Go to full page →

14—Gerçeği Arayan Biri EI 115

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 9:32-11:18 ayetlerine dayanmaktadır.]

Elçi Petrus, hizmeti sırasında Lidda’daki imanlıları ziyaret etti. Burada, sekiz yıldır felçli olup yatağa mahkûm olan Eneas’ı iyileştirdi. Elçi “Eneas, İsa Mesih seni iyileştiriyor” dedi; “Kalk, yatağını topla.” “Eneas hemen ayağa kalktı. Lid- da ve Şaron'da yaşayan herkes onu gördü ve Rab’be döndü.” . EI 115.1

Lidda yakınlarında olan Yafada Tabita 1Tabita: Ceylan anlam ına gelen Aramice sözcük. Grekçe’de ve G rekçe’den doğrudan aktarılan bazı çevirilerde D orkas (İngilizce: Dorcas) olarak geçmektedir. Bkz. Elçilerin İşleri 9:39.adlı bir kadın vardı; iyi işleri sayesinde pek çok seviliyordu. İsa’nın değerli bir öğrencisiydi ve hayatı şefkatli işlerle doluydu. Kimin rahat elbiselere ihtiyacı olduğunu, kimin yakınlığa ihtiyaç duyduğunu biliyordu, ve fakirler ile kederlilere çekinmeden hizmet ediyordu. Yetenekli parmakları dilinden daha çok çalışıyordu. EI 115.2

“O günlerde hastalanıp öldü.” Yafa’daki kilise kayıplarının farkındaydı, Petrus’un Lidda’da bulunduğunu duyduklarında, ona haberciler göndererek ” ‘Vakit kaybetmeden yanımıza gel’ diye yalvardılar. Petrus kalkıp onlarla birlikte gitti. Eve varınca onu üst kattaki odaya çıkardılar. Bütün dul kadınlar ağlayarak Petrus’un çevresinde toplandılar. Ona, Ceylan’ın kendileriyle birlikteyken diktiği entarilerle üstlükleri gösterdiler.” Tabita’nın yaşadığı hizmet hayatının ışığında, yas tutmalarına, sıcak gözyaşlarının hareketsiz toprağa düşmesine şaşmamak gerek. EI 115.3

Elçi onların acısını gördüğünde, kalbi onlara karşı şefkatle doldu. Sonra, ağlayan arkadaşların odadan çıkarılmasını buyurarak, diz çöktü ve Allah’a Tabita’ya hayatını ve sağlığını geri vermesi için coşkunlukla dua etti. Ölüye dönerek, ” ‘Ta- bita, kalk’ dedi. Kadın gözlerini açtı, Petrus’u görünce doğrulup oturdu.” Tabita kiliseye büyük hizmette bulunmuştu, bu nedenle Allah onu düşman topraklarından geri getirmeyi uygun gördü, öyle ki yetenekleri ve enerjisi başkalarına bereket olmaya devam edebilsin, ve O’nun gücünün bu tezahürü ile de Mesih’in davası güçlensin. EI 116.1

Petrus halen Yafadayken Allah tarafından müjdeyi Sezari- ye’deki Kornelius’a iletmek üzere çağrıldı. EI 116.2

Kornelius Romalı bir yüzbaşıydı. Zengin ve doğuştan soylu bir adamdı, ayrıca güven ve şeref duyulan bir konumdaydı. Doğuştan putperestti ve bu yönde eğitilmiş ve tahsil almıştı, ancak Yahudilerle kurduğu ilişki dolayısıyla Allah’a dair bilgi edinmişti, O’na tüm kalbiyle ibadet ediyordu ve imanının samimiyetini fakirlere şefkat göstererek belli ediyordu. Dört bir yanda hayır işleriyle tanınıyordu ve dürüst yaşamı sayesinde hem Yahudiler hem de Uluslar arasında itibar kazanmıştı. Karşılaştığı herkeste bereket getiren bir etki bırakıyordu. İlham edilmiş kayıtlar onu “dindar bir adamdı. Hem kendisi hem de bütün ev halkı Tanrı’dan korkardı. Halka çok yardımda bulunur, Tanrı’ya sürekli dua ederdi” sözleriyle tanımlıyor. Allah’ın göğün ve yerin yaratıcısı olduğuna inanan Kornelius, O’na saygı gösteriyor, O’nun yetkisini kabul ediyor ve hayatın tüm meselelerinde O’nun öğüdünü soruyordu. Ev hayatında ve resmi görevlerinde Yehova’ya sadıktı. Evine Allah’ın sunağını kurmuştu, zira Allah’ın yardımı olmadan tasarılarını gerçekleştirmeye veya sorumluluklarını yerine getirmeye cüret etmiyordu. EI 116.3

Kornelius peygamberlik sözlerine inansa ve gelecek olan Mesih’i beklese de, İsa’nın hayatında ve ölümünde açıklanmış olan müjde hakkında bilgisi yoktu. Yahudi topluluğunun bir üyesi değildi ve hahamlar tarafından putperest ve murdar olarak görülüp aşağılanırdı. Fakat İbrahim için “Onu tanıyorum” 2Bkz. Yaratılılş 18:19. diyen Kutsal Gözcü, Kornelius’u da tanıyordu, ve ona doğrudan gökten gelen bir mesaj iletti. EI 117.1

Melek, Kornelius’a duadayken göründü. Yüzbaşı kendisine adıyla hitap edildiğini duyduğunda korktu, yine de habercinin Allah’tan geldiğini anladı ve “Nedir, ya Rab?” dedi. Melek şöyle yanıtladı: “Duaların ve sadakaların anılmak için Allah’ın önüne çıktılar. Ve şimdi Yafa’ya adamlar gönder ve Petrus takma adlı Simun denilen birisini getirt. Evi deniz kıyısında olan derici Simun adlı birisinin yanında misafir kalıyor” (Kİ). EI 117.2

Bu talimatların açıklığı, hatta Petrus’un yanında kaldığı adamın mesleğinin dahi belirtilmesi, Göğün hayatın her durağında insanların tarihini ve işlerini yakından tanıdığını göstermektedir. Allah, tahtı üzerinde oturan kralın olduğu kadar, alt sınıftan işçinin de deneyimini ve işlerini bilmektedir. EI 117.3

“Yafa’ya adamlar gönder ve ... Simun denilen birisini getirt.” Böylece Allah, müjde hizmetine ve örgütlü kilisesine olan ilgisinin kanıtını verdi. Melek, Kornelius’a çarmıhın öyküsünü anlatmakla görevlendirilmemişti. Ona çarmıha gerilen ve dirilen Kurtarıcı’yı anlatacak olan kul, yüzbaşının kendisi gibi insanî zayıflıklara ve ayartılara tabi olan birisi olacaktı. EI 117.4

Allah, insanlar arasında temsilcileri olarak düşmemiş olan melekleri değil, kurtarmaya çalıştıkları kişilerle benzer tutkuları olan insanları seçer. Mesih, insanlığa ulaşabilmek için insanlığı giyindi. Dünyaya kurtuluş getirmek için ilahî-insanî bir Kurtarıcı’ya ihtiyaç vardı. Ve “Mesih’in akıl ermez zenginliğini” bildirmenin kutsal emaneti erkeklere ve kadınlara teslim edildi (Efesliler 3:8). EI 117.5

Rab bilgeliği ile, gerçeği arayanları gerçeği bilen kardeşleriyle bir araya getirir. Işığı alanların bunu karanlıkta olanlara iletmesi Göğün tasarısıdır. Etkinliğini büyük bilgelik Kaynağı’ndan alan insanlık, müjdenin, zihin ve kalp üzerindeki dönüştürücü gücünü kendisi aracılığıyla gerçekleştirdiği vasıta ve çalışan aracı durumuna getirilmiştir. EI 117.6

Kornelius görüme memnuniyetle itaat etti. Melek gittiğinde, yüzbaşı “iki uşağıyla özel yardımcılarından dindar bir askeri çağırdı. Kendilerine her şeyi anlattıktan sonra onları Yafa’ya gönderdi.” EI 118.1

Melek, Kornelius’la bu görüşmenin ardından Yafada bulunan Petrus’a gitti. Bu sırada Petrus konakladığı evin çatısında dua ediyordu, ve şunları okuyoruz: “pek acıkıp yemek istedi; ve yemeği hazır ederlerken, üzerine bir vecit hali geldi” (KM). Petrus’un acıktığı yalnızca fiziksel yiyecek değildi. Bulunduğu çatıdan Yafa kentini ve çevre köyleri gördüğünde, yurttaşlarının kurtuluşu için acıktı. Onlara Kutsal Yazılardan Mesih’in acılarına ve ölümüne ilişkin peygamberlik sözlerini açıklamak için güçlü bir arzu duyuyordu. EI 118.2

Petrus görümde “göğün açıldığını ve büyük bir çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtılarak yeryüzüne indirildiğini gördü. Çarşafın içinde, yeryüzünde yaşayan her türden dört ayaklı hayvanlar, sürüngenler ve kuşlar vardı. Bir ses ona, ‘Kalk Petrus, kes ve ye!’ dedi. ‘Asla olmaz, ya Rab!’ dedi Petrus. ‘Hiçbir zaman bayağı ya da murdar 3M urdar: Kirli. Ayet bağlam ında, “dinsel açıdan yenmesi sakıncalı şeyler” anlam ına gelmektedir.herhangi bir şey yemedim.’ Ses tekrar, ikinci kez duyuldu; Petrus’a, ‘Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme’ dedi. Bu, üç kez tekrarlandı. Sonra çarşafı andıran nesne hemen göğe alındı.” EI 118.3

Bu görüm Petrus’a hem uyarı hem de talimat veriyordu. Ona Allah’ın amacını açıklıyordu - Mesih’in ölümüyle Uluslar, Yahudilerle birlikte kurtuluşun bereketine ortak mirasçılar yapılmalıydılar. O zamana dek öğrencilerden hiçbiri müjdeyi Uluslara vaaz etmemişti. Mesih’in ölümü sayesinde yıkılan aradaki bölünme duvarı zihinlerinde halen mevcuttu; ve Uluslara müjdenin bereketinden dışlanmış gözüyle baktıklarından dolayı çalışmaları Yahudilerle sınırlıydı. Şimde Rab Petrus’a ilahî tasarının dünya çapındaki kapsamını öğretmeye çalışıyordu. EI 118.4

Uluslardan pek çok kişi Petrus’un ve diğer elçilerin vaazlarını ilgiyle dinlemişlerdi, ve pek çok Grekçe konuşan Yahudi Mesih’e iman etmişti, fakat Kornelius’un ihtidası Uluslar arasında göze çarpan ilk olacaktı. EI 119.1

Mesih’in kilisesinin girmesi gereken tamamen yeni bir çalışma aşamasının vakti gelmişti. Pek çok Yahudi mühtedinin Uluslara karşı kapadığı kapı, şimdi ardına kadar açılacaktı. Ve müjdeyi kabul eden Uluslar, sünnet törenini uygulama zorunluluğu olmaksızın, Yahudi öğrencilerle eşit kabul edileceklerdi. EI 119.2

Rab, Petrus’un zihninde Yahudi eğitiminden kaynaklanan, Uluslara karşı sabit bir şekilde yerleşmiş önyargıyı yenmek için ne kadar da dikkatle çalıştı! Çarşaf ve içindekiler görümüyle, elçinin zihnini bu önyargıdan kurtarmaya ve gökte hiçbir ayrımcılık olmadığı; Allah’ın gözünde Yahudinin ve Uluslardan olanın aynı derecede kıymetli olduğu; Mesih aracılığıyla putperest uluslardan gelenlerin de müjdenin bereketlerinden ve ayrıcalıklarından pay alabileceği önemli gerçeğini öğretmeye çalıştı. EI 119.3

Petrus görümün anlamı üzerinde düşünürken, Kornelius’un gönderdiği adamlar Yafa’ya vardı ve Petrus’un kaldığı evin kapısının önünde durdular. Bundan sonra Ruh ona “Bak, üç kişi seni arıyor” dedi. “Haydi kalk, aşağı in. Hiç çekinmeden onlarla git. Çünkü onları ben gönderdim.” EI 119.4

Petrus için bu zor bir emirdi ve kendisine verilen görevi her adımda isteksizlikle yerine getirdi; fakat itaatsizliğe cüret edemedi. O da “aşağı inip adamlara, ‘Aradığınız kişi benim’ dedi. ‘Gelişinizin sebebi ne acaba?’ ” Onlar da tek görevlerini belirterek, ” ‘Doğru ve Tanrı’dan korkan, bütün Yahudi ulusunca iyiliğiyle tanınan, Kornelius adında bir yüzbaşı var’ dediler. ‘Kutsal bir melek ona, seni evine çağırtıp senin söyleyeceklerini dinlemesini buyurdu.’ ” EI 119.5

Elçi, Allah’tan henüz almış olduğu talimatlara itaat ederek, onlarla birlikte gitmeye söz verdi. Ertesi sabah, yanına kar-deşlerinden altısını alarak, Sezariye’ye doğru yola koyuldu. Bu kişiler, Uluslardan olanları ziyaret ettiği sırada söyleyeceği ve yapacağı her şeye tanık olacaklardı, zira Petrus Yahudi yasasını böylece açıktan çiğnediği için sorguya çekileceğini biliyordu. EI 119.6

Petrus Uluslardan olan adamın evine girdiğinde, Kornelius onu sıradan bir ziyaretçi gibi değil, Gökten şereflendirilmiş ve kendisine Allah’tan gönderilmiş biri gibi selamladı. Bir hükümdarın ya da yüksek mevki sahibi birinin önünde eğilmek ve çocukların anne-babalarının önünde eğilmesi bir Doğu geleneğidir; fakat Kornelius Allah tarafından kendisine öğretmek üzere gönderilen adamın önünde saygıdan ezilerek, elçinin ayaklarına kapandı ve ona tapındı. Petrus dehşete düştü ve “Kalk, ben de insanım” diyerek yüzbaşıyı kaldırdı. EI 120.1

Kornelius’un habercileri görevlerine gittiğinde, o da, kendisi gibi müjdenin vaaz edilişini duyabilmeleri için, “akraba ve yakın dostlarını toplamış[tı].” Petrus geldiğinde, sözlerini dinlemeyi hevesle bekleyen büyük bir kalabalık buldu. EI 120.2

Petrus, toplananlara ilk olarak Yahudilerin adetinden bahsetti ve Yahudilerin sosyal ortamda Uluslara karışmasının yasa dışı olarak görüldüğünü, bunu yapmanın törensel kirliliğe yol açtığını söyledi. “Bir Yahudi’nin başka ulustan biriyle ilişki kurmasının, onu ziyaret etmesinin töremize aykırı olduğunu bilirsiniz” dedi; “Oysa Tanrı bana, hiç kimseye bayağı ya da murdar dememem gerektiğini gösterdi. Bu nedenle, çağrıldığım zaman hiç itiraz etmeden geldim. Şimdi, beni ne amaçla çağırttığınızı sorabilir miyim?” EI 120.3

Böylece Kornelius kendi deneyimini ve meleğin sözlerini anlatarak, sözlerini şöyle bağladı: “Bunun üzerine sana hemen adam yolladım. Sen de lütfedip geldin. İşte şimdi biz hepimiz, Rab’bin sana buyurduğu her şeyi dinlemek üzere Tanrı’nın önünde toplanmış bulunuyoruz.” EI 120.4

Petrus “Tanrı’nın insanlar arasında ayrım yapmadığını, ama kendisinden korkan ve doğru olanı yapan kişiyi, ulusuna bakmaksızın kabul ettiğini gerçekten anlıyorum” dedi. EI 120.5

Sonra elçi, dikkatli dinleyicilerden oluşan o topluluğa Mesih’i -O’nun hayatını, mucizelerini, ele verilmesini ve çarmıha gerilimesini, dirilişini ve göğe yükselişini, ve gökte in-sanların temsilcisi ve savunucusu olarak yaptığı işi- vaaz etti. Petrus orada bulunanlara İsa’yı günahkârın tek umudu olarak gösterirken, kendisi de gördüğü görümün anlamını daha iyi kavradı ve kalbi sunmakta olduğu gerçek ruhuyla coştu. EI 120.6

Konuşma Kutsal Ruh’un inişiyle birdenbire kesildi. “Petrus daha bu sözleri söylerken Kutsal Ruh, konuşmayı dinleyen herkesin üzerine indi. Petrus’la birlikte gelen Yahudi imanlılar, Kutsal Ruh armağanının öteki Uluslardan olanların da üzerine dökülmesini şaşkınlıkla karşıladılar. Çünkü onların, bilmedikleri dillerle konuşup Tanrı’yı yücelttiklerini duyuyorlardı. EI 121.1

“O zaman Petrus, ‘Bunlar, tıpkı bizim gibi Kutsal Ruh’u almışlar. Suyla vaftiz olmalarına kim engel olabilir?’ dedi. Böylelikle onların İsa Mesih adıyla vaftiz olmalarını buyurdu.” EI 121.2

Böylece müjde önceden yabancı olanlara götürülerek, onları da kutsallarla hemşehri haline getirdi ve Allah’ın ev halkının üyeleri yaptı. Kornelius’un ve ev halkının ihtidaları, devşirilecek olan bir hasadın yalnızca ilk meyveleriydi. Bu haneden, o putperest kente geniş kapsamlı bir lütuf çalışması gerçekleştirildi. EI 121.3

Bugün Allah üst sınıftan olduğu kadar alt sınıftan insanlar arasında da canlar aramaktadır. Rabb’in dünyadaki işiyle bağlantıya geçirmek istediği, Kornelius gibi pek çok insan vardır. Duyguları Rabb’in halkının yanındadır, fakat onları dünyaya bağlayan bağlar, kendilerini sıkıca tutmaktadır. Mesih’in yanında yer almaları medeni cesaret gerektirmektedir. Sorumlulukları ve bağlantıları nedeniyle, son derece büyük bir tehlike içinde bulunan bu canlar için özel bir çaba gösterilmelidir. Allah, müjdeyi üst sınıflara taşıyacak samimi ve alçakgönüllü işçileri çağırmaktadır. Gerçek ihtidalarda gerçekleşecek olan mucizeler, şimdi farkına varılmayan mucizeler vardır. Bu dün-yanın en büyük adamları, harikalar yaratan Allah’ın gücünün etkisi dışında değillerdir. O’nunla birlikte çalışan işçiler fırsatları değerlendirir, görevlerini cesaretle ve sadakatle yaparlarsa, Allah sorumlu konumlardaki kişileri, bilgili ve nüfuzlu adamları ihtida ettirecektir. Kutsal Ruh’un gücü ile pek çok kişi ilahî ilkeleri kabul edecektir. Gerçeğe ihtida etmiş olarak, Allah’ın elinde ışığı iletmek için araçlar olacaklardır. Bu ihmal edilmiş sınıftan olan diğer canlar için özel bir yük hissedeceklerdir. Rabb’in işine zaman ve para adanacak, kiliseye yeni bir etkinlik ve güç katılacaktır. EI 121.4

Kornelius aldığı tüm talimatlara itaat ederek yaşadığından, Allah olayları ona daha fazla gerçek verileceği şekilde düzenledi. Kornelius’un kendisini daha büyük ışığa yönlendirebilecek olan kişiyle temasa geçebilmesi için, Romalı subaya ve Petrus’a gökteki saraylardan bir haberci gönderildi. EI 122.1

Dünyamızda, Allah’ın krallığına sandığımızdan daha yakın olan pek çok kişi bulunmaktadır. Bu karanlık günah dünyasında Rabb’in pek çok kıymetli mücevheri vardır, ve habercilerini onlara yönlendirecektir. Her yerde, Mesih’in yanında saf tutacak olan kimseler vardır. Pek çok kişi Allah’ın bilgeliğine her dünyasal menfaatten daha çok değer verecek, ve sadık ışık taşıyıcılar olacaklardır. Mesih’in sevgisiyle sevk edilerek, başkalarını da aynı şekilde O’na gelmeye sevk edeceklerdir. EI 122.2

Yahuda'daki kardeşler, Petrus’un Uluslardan olan bir kişinin evine gittiğini ve orada toplananalara vaaz ettiğini duyduklarında şaşırdılar ve gücendiler. Kendilerine küstahça gelen bu yolu tutmanın, kendi öğretisinin etkisini ortadan kaldıracağından korkuyorlardı. Petrus’u bir daha gördüklerinde, “Sünnetsiz kişilerin evine gidip yemek yemişsin!” diyerek ona sertçe çıkıştılar. EI 122.3

Petrus bütün meseleyi onlara açtı. Görümle ilgili deneyimini anlattı ve bunun kendisini sünnetlilik ve sünnetsizlik arasındaki törensel farkı artık gözetmemesi, ayrıca Uluslardan olanlara kirli gözüyle bakmaması için uyardığını bildirdi. Onlara, Uluslardan olanlara gitme emrini, habercilerin gelişini, Sezariye’ye yaptığı yolculuğu ve Kornelius’la görüşmesini anlattı. Yüzbaşıyla yaptığı görüşmenin özünü, ve onun kendisini Petrus’a yönlendiren görümüyle ilgili olayları onlara anlattı. EI 122.4

Deneyimini anlatırken “Ben konuşmaya başlayınca” dedi, “Kutsal Ruh, başlangıçta bizim üzerimize indiği gibi onların da üzerine indi. O zaman Rab’bin söylediği şu sözü anımsadım: ‘Yahya suyla vaftiz etti, sizler ise Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.’ Böylelikle Tanrı, Rab İsa Mesih’e inanmış olan bizlere verdiği armağanın aynısını onlara verdiyse, ben kimim ki Tanrı’ya karşı koyayım?” EI 123.1

Kardeşler bunu duyduklarında sustular. Petrus’un tuttuğu yolun Allah’ın tasarısının doğrudan gerçekleşmesi olduğuna, ve kendi önyargılarının ve dışlayıcılıklarının müjdenin ruhuna taban taban zıt olduğuna ikna olarak, Allah’ı yücelttiler ve “Demek ki Tanrı, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını öteki uluslara da vermiştir” dediler. EI 123.2

Böylece, çatışma olmaksızın, önyargı kırıldı ve çağların geleneğinden gelen dışlayıcılık terk edildi, böylece müjdenin Uluslara ilan edilmesinin yolu açıldı. EI 123.3