Go to full page →

37—Pavlus’un Yeruşalim’e Son Yolculuğu EI 337

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 20:4-38; 21:1-16 ayetlerine dayanmaktadır.]

Pavlus Fısıh bayramından önce Yeruşalim’e ulaşmayı çok arzu ediyordu, zira bu sayede bayrama katılmak için dünyanın dört bir yanından gelenlerle buluşma fırsatı bulacaktı. İmansız yurttaşlarının önyargılarının giderilerek müjdenin değerli ışığını kabul etmeye yönlendirilebilmelerinde bir şekilde bir araç olabileceği umudunu her zaman besledi. Ayrıca Ye- ruşalim’deki kiliseyle buluşarak, Uluslardan olanların kiliseleri tarafından Yahuda’daki fakir kardeşlere gönderilen armağanları onlara götürmeyi arzu ediyordu. Ve bu ziyaret ile Yahudi ve Uluslardan olan mühtediler arasında daha sağlam bir birlik sağlamayı umuyordu. EI 337.1

Korint’teki işini tamamladıktan sonra, Filistin kıyısındaki li-manlardan birine doğrudan gemiyle gitmeye karar verdi. Tüm hazırlıklar yapılmıştı ve gemiye binmek üzereydi ki, Yahudiler tarafından kendisini öldürmek üzere yapılan bir plan kendisine bildirildi. Geçmişte imanın bu düşmanlarının elçinin işini son-landırmak için gösterdikleri bütün çabalar engellenmişti. EI 337.2

Müjdenin ilan edilişindeki başarı Yahudilerin öfkesini yeniden alevlendirdi. Yahudilerin törensel yasanın ayinleri ni yerine getirmekten özgür kılındığı ve Uluslardan olanlara İbrahim’in çocukları olarak Yahudilerle eşit haklar verildiği yeni doktrinin yayılışıyla ilgili olarak dört bir yandan haberler geliyordu. Pavlus Korint’te vaaz ederken, mektuplarında büyük bir kudretle ileri sürdüğü savları sunuyordu. Önemle vurguladığı “Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz... yoktur” ifadesi (Koloseliler 3:11), düşmanları tarafından cüretkâr bir küfür olarak görülüyordu, bu nedenle sesinin susturulması gerektiğine karar verdiler. EI 337.3

Komploya dair uyarıyı alan Pavlus, Makedonya üzerinden dolaşarak gitmeye karar verdi. Yeruşalim’e Fısıh kutlamaları için zamanında ulaşma planından vazgeçmek zorunda kaldı, fakat Pentikost zamanı orada olmayı umuyordu. EI 338.1

Pavlus ile Luka’ya, “Veriyalı Sopater, Selaniklilerden Aris- tarhus ile Sekundus, Derbeli Gayus, Timoteos ve Asya İli’nden Tihikos ile Trofimos” eşlik ediyorlardı. Pavlus yanında Uluslardan olanların kiliselerinden büyük miktarda para getirmişti, bunları Yahuda’daki çalışmadan sorumlu olan kardeşlere teslim etmeyi amaçlıyordu; bu nedenle katkıda bulunan çeşitli kiliselerden bu temsilci kardeşlerin kendisine Yeruşalim’e kadar eşlik etmelerini ayarladı. EI 338.2

Pavlus Filipi’de oyalanarak Fısıh bayramını kutladı. Yalnızca Luka onunla birlikte kaldı, gruptaki diğer kişiler Troas’a geçerek onu orada beklediler. Filipililer elçinin mühtedileri arasında en sevgi dolu ve vefalı olanlardı, sekiz günlük bayram boyunca onlarla huzurlu ve mutlu bir birliktelik geçirdi. EI 338.3

Filipi’den denize açılan Pavlus ile Luka beş gün sonra Troas’da yoldaşlarına ulaştılar ve yedi gün oradaki imanlılarla birlikte kaldılar. EI 338.4

Orada kaldığı son akşam, kardeşler “ekmek bölmek için bir araya toplandı[lar].” Sevgili öğretmenlerinin ayrılıyor oluşu, her zamankinden daha kalabalık bir topluluğu bir araya getirmişti. Üçüncü katta bir “yukarı odada” 1Bkz. Elçilerin İşleri 2 0:8 (Kİ).toplandılar. Elçi orada onlara olan sevgisinin ve ilgisinin şevkiyle gece yarısına kadar vaaz etti. EI 338.5

Açık pencerelerden birinde Eftihos adında bir genç oturuyordu. Bu tehlikeli konumda uykuya daldı ve aşağıdaki avluya düştü. Bir anda ortalığı telaş ve kargaşa kapladı. Gencin yerden ölüsü kaldırıldı ve pek çok kişi feryatlarla ve ağıtlarla çevresine toplandılar. Fakat Pavlus korku içindeki topluluğun arasından geçerek onu kucakladı ve Allah’ın ölüyü yaşama geri döndürmesi için samimi bir dua sundu. Ricası kabul edildi. İnilti ve ağıt seslerinin arasında, elçinin “Telaşlanmayın, yaşıyor!” diyen sesi işitildi. İmanlılar sevinçle tekrar yukarı odada toplandılar. Rabb’in Sofrası’nı paylaştılar ve bundan sonra Pavlus “gün doğuncaya dek onlarla uzun uzun konuştu.” EI 339.1

Pavlus ve yoldaşlarının yolculuklarına devam edecekleri gemi yola çıkmak üzereydi, bu nedenle kardeşler aceleyle bindiler. Elçinin kendisi ise, Troas ile Assos arasındaki daha kısa olan kara yoluyla giderek, yoldaşlarıyla Assos’ta buluşmayı tercih etti. Bu sayede kısa bir derin düşünce ve dua zamanı elde etti. Yeruşalim’e yapacağı ziyaretle ilgili zorluklar ve tehlikeler, oradaki kilisenin kendisine ve çalışmasına karşı tavrı, ayrıca kiliselerin durumları ve diğer alanlardaki müjde çalışmasının menfaatleri ciddi ve endişeli düşünce konularıydı, o da güç ve rehberlik vermesi yolunda Allah’a yönelmek için bulduğu bu özel fırsatı değerlendirdi. EI 339.2

Yolcular Assos’tan güneye doğru yelken açarken, uzun zaman elçinin çalışmalarının sahnesi olmuş olan Efes kentinden geçtiler. Pavlus oradaki kiliseyi ziyaret etmeyi çok arzulamıştı, zira onlara vereceği önemli talimatlar ve öğütler vardı. Ancak düşününce acele etmeye karar verdi, çünkü kendisi için mümkünse “Pentikost Günü Yeruşalim’de olabilme[yi]” arzu ediyordu. Ancak Efes’ten yaklaşık elli kilometre uzaktaki Milet’e vardığında, gemi hareket etmeden önce kiliseyle haberleşmesinin mümkün olabileceğini öğrendi. Bu nedenle hemen ihtiyarlara bir mesaj göndererek, yolculuğuna devam etmeden önce kendileriyle görüşebilmek için aceleyle Milet’e gelmelerini istedi. EI 339.3

Çağrısına karşılık olarak geldiler ve onlara güçlü, etkileyici sözlerle bir öğüt ve veda konuşması yaptı. “Asya İli’ne ayak bastığım ilk günden beri” dedi, “sizinle bulunduğum bütün süre boyunca, nasıl davrandığımı biliyorsunuz. Yahudiler’in kurduğu düzenlerden çektiğim sıkıntıların ortasında Rab’be tam bir alçakgönüllülükle, gözyaşları içinde kulluk ettim. Yararlı olan herhangi bir şeyi size duyurmaktan, gerek açıkta gerek evden eve dolaşarak size öğretmekten çekinmedim. Hem Yahudiler’i hem de Grekler’i, tövbe edip Tanrı’ya dönmeye ve Rabbimiz İsa’ya inanmaya çağırdım.” EI 340.1

Pavlus ilahî yasayı her zaman yüceltmişti. Yasada insanları itaatsizliğin cezasından kurtaracak bir güç olmadığını göstermişti. Günahkârlar günahlarından tövbe ederek, yasasını çiğneyerek haklı gazabına maruz kaldıkları Allah’ın önünde kendilerini alçaltmalı, ayrıca tek bağışlanma araçları olarak Mesih’in kanına iman etmelidirler. Allah’ın Oğlu onların kurbanlığı olarak ölmüş ve savunucuları olarak Baba’nın huzurunda durmak üzere göğe yükselmişti. Tövbe ve iman yoluyla günahın mahkûmiyetinden kurtulabilirler ve Mesih’in lütfu aracılığıyla bundan böyle Allah’ın yasasına itaat edebilirlerdi. EI 340.2

Pavlus devam etti: “Şimdi de Ruh’a boyun eğerek Yeruşalim’e gidiyorum. Orada başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ancak Kutsal Ruh, beni zincirler ve sıkıntıların beklediğine dair her kentte beni uyarıyor. Canımı hiç önemsemiyorum, ona değer vermiyorum. Yeter ki yarışı bitireyim ve Rab İsa’dan aldığım görevi, Tanrı’nın lütfunu bildiren Müjde’ye tanıklık etme görevini tamamlayayım. Şimdi aralarında dolaşıp Tanrı’nın Egemenliği’ni duyurduğum sizlerden hiçbirinin yüzümü bir daha görmeyeceğini biliyorum.” EI 340.3

Pavlus bu tanıklıkta bulunmayı tasarlamamıştı; fakat konuşurken İlham Ruhu üzerine geldi ve bunun Efesli kardeşleriyle son toplantısı olacağına dair korkularını doğruladı. EI 340.4

“Bu yüzden bugün size şunu açıkça söyleyeyim: Ben kimsenin uğrayacağı cezadan sorumlu değilim. Tanrı’nın isteğini size tam olarak bildirmekten çekinmedim.” Hiçbir gücendirme korkusu, hiçbir dostluk ya da beğeni görme arzusu, Pavlus’u Allah’ın kendisine onları eğitmek, uyarmak ya da düzeltmek için vermiş olduğu sözleri alıkoymaya sevk edemezdi. Allah bugün hizmetkârlarından, sözü vaaz ederken ve gerekliliklerini yerine getirirken korkusuzluk talep etmektedir. Mesih’in hizmetkârı insanlara yalnızca en hoşa gidecek gerçekleri sunarken onlara acı verebilecek olan diğer gerçekleri gizlememelidir. Karakter gelişimini büyük bir ilgiyle takip etmelidir. Sürüsünden herhangi birinin günahı beslediğini görürse, sadık bir çoban olarak onlara Allah’ın sözünden durumlarına uygun olan talimatı vermelidir. Özgüvenleri içinde uyarılmadan yollarına devam etmelerine izin verirse, onların canlarından sorumlu tutulacaktır. Bu yüce görevi yerine getiren her pastör, kendi halkına Hristiyan inancının her noktasında sadakatle eğitim vermeli, Allah’ın gününde mükemmel olarak durabilmeleri için ne olmaları ve ne yapmaları gerektiğini onlara göstermelidir. Yalnızca gerçeğin sadık bir öğretmeni olan kişi çalışmasının sonunda Pavlus’la birlikte “Ben kimsenin uğrayacağı cezadan sorumlu değilim” 2Bkz. Elçilerin İşleri 20 :2 6 , dipnot.diyebilecektir. EI 341.1

Elçi kardeşlerine, “onun için kendinize ve Allah’ın kendi kanı ile edinmiş olduğu kilise topluluğunu gütmek için, Kutsal Ruh’un sizi içinde gözetici koyduğu bütün sü[rü]ye dikkat edin” diye öğüt verdi (Kİ). Müjdenin hizmetkârları Mesih’in kanıyla satın alınanlarla ilgilendiklerini sürekli olarak akıllarında tutsalardı, işlerinin önemine dair daha derin bir anlayışa sahip olurlardı. Kendilerine ve sürülerine dikkat etmelidirler. Kendi örneklikleriyle verdikleri talimatları göstermeli ve uygulamalıdırlar. Hayat yolunun öğretmenleri olarak gerçeğe sövülmesine 3Bkz. 2. Petrus 2:2.fırsat vermemelidirler. Mesih’in temsilcileri olarak, O’nun adının şerefini korumalıdırlar. Adanmışlıklarıyla, pak yaşamlarıyla, Allah korkusu taşıyan konuşmalarıyla, yüce çağ-rılarına lâyık olduklarını kanıtlamalıdırlar. EI 341.2

Efes’teki kiliseye saldıracak olan tehlikeler elçiye bildirilmişti. “Ben gittikten sonra” dedi, “sürüyü esirgemeyen yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum. Hatta öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için sizin aranızdan da sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak.” Pavlus geleceğe bakarak kilisenin hem dışarıdaki hem de içerideki düşmanlarından görmesi gereken saldırıları gördüğünde kilise için titredi. Kardeşlerine kendilerine verilen kutsal emanetleri ihtiyatlı bir şekilde korumalarını ciddi bir samimiyetle bildirdi. Örnek olarak onlara kendilerinin arasında yaptığı yorulmak bilmez çalışmaları gösterdi: “Bunun için uyanık durun. Üç yıl boyunca, aralıksız, gece gündüz demeden, gözyaşı dökerek her birinizi nasıl uyardığımı hatırlayın.” EI 342.1

“Şimdi sizi Tanrı’ya ve O’nun lütfunu bildiren söze emanet ediyorum” diye devam etti, “bu söz, sizi ruhça geliştirecek ve kutsal kılınmış olan bütün insanlar arasında mirasa kavuşturacak güçtedir. Ben hiç kimsenin altınına, gümüşüne ya da giysisine göz dikmedim.” Efesli kardeşlerden bazıları zengindi, fakat Pavlus onlardan hiçbir zaman kişisel fayda sağlamaya çalışmamıştı. Kendi ihtiyaçlarına dikkat çekmek mesajının hiçbir bölümünde yoktu. “Bu eller” dedi, “hem benim, hem de benimle birlikte olanların gereksinmelerini karşılamak için hizmet etmiştir.” Mesih’in davası için gerçekleştirdiği gayretli çalışmalar ve uzun yolculuklar arasında, yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamaya değil, ayrıca çalışma arkadaşlarını desteklemek ve hak eden fakirlere 4Bkz. 2. Selanikliler 3:10—12. Yazarın “hak eden fakirler” ifadesini kullanm asının nedeni, bazı fakirlerin hastalık, sakatlık ya da başka talihsizlikler nedeniyle değil, sırf tem bellik nedeniyle çalışm am alarından ya da yaptıkları yanlış seçim lerden dolayı fakir olmalarıdır, dolayısıyla bunlar yardımı “hak etmezler.”yardımda bulunmak için de bir şeyler arttırmaya muktedir olmuştu. Bunu ancak sürekli bir gayretle ve çok sıkı bir tutumlulukla gerçekleştirmişti. “Yaptığım her işte sizlere, böyle emek vererek güçsüzlere yardım etmemiz ve Rab İsa’nın, ‘Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur’ diyen sözünü unutmamamız gerektiğini gösterdim” dediğinde, kendi örnekliğine haklı olarak değinebilirdi. EI 342.2

“Pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti. Sonra hepsi acı acı ağlayarak Pavlus’un boynuna sarıldılar, onu öptüler. Onları en çok üzen, ‘Yüzümü bir daha görmeyeceksiniz’ demesi oldu. Sonra onu gemiye kadar geçirdiler.” Yolcular Milet’ten “denize açılıp doğru İstanköy’e... ertesi gün Rodos’a, oradan da Patara’ya” gittiler, burası Küçük Asya’nın güneybatı kıyısındaydı, buradan “Fenike’ye gidecek bir gemi bu[larak], buna binip denize açıldı[lar].” Geminin yükünün boşaltıldığı Surda birkaç öğrenci bularak yedi gün boyunca yanlarında kaldılar. Bu öğrenciler Kutsal Ruh aracılığıyla Yeruşalim’de Pavlus’u bekleyen tehlikelere dair uyarılmışlardı, bu nedenle ona “Yeruşalim’e gitmemesi[ni]” tembihlediler. Fakat elçi sıkıntı ve hapse düşme korkusunun kendisini amacından döndürmesine izin vermedi. EI 343.1

Sur’da geçirilen haftanın sonunda tüm kardeşler eşleri ve çocuklarıyla birlikte Pavlus’la gemiye gittiler ve o binmeden önce kıyıda diz çökerek birbirleri için dua ettiler. EI 343.2

Güneye doğru seyahatlerini sürdüren yolcular Sezariye’ye geldiler ve “Yedilerden biri olan müjdeci Filipus’un evine giderek onun yanında kaldı[lar].” Pavlus burada birkaç huzurlu ve mutlu gün geçirdi - uzun bir süre boyunca yararlanabileceği son mükemmel özgürlüktü. EI 343.3

Pavlus’un Sezariye’ye varışından birkaç gün sonra “Yahudiye’den Hagavos adlı bir peygamber geldi.” Luka, “Bu adam bize yaklaşıp Pavlus’un kuşağını aldı” diyor, “bununla kendi ellerini ayaklarını bağlayarak dedi ki, ‘Kutsal Ruh şöyle diyor: “Yahudiler, bu kuşağın sahibini Yeruşalim’de böyle bağlayıp öteki uluslara teslim edecekler.’ ” EI 343.4

Luka şöyle devam ediyor: “Bu sözleri duyunca hem bizler hem de oralılar Yeruşalim’e gitmemesi için Pavlus’a yalvardık.” Fakat Pavlus görev yolundan sapmayacaktı. Mesih’i gerekirse hapse ve ölüme dek takip edecekti. “Ne yapıyorsunuz, ne diye ağlayıp yüreğimi sızlatıyorsunuz?” diye haykırdı; “Ben Rab İsa’nın adı uğruna Yeruşalim’de yalnız bağlanmaya değil, ölmeye de hazırım.” Niyetini değiştiremeden ona yalnızca acı verdiklerini gördüklerinde, kardeşler ısrarlarına son vererek yalnızca “Rab’bin istediği olsun” dediler. EI 343.5

Sezariye’deki kısa konaklama süresi çok geçmeden sona erdi ve Pavlus ile beraberindekiler kardeşlerden bazılarının eşliğinde Yeruşalim’e gitmek üzere yola koyuldular, kalpleri yaklaşmakta olan kötülüğün önsezisiyle derinden sıkıntılıydı. EI 344.1

Elçi daha önce hiç Yeruşalim’e bu kadar üzgün bir kalple gitmemişti. Çok az dost ve pek çok düşman bulacağını biliyordu. Allah’ın Oğlu’nu reddetmiş ve öldürmüş olan, şimdi de üzerinde ilahî gazabın uyarıları asılı bulunan kente yaklaşıyordu. Mesih’in izleyicilerine karşı kendi önyargısının ne kadar acı olmuş olduğunu hatırlayarak, aldatılmış yurttaşlarına karşı çok derin bir acıma hissi duydu. Ve yine de onlara yardımcı olabileceği umudu ne kadar azdı! Bir zamanlar kendi kalbinde yanan aynı kör öfke, şimdi tüm ulusun kalplerini kendisine karşı tarif edilemez bir güçle ateşliyordu. EI 344.2

Ayrıca imandaki kendi kardeşlerinin dahi duygudaşlığına ve desteğine güvenemiyordu. Onun yolunu bu kadar yakından izlemiş olan ihtida etmemiş Yahudiler onunla ve işiyle ilgili en olumsuz haberleri hem bizzat hem de mektupla Yeruşalim’e yetiştirmekte yavaş davranmamışlardı; ve bazı kişiler, hatta elçilerin ve ihtiyarların bazıları bu haberleri gerçek olarak kabul edip onlara karşı çıkmak için hiçbir çaba göstermemiş, onunla aynı safta olmak için hiçbir arzu sergilememişlerdi. EI 344.3

Yine de elçi cesaret kırıcı bu ortamda umutsuz değildi. Kendi kalbine konuşmuş olan Ses’in bir süre sonra yurttaşlarının kalplerine de konuşacağına, kendi öğrenci dostlarının sevdiği ve hizmet ettiği Efendinin müjde işinde onların kalplerini kendi kalbiyle birleştireceğine güveniyordu. EI 344.4