. Ruhta bağımsız ve kilisenin sesine itaat etmekte isteksizdiler. Bu adamlar ciddi bir aldatılma tehlikesi altındaydılar. EI 241.1

Allah kiliseye kendi atanmış yardımcıları olarak çeşitli bece-rilere sahip kişileri yerleştirdi, öyle ki pek çok kişinin bilgeliğinin bir araya gelmesiyle Ruh’un düşüncesi yerine getirilebilsin. Allah’ın işinde uzun bir deneyimi olanlarla aynı boyunduruğa girmeyi reddederek, kendi güçlü karakter özelliklerine göre hareket eden kişiler, özgüvenle körleşecek ve doğru ile yanlışı birbirinden ayıramaz hale geleceklerdir. Böylelerinin kilisede önder olarak seçilmeleri emniyetli değildir; zira kardeşlerinin kararı ne olursa olsun kendi kararlarını ve planlarını izleyeceklerdir. Düşmanın, kendileri her adımda nasihata ihtiyaç duymalarına rağmen, Mesih’in alçakgönüllülüğünü öğrenmeden, kendi güçlerine dayanarak canların koruyuculuğuna girişen kişiler aracılığıyla çalışması çok kolaydır. EI 241.2

İzlenimler, yalnız başına görev için güvenli bir kılavuz değildir. Düşman insanları çoğunlukla kendilerini Allah’ın yönlendirdiğine ikna eder, gerçekte ise yalnızca insanî dürtüleri izlemektedirler. Fakat dikkatle izler ve kardeşlerimize danışırsak, Rabb’in iradesinin anlayışı bize verilecektir, zira “Alçakgönüllülere adalet yolunda öncülük eder, kendi yolunu öğretir onlara” vaadi verilmiştir (Mezmur 25:9). EI 241.3

İlk Hristiyan kilisesinde Pavlus’u ve Apollos’u tanımayı reddeden, fakat önderlerinin Petrus olduğunu ileri süren bazı kişiler vardı. Efendi yeryüzündeyken Petrus’un Mesih’e en yakın kişi olduğunu, Pavlus’un ise önceden imanlılara zulmeden biri olduğunu bildiriyorlardı. Görüşleri ve duyguları önyargılarla kuşatılmıştı. Mesih’in kalpte yaşadığını ortaya koyan cömertliği, asilliği ve şefkati göstermiyorlardı. EI 241.4

Bu gruplaşma ruhunun Hristiyan kilisesine büyük kötülük getirmesi tehlikesi mevcuttu ve Pavlus’a Rab tarafından samimi uyarı ve ciddi itiraz sözleri söylemesi talimatı verildi. Elçi, ” ‘Ben Pavlus yanlısıyım’, ‘Ben Apollos yanlısıyım’, ‘Ben Kefas5Kefas: İsa’nın “ Petrus” olarak bilinen elçisi Sim un’un Grekçe “kaya” anlam ına gelen ism inin orijinal Aramicesi. yanlısıyım’ ya da ‘Ben Mesih yanlısıyım’ ” diyenlere şöyle so-ruyordu: “Mesih bölündü mü? Sizin için çarmıha gerilen Pavlus muydu? Pavlus’un adıyla mı vaftiz edildiniz?” “Hiç kimse insanlarla övünmesin” diye rica etti. “Pavlus, Apollos, Kefas, dünya, yaşam ve ölüm, şimdiki ve gelecek zaman, her şey si- zindir. Siz Mesih’insiniz, Mesih de Tanrı’nındır (1. Korintliler 1:12, 13; 3:21-23). EI 242.1

Pavlus ile Apollos mükemmel uyum içindeydiler. Apollos Korint kilisesinde meydana gelen anlaşmazlıktan ötürü hayal kırıklığına uğramış ve kederlenmişti; kendisine gösterilen tercihten yararlanmadı ve bunu teşvik de etmedi, ancak çekişme alanından aceleyle ayrıldı. Pavlus sonradan kendisini Korint’i yeniden ziyaret etmeye teşvik ettiğinde bunu geri çevirdi ve çok uzun zaman sonra kilise daha iyi bir ruhsal duruma ulaşana kadar da orada çalışmadı. EI 242.2