Go to full page →

33—Zorluklar Altinda Çalişmak EI 299

Pavlus, Kutsal Yazılar’ın Allah’ın işinin uygun şekilde destek-lenmesine ilişkin açık öğretilerini mühtedilerinin önünde açmaya dikkat ettiyse de, ve müjdenin bir hizmetkârı olarak kendisi için geçimini sağlamak amacıyla dünyasal bir işte ‘çalışmama yetkisi’ (1. Korintliler 9:6 [Kİ]) talep ettiyse de, hizmeti sırasında çeşitli zamanlarda, büyük medeniyet merkezlerinde, kendi geçimini sağlamak için bir el sanatında çalışıyordu. EI 299.1

Yahudiler arasında fiziksel çalışma tuhaf ya da aşağılayıcı olarak görülmüyordu. İbranilere Musa aracılığıyla çocuklarını çalışkanlığı adet edinecekleri şekilde eğitmeleri bildirilmişti, ayrıca gençlerin fiziksel çalışmadan habersiz şekilde büyümelerine izin vermek günah sayılıyordu. Bir çocuk kutsal görev için yetiştirilecekse dahi, pratik hayata dair bilginin zorunlu olduğu düşünülüyordu. Anne-babası zengin de olsa, fakir de olsa, her gence bir zanaat öğretiliyordu. Çocukları için böyle bir eğitim sağlamayı ihmal eden anne-babalara Rabb’in talimatından sapmış gözüyle bakılıyordu. Pavlus bu geleneğe uygun olarak erken yaşlarda çadırcılık zanaatını öğrenmişti. EI 299.2

Pavlus Mesih’in öğrencisi olmadan önce yüksek bir konumdaydı ve geçimini sağlamak için bedensel çalışmaya bağımlı değildi. Fakat sonradan, tüm servetini Mesih’in davasına destek olmak için kullandıktan sonra, zaman zaman geçim sağlamak için zanaatına başvurdu. Özellikle güdülerinin yanlış anlaşılabileceği yerlerde çalıştığında böyle oluyordu. EI 299.3

Pavlus’un sözü vaaz ederken kendisini geçindirmek için elleriyle çalıştığını ilk olarak Selanik’te okuyoruz. Oradaki imanlılar kilisesine yazarak, onlara aslında kendilerine ‘yük olabileceğini’ hatırlattı ve şunları ekledi: “Kardeşler, nasıl uğraşıp didindiğimizi anımsarsınız. Hiçbirinize yük olmamak için gece gündüz çalıştık, Tanrı’nın Müjdesi’ni size duyurduk” (1. Selanikliler 2:6, 9). Ve yine, onlara yazdığı ikinci mektubunda, kendisinin ve çalışma arkadaşının onlarla birlikteyken “kimsenin ekmeğini karşılıksız” yemediğini bildirdi. “Herhangi birinize yük olmamak için” gece gündüz çalıştıklarını yazdı; “yardımlarınızı hak etmediğimiz için değil, izleyebileceğiniz bir örnek bırakmak için böyle yaptık” (2. Selanikliler 3:8, 9). EI 300.1

Pavlus Selanik’te elleriyle çalışmayı reddedenlerle karşılaşmıştı. Bu sınıfla ilgili olarak sonradan şunları yazdı: “Aranızda bazılarının boş gezdiğini duyuyoruz. Bunlar hiçbir iş yapmıyor, başkalarının işine karışıp duruyorlarmış. Böylelerine Rab İsa Mesih adına yalvarıyor, şunu buyuruyoruz: Sakin bir şekilde çalışıp kendi kazançlarından yesinler.” Pavlus, Selanik’te çalışırken böyle kişilerin önüne doğru bir örnek koymaya dikkat etmişti. “Hatta sizinle birlikteyken” yazdı, “şu buyruğu vermiştik: ‘Çalışmak istemeyen yemek de yemesin!’ ” (11-12, 10. ayetler). EI 300.2

Şeytan her çağda kiliseye bağnazlık ruhu getirerek Allah’ın hizmetkârlarının çabalarını zarara uğratmaya çalışmıştır. Pavlus’un zamanında da böyleydi, sonraki yüzyıllarda Reform zamanında da böyleydi. Wycliffe, Luther ve etkileriyle ve imanlarıyla dünyayı bereketlemiş olan daha pek çok kişi, düşmanın aşırı gayretli, dengesiz ve kutsanmamış zihinleri bağnazlığa sevk etmek için kullandığı hilelerle karşılaştılar. Yanlış yönlendirilmiş canlar, gerçek kutsallığa erişmenin zihni tüm dünyasal düşüncelerin üzerine taşıdığını ve insanları çalışmayı tamamen bırakmaya sevk ettiğini öğrettiler. Diğerleri, bazı Kutsal Yazı metinlerini uç noktalardan yorumlayarak, çalışmanın günah olduğunu, Hristiyanların kendilerinin ya da ailelerinin dünyasal refahıyla ilgili hiçbir düşüncede bulunmamaları, ancak hayatlarını tamamen ruhsal şeylere adamaları gerektiğini öğrettiler. Elçi Pavlus’un öğretisi ve örnekliği bu aşırıcı görüşlere bir azar niteliğindedir. EI 300.3

Pavlus Selanik’teyken geçinmek için tamamen bedensel çalış-maya bağımlı değildi. Daha sonra Filipili imanlılara yazdığında, o kentteki deneyimlerinden bahsederek, oradayken onlardan aldığı armağanları bildirdi ve şunları söyledi: “Ben Selanik’teyken de, ihtiyacım olduğunda birkaç kez bana yardımda bulundunuz” (Filipililer 4:16). Bu yardımı almış olmasına rağmen Selaniklilere bir gayret örneği vermeye dikkat ediyordu, öyle ki hiç kimse kendisini haklı bir şekilde açgözlülükle suçlayamasın, ayrıca bedensel çalışmayla ilgili bağnaz görüşlere sahip olanlar kendi verdiği örnek yoluyla azarlanabilsin. EI 301.1

Pavlus Korint’i ilk kez ziyaret ettiğinde, kendisini yabancıların güdülerinden şüphelenen bir toplumun arasında buldu. Deniz kıyısında yaşayan Grekler gözü açık tüccarlardı. Kendilerini kurnazca ticaret uygulamalarında o kadar uzun zamandır yetiştirmişlerdi ki, kazancın dindarlık olduğuna ve para kazanmanın ister adil ister haksız yollarla olsun övgüye değer olduğuna inanmaya başlamışlardı. Pavlus onların özelliklerini tanıyordu ve onlara müjdeyi kendisini zenginleştirmek için vaaz ettiğini söylemeleri için hiçbir fırsat bırakmayacaktı. Ko- rintli dinleyicilerinden haklı olarak destek talep edebilirdi; ancak bir hizmetkâr olarak yararlılığının ve başarısının müjdeyi kazanç açısından vaaz ettiğine dair haksız şüpheyle yaralanmaması için bu haktan feragat etmeye gönüllüydü. Mesajının gücünün kaybolmaması için, çarpıtmaya neden olacak tüm bahaneleri ortadan kaldırmak istiyordu. EI 301.2

Pavlus Korint’e vardıktan kısa bir süre sonra, “Pontus doğumlu, Akvila adında bir Yahudi ile karısı Priskilla’yı buldu. Bunlar... kısa süre önce İtalya’dan gelmişlerdi.” Bu kişiler kendisiyle “aynı meslekten”di. Klaudius’un tüm Yahudilerin Roma’dan ayrılmalarını emreden fermanıyla sürgün edilmiş olan Akvila ile Priskilla Korint’e gelmiş, burada çadır imalatçıları olarak bir iş kurmuşlardı. Pavlus onlar hakkında araştırma yaptı ve Allah’tan korkan kişiler olduklarını, kendilerini çevreleyen kirletici etkilerden uzak kalmaya çalıştıklarını öğrendiğinde “onlarla kalıp çalıştı... her Şabat Günü havrada tartışarak hem Yahudiler’i hem Grekler’i ikna etmeye çalışıyordu” (Elçilerin İşleri 18:2-4). EI 301.3

Daha sonra Silas ile Timoteos Korint’te Pavlus’a katıldılar. Bu kardeşler yanlarında işin desteklenmesi için Makedonya’daki kiliseler tarafından verilen kaynakları getirmişlerdi. EI 302.1

Pavlus Korintli imanlılara, orada güçlü bir kilise kurduktan sonra yazdığı ikinci mektubunda, aralarında sürdürdüğü yaşam tarzını gözden geçirdi. “Yücelmeniz için kendimi alçaltarak Tanrı’nın Müjdesi’ni size karşılıksız bildirmekle günah mı işledim?” diye sordu. “Size hizmet etmek için yardım aldığım başka kiliseleri adeta soydum. Aranızdayken ihtiyacım olduğu halde hiçbirinize yük olmadım. Çünkü Makedonya’dan gelen kardeşler eksiklerimi tamamladılar. Size yük olmamaya hep özen gösterdim, bundan böyle de özen göstereceğim. Mesih’in gerçeğine sahip olarak kesinlikle diyebilirim ki, Ahaya İli’nde hiç kimse beni böyle övünmekten alıkoyamaz” (2. Korintliler 11:7-10). EI 303.1

Pavlus Korint’te neden bu yolu izlediğini söylüyor. “Fırsatçılara” bir kınama nedeni vermemek için böyle yaptı (2. Korintli- ler 11:12). Çadırcılık işinde çalışırken aynı zamanda müjdenin ilanında da sadakatle çalışmıştı. Kendisi, çalışmaları için şunları söylüyor: “Elçiliğimin kanıtları aranızda büyük bir sabırla, belirtiler, harikalar ve mucizelerle gösterildi.” Ve ekliyor, “Size yük olmayışımdan başka öbür kiliselerden ne eksiğiniz var ki? Bu haksızlığımı bağışlayın! İşte, üçüncü kez yanınıza gelmeye hazırım ve size yük olmayacağım. Çünkü sizde olanı değil, sizi istiyorum... Ben de canlarınız uğruna malımı da kendimi de seve seve harcayacağım” (2. Korintliler 12:12-15). EI 303.2

Pavlus, Efes’teki uzun hizmet döneminde, bölgede üç yıl boyunca girişken bir müjdeleme çalışması sürdürürken, tekrar zanaatında çalıştı. Elçi, Efes’te olduğu gibi Korint’te de ikinci müjdeleme yolculuğunun sonunda Asya’ya dönerken kendisine eşlik eden Akvila ile Priskilla’nın varlığıyla teselli oldu. EI 303.3

Pavlus’un bedensel olarak çalışmasına, bunun müjde hizmetkârının işine aykırı olduğunu belirterek karşı çıkan bazı kişiler vardı. En üst düzeyde bir hizmetkâr olan Pavlus neden mekanik çalışmayı sözün ilan edilmesiyle bu şekilde birleştiriyordu? İşçi ücretini hak etmez miydi? Görünüşe göre daha iyi de-ğerlendirilebilecek olan zamanı neden çadır yaparak harcıyordu? EI 303.4

Fakat Pavlus bu şekilde harcanan zamanı kayıp olarak gör-müyordu. Akvila’yla birlikte çalışırken Büyük Öğretmen’le her zaman bağlantıdaydı, Kurtarıcı’ya tanıklıkta bulunmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor, yardıma ihtiyacı olanlara yardımda bulunuyordu. Zihni her zaman ruhsal bilgiye ulaşmaya çalışıyordu. Çalışma arkadaşlarına ruhsal konularda bir şeyler öğretiyordu, aynı zamanda çalışkanlıkta ve titizlikte örnek oluyordu. Hızlı ve yetenekli bir işçiydi, işinde gayretliydi, “ruhta ateş[liydi]... Rab’be kulluk edi[yordu]” (Romalılar 12:11). Elçi zanaatında çalıştıkça, başka türlü ulaşamayacağı sınıftan insanlara erişme fırsatı buldu. Çalışma arkadaşlarına yaygın sanatlarda yetenekli olmanın, hem armağanı hem de onu doğru kullanmak için bilgeliği veren Allah’tan bir armağan olduğunu gösterdi. Allah’ın gündelik işlerde dahi şereflendirilmesi gerektiğini öğretti. Zahmetli çalışmayla nasırlaşmış elleri, bir Hristiyan hizmetkâr olarak yaptığı etkili ricaların gücünden hiçbir şey eksiltmedi. EI 303.5

Pavlus kimi zaman yalnızca kendisini geçindirmek için değil, çalışma arkadaşlarına da destek olabilmek amacıyla gece gündüz çalışıyordu. Kazancını Luka’yla paylaşıyor, ayrıca Timoteos’a yardımda bulunuyordu. Zaman zaman, başkalarının ihtiyaçlarını karşılayabilmek için açlık dahi çekti. Onun yaşamı özverili bir yaşamdı. Milet’te, hizmetinin sonlarına doğru Efes’li ihtiyarlara yaptığı veda konuşmasında, yorgun ellerini onların önünde kaldırarak şunları söyledi: “Ben hiç kimsenin altınına, gümüşüne ya da giysisine göz dikmedim. Siz de bilirsiniz ki, bu eller hem benim hem de benimle birlikte olanların gereksinmelerini karşılamak için hizmet etmiştir. Yaptığım her işte sizlere, böyle emek vererek güçsüzlere yardım etmemiz ve Rab İsa’nın, ‘Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur’ diyen sözünü unutmamamız gerektiğini göster-dim” (Elçilerin İşleri 20:33-35). EI 303.6

Hizmetkârlar Mesih’in davasında zorluklara ve mahrumiyetlere katlandıklarını düşünüyorlarsa, hayallerinde Pavlus’un çalıştığı atölyeyi ziyaret etsinler. Allah’ın bu seçilmiş adamının çadır bezine şekil verirken, elçi olarak çalışmalarıyla haklı bir şekilde kazandığı ekmek için çalışmakta olduğunu akıllarında tutsunlar. EI 304.1

Çalışmak bir lanet değil, berekettir. Tembellik ruhu dindarlığı yok eder ve Allah’ın Ruhu’nu kederlendirir. Durgun bir su pistir, ancak pak ve çağlayan bir akarsu toprağın üzerine sağlık ve mutluluk yayar. Pavlus, fiziksel çalışmayı ihmal edenlerin çok geçmeden güçsüz düşeceklerini biliyordu. Genç hizmetkârlara, elleriyle çalışarak, kaslarına ve enerjilerine alıştırma yaptırarak, müjde alanında kendilerini bekleyen zahmetli çalışmalara ve mahrumiyetlere dayanacak kadar güçlü olacaklarını öğretmeye çalıştı. Ve sistemin tüm parçalarına sürekli olarak uygun şekilde alıştırma yaptırmazsa, kendi öğretilerinin de canlılığını ve gücünü kaybedeceğini biliyordu. EI 304.2

Tembeller, hayatın sıradan görevlerinin sadakatle yerine getirilmesiyle elde edilen paha biçilmez deneyimi kaybet-mektedirler. Yalnızca birkaç kişi değil, binlerce insan, yalnızca Allah’ın merhametiyle kendilerine bahşettiği bereketleri tüketmek için mevcuttur. Rabb’e kendilerine emanet ettiği zenginlikler için şükran sunuları getirmeyi unuturlar. Kendilerine ödünç verilen yetenekleri bilgece kullanarak tüketici oldukları kadar üretici de olmaları gerektiğini unutmaktadırlar. Rabb’in onlardan, kendisinin yardımcı eli olarak yapmalarını arzu ettiği işi anlasalar, sorumluluktan kaçınmazlardı. EI 304.3

Allah tarafından vaaz etmek üzere çağrıldıklarını hisseden genç adamların yararlılığı, büyük ölçüde işlerine başlama tarzlarına bağlıdır. Hizmet işi için Allah tarafından seçilenler aldıkları yüce çağrının kanıtını verecekler ve mümkün olan her yöntemle gelişerek becerili işçilere dönüşmeye çalışacaklardır. Kendilerini planlamaya, organize etmeye ve yürütmeye uygun hale getirecek olan bir deneyim kazanmaya çalışacaklardır. Aldıkları çağrının kutsallığını takdir ederek, özdisiplin yoluyla gitgide daha fazla Efendileri’ne benzeyecekler, O’nun iyiliğini, sevgisini ve gerçeğini sergileyeceklerdir. Onlar kendilerine emanet edilen yeteneklerin geliştirilmesinde samimiyet gösterirken, kilise de makul biçimde onlara yardımcı olmalıdır. EI 305.1

Vaaz vermeye çağrıldığını düşünen herkes, sürekli maaşlı olarak kendini ve ailelerini bir an önce kilisenin üzerine yıkmaya teşvik edilmemelidir. Kısıtlı deneyime sahip bazı kişilerin övgülerle şımarmaları ve akıllıca olmayan teşviklerle kendileri herhangi bir ciddi çaba göstermeden tam destek beklemeleri tehlikesi vardır. Allah’ın işinin yayılmasına adanmış kaynaklar, yalnızca destek elde etmek ve böylece rahat bir yaşam açısından bencilce bir tutkuyu tatmin etmek için vaaz vermeyi arzu eden kişilerce tüketilmemelidir. EI 305.2

Sahip oldukları armağanları hizmet işinde kullanmayı arzulayan genç adamlar, Pavlus’un Selanik’te, Korint’te, Efes’te ve diğer yerlerde gösterdiği örneklikte faydalı bir ders bulacaklardır. Belagatli bir konuşmacı ve Allah tarafından özel bir iş yürütmek üzere seçilmiş olmasına rağmen, kendini hiçbir zaman çalışmanın üzerinde görmedi ve sevdiği dava için fedakârlıkta bulunmaktan yorulmadı. Korintlilere, “Şu ana dek” yazdı, “aç, susuz, çıplağız. Dövülüyoruz, barınacak yerimiz yok. Kendi ellerimizle çalışıp emek veriyoruz. Bize sövenlere iyilik diliyoruz, zulmedilince sabrediyoruz” (1. Korintliler 4:11, 12). EI 305.3

İnsan öğretmenlerin en büyüklerinden biri olan Pavlus, en yüce görevleri olduğu kadar en aşağı görevleri de memnuniyetle yerine getirdi. Efendisi için yürüttüğü hizmet sırasında şartların gereksinimi görüldüğünde, kendi zanaatında seve seve çalıştı. Bununla birlikte, müjdenin düşmanlarının muhalefetine karşılık vermek, ya da canları İsa’ya kazanmak için karşısına çıkan özel bir fırsatı değerlendirmek amacıyla, kendi dünyasal işini bir kenara bırakmaya her zaman hazır durdu. Onun gayreti ve çalışkanlığı, tembelliğe ve rahatlık arzusuna bir azar niteliğindedir. EI 306.1

Pavlus, o zamanlar kilisede etki kazanmakta olan, müjdenin yalnızca fiziksel çalışma gerekliliğinden tamamen kurtulmuş kişiler tarafından başarıyla ilan edilebileceği düşüncesine karşı bir örnek teşkil ediyordu. İnsanların müjdenin gerçeğinden habersiz oldukları pek çok yerde, din görevlisi sınıfından olmayan kendini adamış kişiler tarafından ne yapılabileceğini pratik bir şekilde örnekledi. Onun tuttuğu yol pek çok alçakgönüllü işçiye, gündelik işleriyle kendilerini geçindirirken Allah’ın davası için de ellerinden geleni yapma arzusunu ilham etti. Akvila ile Priskilla tüm zamanlarını müjde hizmetine vermeye çağrılmamışlardı, ancak bu alçakgönüllü işçiler Allah tarafından Apollos’a gerçeğin yolunu daha mükemmel bir şekilde göstermek için kullanıldılar. Rab kendi amacının gerçekleştirilmesi için çeşitli araçlar kullanır, özel yetenekleri olan bazı kişiler tüm enerjilerini müjdeyi öğretme ve vaaz etme işine adamaları için seçilirken, üzerlerine din görevliliğine atamak için hiçbir zaman insan eli konulmamış olan pek çok diğerleri de canların kurtarılmasında önemli bir rol oynamak üzere çağrılırlar. EI 306.2

Kendi geçimini sağlayan müjde işçisinin önünde açık olan geniş bir alan vardır. Pek çok kişi zamanın bir bölümünde bir tür fiziksel iş yaparken hizmette de değerli deneyimler kazanabilir, ve bu yöntemle ihtiyaç duyulan alanlarda önemli hizmetler görecek olan güçlü işçiler yetiştirilebilir. EI 306.3

Sözde ve öğretide yorulmadan çalışan Allah’ın özverili hizmetkârı, kalbinde ağır bir yük taşımaktadır. Çalışmasını saatlerle ölçmez. Ücreti onun çalışmasını etkilemez, ne de elverişsiz koşullar nedeniyle görevinden geri döner. Görevini gökten almıştır ve kendisine emanet edilen iş yapıldığında alacağı karşılık için göğe bakar. EI 307.1

Bu işçilerin, Pavlus’un Timoteos’a verdiği “Bu konuların üzerinde dur, kendini bunlara ver” emrini yerine getirmek üzere tam bir fırsatları olabilmesi için, gereksiz heyecandan kurtarılmaları Allah’ın tasarısıdır (1. Timoteos 4:15). Zihni ve bedeni dinç tutmak için yeterli ölçüde çalışmaya dikkat etmeleri gerekse de, zamanlarının büyük kısmını dünyasal bir işte çalışarak geçirmeye zorlanmaları Allah’ın planı değildir. EI 307.2

Bu sadık işçiler, müjde uğruna harcamaya ve harcanmaya gönüllü olsalar da, ayartılardan muaf değillerdir. Kilisenin onlara yeterli mali desteği vermemesi nedeniyle engellendiklerinde ve endişe yükü altında kaldıklarında, bazıları ayartıcı tarafından şiddetli bir şekilde kuşatılır. Çalışmalarının hafife alınarak değerlendirildiğini gördüklerinde bunalıma girerler. Evet, haklı ödülleri için yargılama zamanına doğru bakarlar, bu da onlara moral verir; fakat bu arada ailelerinin yiyeceğe ve giyeceğe ihtiyacı vardır. İlahî görevlerinden özgür kılındıklarını hissedebilseler, elleriyle seve seve çalı-şacaklardır. Ancak, kendilerine yeterli kaynakları sağlaması gerekenlerin basiretsizliğine rağmen, zamanlarının Allah’a ait olduğunun farkındadırlar. Kendilerini çok geçmeden mahrumiyetten kurtaracak olan uğraşlara girişme ayartılarının üzerine yükselerek, kendileri için hayattan daha değerli olan davanın ilerlemesi için çalışmaya devam ederler. Ne var ki, bunu yapabilmek için Pavlus’un örneğini izlemeye ve hizmet işini yürütmeye devam ederken bir süreliğine bedensel işlerle de uğraşmaya zorlanabilirler. Bunu kendi çıkarlarını değil, Allah’ın yeryüzündeki davasının çıkarlarını ilerletmek için yaparlar. EI 307.3

Güçlü ve sağlam bir iş yürütmek için gereken araçların yok-luğundan ötürü, yapılması gereken işin Allah’ın hizmetkârına imkânsız gibi göründüğü zamanlar olur. Bazıları ellerindeki imkânlarla görevleri olduğunu düşündükleri her şeyi ger-çekleştiremeyeceklerinden korkar. Fakat imanda ilerledikleri takdirde, Allah’ın kurtarışı açığa çıkacak ve çabalarına başarı eşlik edecektir. Kendi izleyicilerine dünyanın dört bir yanına gitmeleri emrini veren Kişi, emrine itaat ederek mesajını iletmeye çalışan her işçiyi destekleyecektir. EI 308.1

Rab, işinin gelişiminde hizmetkârlarının önüne her şeyi her zaman açıkça koymaz. Kimi zaman halkını imanda ilerlemeye zorlayacak koşulları meydana getirerek onların güvenini dener. Sıklıkla onları çetin ve uğraştırıcı yerlere getirerek, ayakları Şe- ria Nehri’nin sularına değer gibi göründüğünde onlara ilerlemelerini emreder. Allah böyle zamanlarda, hizmetkârlarının duaları samimi bir imanla kendisine yükseldiğinde, onların önünde yolu açar ve onları geniş bir yere çıkarır. EI 308.2

Allah’ın habercileri Rabb’in bağının ihtiyaç içindeki kısımlarına karşı olan sorumluluklarının farkına vardığında ve Usta İşçi’nin ruhuyla canların ihtidası için yorulmaksızın çalıştıklarında, Allah’ın melekleri onların önünde yolu hazırlayacak ve işin devam etmesi için gereken araçlar sağlanacaktır. Aydınlanmış olanlar, kendileri yararına yapılan işi desteklemek için serbestçe vereceklerdir. Her yardım çağrısına cömertçe karşılık verecekler ve Allah’ın Ruhu, Rabb’in davasını yalnızca memleketlerindeki alanlarda değil, öte bölgelerde de desteklemek için kalplerinde çalışacaktır. Böylece diğer yerlerdeki çalışan güçlerin üzerine kudret gelecek, Rabb’in işi O’nun belirlediği şekilde ilerleyecektir. EI 308.3