Go to full page →

18—Putperestler Arasinda Vaaz EI 155

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 14:1-26 ayetlerine dayanmaktadır.]

Pavlus ile Barnaba, Pisidya Antakyası’ndan Konya’ya gittiler. Burada, Antakya’da olduğu gibi, çalışmalarına kendi halklarının havrasında başladılar. Dikkat çekici bir başarı sağladılar; “hem Yahudiler’den hem de Grekler’den çok kişi iman etti.” Fakat elçilerin çalıştığı diğer yerlerde olduğu gibi, Konya’da da “inanmayan Yahudiler, öteki uluslardan olanları kardeşlere karşı kışkırtarak zihinlerini bulandırdılar.” EI 155.1

Ancak elçiler görevlerinden dönmediler, zira pek çok kişi Mesih’in müjdesini kabul ediyordu. Karşıtlığın, kıskançlığın ve önyargıların karşısında çalışmalarına devam ediyorlar, “Rab hakkında cesaretle konuşuyorlardı” ve Allah “onlara belirtiler ve harikalar yapma gücü vererek kendi lütfunu açıklayan bildiriyi doğruladı.” İlahî onayın bu kanıtları, zihinleri ikna edilmeye açık olanlar üzerinde güçlü bir etki bıraktı ve müjdeye ihtida edenler çoğaldı. EI 155.2

Elçilerin getirdiği mesajın gitgide artan popülerliği inançsız Yahudileri kıskançlık ve öfkeyle doldurdu, böylece Pavlus ile Barnaba’nın çalışmalarını bir an önce durdurmaya karar verdiler. Yalan ve abartılmış haberlerle, yetkilileri tüm kentin isyana tahrik edilme tehlikesi altında olduğu yolunda korkuttular. Çok sayıda kişinin elçilere katıldığını belirttiler ve bunun gizli ve tehlikeli tasarılar içerdiğini iddia ettiler. EI 155.3

Bu suçlamalar sonucunda elçiler defalarca yetkililer huzuruna çıkarıldılar; fakat savunmaları öyle açık ve mantıklı, ve öğrettikleri şeyi ifade edişleri öyle sakin ve kapsamlıydı ki, lehlerine güçlü bir kanı oluştu. Hakimler yalan beyanlar nedeniyle onlara karşı önyargıyla dolu olsalar da, onları mahkûm etmeye cüret edemediler. Pavlus’un ve Barnaba’nın öğretilerinin insanları erdemli, yasaya bağlı yurttaşlar haline getirme eğiliminde olduğunu, ve elçilerin öğrettiği gerçekler kabul edilecek olsa kentin ahlâkî seviyesinin yükselerek düzeninin iyileşeceğini doğrulamaktan başka yapacakları bir şey yoktu. EI 156.1

Öğrencilerin yüzyüze geldiği karşıtlık sayesinde gerçeğe dair mesajın daha çok reklamı oldu; Yahudiler yeni öğretmenlerin çalışmasını engelleme çabalarının yalnızca yeni imana çok sayıda insanın katılmasına yol açtığını gördüler. “Kent halkı ikiye bölündü. Bazıları Yahudiler’in, bazıları da elçilerin tarafını tuttu.” EI 156.2

Yahudilerin önderleri olayların gidişatına o kadar sinirlendiler ki, amaçlarına şiddetle ulaşmaya karar verdiler. Cahil ve gürültücü kalabalığın en kötü tutkularını uyandırarak kargaşa yaratmayı başardılar, bunu da öğrencilerin öğretisine dayandırdılar. Bu asılsız suçlama ile amaçlarını gerçekleştirmede hakimlerin desteğini alabileceklerini umdular. Elçilerin kendilerini temize çıkarmak için hiçbir fırsatları olmamasını, kalabalığın da Pavlus ile Barnaba’yı taşlayarak araya girmesini ve böylece çalışmalarına son vermesini kararlaştırdılar. EI 156.3

Elçilerin dostları, imansız olmalarına rağmen, onları Ya- hudilerin habis tasarılarına karşı uyardılar ve kendilerini kalabalığın öfkesine gereksiz yere maruz bırakmamalarını, aksine canlarını kurtarmak için kaçmalarını öğütlediler. Pav- lus ile Barnaba bu öğüde uyarak Konya’dan gizlice ayrılarak, imanlıları bir süreliğine çalışmayı yalnız başlarına yürütmek üzere bıraktılar. Ancak hiçbir şekilde kesin olarak ayrılmadılar; heyecan dindiğinde dönmeyi ve başlanan işi tamamlamayı amaçlıyorlardı. EI 156.4

Her çağda ve her ülkede, Allah’ın habercileri, göğün ışığını kasıtlı olarak reddetmeyi seçenlerden gelecek olan sert karşıtlığa göğüs germeye çağrılmışlardır. Müjdenin düşmanları çoğunlukla, yanlış yönlendirme ve yalancılıkla, görünürde zafer kazanmışlar, Allah’ın habercilerinin halka ulaşabilecekleri kapıları kapatmışlardır. Ancak bu kapılar sonsuza dek kapalı kalamaz ve çoğunlukla, Allah’ın hizmetkârları bir süre sonra çalışmalarına kaldığı yerden başlamak için geri döndüklerinde, Rab onlar adına kudretle işlemiş, O’nun adını yüceltmek üzere anıtlar kurabilmelerini sağlamıştır. EI 157.1

Konya’dan zulümle sürülen elçiler, Likaonya’daki Listra ve Derbe’ye gittiler. Bu kasabaların halkları çoğunlukla putperest ve batıl inançlı insanlardı, fakat aralarında müjde mesajını duymaya ve kabul etmeye istekli olanlar da vardı. Elçiler, Yahudile- rin önyargılarından ve zulümlerinden uzak kalmayı umarak, bu kentlerde ve çevre köylerde çalışmaya karar verdiler. EI 157.2

Listra’da yaşayan birkaç Yahudi olmasına rağmen, kentte Yahudi havrası yoktu. Listralıların çoğu Jüpiter’e adanmış bir tapınakta ibadet ediyorlardı. Pavlus ile Barnaba kente gelerek Listralıları çevrelerine topladığında ve onlara müjdenin basit gerçeklerini açıkladığında, pek çoğu bu öğretileri Jüpiter inancındaki kendi batıl inançlarıyla bağdaştırmaya çalıştı. EI 157.3

Elçiler bu putperestlere Yaratıcı Allah’a ve insan neslinin Kurtarıcısı olan O’nun Oğlu’na ilişkin bilgi vermeye çalıştılar. Öncelikle dikkatlerini Allah’ın harika işlerine çektiler - güneşe, aya ve yıldızlara, tekrarlanan mevsimlerin güzel sırasına, başları karlı yüce dağlara, heybetli ağaçlara ve insan algılayışının ötesinde bir beceri gerektiren doğanın çeşitli diğer harikalarına. Elçiler, Her Şeye Kadir Olan’ın bu işleri aracılığıyla, putperestlerin zihinlerini evrenin yüce Hükümdarı’nı düşünmeye yönlendirdiler. EI 157.4

Yaratıcı’yla ilgili bu temel gerçekleri açıklayan elçiler, List- ralılara insan oğullarını sevdiği için gökten dünyamıza gelen Allah’ın Oğlu’nu anlattılar. O’nun hayatından ve hizmetinden, kurtarmak için geldiği kişiler tarafından reddedilişinden, yargılanmasından ve çarmıha gerilişinden, dirilişinden ve insanın savunucusu olarak görev yapmak üzere göğe yükselişinden bahsettiler. Böylece Pavlus ile Barnaba Allah’ın Ruhu’nun ve gücünün yardımıyla Listra'da müjdeyi vaaz ettiler. EI 158.1

Bir keresinde Pavlus insanlara Mesih’in hastaları ve sıkıntıda olanları iyileştirme işini anlatırken, gözleri dinleyiciler arasında olan ve onun sözünü işitip iman eden topal bir adama takıldı. Pavlus’un kalbi, “iyileştirilebileceğine imanı olduğunu” gördüğü bu sıkıntılı adam için sempatiyle doldu. Pavlus, putperest topluluğun huzurunda topala ayaklarının üzerine dikilmesini emretti. Istıraplı adam o zamana dek yalnızca oturur durumda durabiliyordu, ancak şimdi Pavlus’un emrine derhal itaat etti ve hayatında ilk kez ayakları üzerinde durdu. Bu iman gayretiyle birlikte güç geldi, ve o zaman dek topal olan adam “yerinden fırlayıp yürümeye başladı.” EI 158.2

“Pavlus’un ne yaptığını gören halk Likaonya dilinde, ‘Tanrılar insan kılığına girip yanımıza inmiş!’ diye haykırdı.” Bu ifade, tanrıların zaman zaman yeryüzünü ziyaret ettiği şeklindeki gelenekleriyle tutarlıydı. Barnaba’ya saygıdeğer görünümü, ağırbaşlı duruşu ve yüzünden okunan yumuşaklık ve hayırseverlik ifadesi nedeniyle tanrıların babası Jüpiter 1Kutsal Kitap çevirilerinde “Z eus” olarak geçer; Jüpiter, G rek panteonunun baş tanrısı Z eus’un R om a’daki adıdırdediler. Pavlus’un da, “konuşmada öncülük ettiği için,” samimi ve etkin, ve uyarı ve öğüt sözlerinde belegatli olduğundan dolayı, Merkür2Kutsal Kitap çevirilerinde “H erm es” olarak geçer; Merkür, G rek ticaret, yolculuk, buluş ve söz söyleme tanrısı, tanrıların habercisi olan H erm es’in R om a’daki adıdır. olduğuna inandılar. EI 158.3

Minnettarlıklarını göstermekte istekli olan Listralılar, Jüpiter rahibini ikna ettiler; o da “kent kapılarına boğalar ve çe- lenkler getirdi, halkla birlikte elçilere kurban sunmak istedi.” Bir köşeye çekilip dinlenmeye çalışan Pavlus ile Barnaba’nın ise bu hazırlıklardan haberleri yoktu. Ancak çok geçmeden müziğin sesi ve kalmakta oldukları eve gelen büyük kalabalığın heyecanlı bağrışları dikkatlerini çekti. EI 158.4

Elçiler bu ziyaretin ve buna eşlik eden heyecanın nedenini öğrendiklerinde, olayların büyümesini engellemeyi umarak “giysilerini yırtarak kalabalığın içine daldılar.” Pavlus, halkın bağrışlarını bastıran gür ve çınlayan bir sesle dikkatlerini çekti; ve kargaşa birdenbire kesildiğinde, şöyle dedi: “Efendiler, neden böyle şeyler yapıyorsunuz? ... Biz de sizin gibi insanız, aynı yaradılışa sahibiz. Size müjde getiriyoruz. Sizi bu boş şeylerden vazgeçmeye, yeri, göğü, denizi ve bunların içindekilerin hepsini yaratan, yaşayan Tanrı’ya dönmeye çağırıyoruz. Geçmiş çağlarda Tanrı, bütün ulusların kendi yollarından gitmelerine izin verdi. Yine de kendini tanıksız bırakmadı. Size iyilik ediyor. Gökten yağmur yağdırıyor, çeşitli ürünleriyle mevsimleri düzenliyor, sizi yiyecekle doyurup yüreklerinizi sevinçle dolduruyor.” EI 159.1

Elçilerinin kendilerinin ilahî olduklarını kesin şekilde red-detmelerine ve Pavlus’un halkın zihinlerini ibadete layık olan tek varlık olarak gerçek Allah’a yönlendirme çabalarına rağmen, putperestleri kurban sunma niyetlerinden geri döndürmek neredeyse imkânsızdı. Bu adamların gerçekten de tanrılar olduğuna dair inançları o kadar sağlamdı ve heyecanları o kadar büyüktü ki, hatalarını kabul etmeye hiç istekli değildiler. Kayıtlar, onları “güçlükle engelleyebildiler” diyor. EI 159.2

Listralılar, elçilerin uyguladığı mucizevi gücü kendi gözleriyle gördükleri mantığını yürütmüşlerdi. Daha önce hiç yürüyememiş olan topal bir adamın mükemmel bir sağlık ve sağlamlıkla sevindirildiğini görmüşlerdi. Ancak Pavlus’un ikna için pek çok çaba göstermesinden ve onlara kendisinin ve Barnaba’nın, göğün Allahı’nın ve O’nun en büyük Şifa Verici olan Oğlu’nun temsilcileri olarak görevini dikkatle açıkladıktan sonra, halk amaçlarından vazgeçmeye ikna oldu. EI 159.3

Pavlus ile Barnaba’nın Listra’daki çalışmaları, elçilerin Likaonyalılar arasındaki işlerinin başarısını öğrenen ve onları izleyip kendilerine zulmetmeye karar veren “Antakya ve Konya’dan gelen bazı Yahudiler”in kötülüğü ile birden kesintiye uğradı. Bu Yahudiler Listra’ya geldikten sonra çok geçmeden halkı kendi zihinlerini harekete geçiren aynı acı ruhla aşılamayı başardılar. Yanlış yönlendirici ve iftiralı sözler sayesinde, kısa bir süre önce Pavlus ile Barnaba’yı ilahî varlıklar olarak gören kişiler, elçilerin gerçekte katillerden daha aşağılık olduklarına ve ölümü hak ettiklerine ikna edildiler. EI 160.1

Listralıların elçilere kurban sunma ayrıcalığının reddedilmesiyle yaşadıkları hayal kırıklığı, onları Pavlus ile Barnaba’ya karşı, onlara tanrılar olarak saygı duydukları zaman gösterdiklerine yakın bir coşkuyla, aleyhlerine dönmeye yönlendirdi. Yahudiler tarafından tahrik edilerek, elçilere kuvvet kullanarak saldırmayı tasarladılar. Yahudiler onları Pavlus’a konuşma fırsatı vermemeleri için tembihlediler, ona bu ayrıcalığı verirlerse halkı büyüleyeceğini ileri sürdüler. EI 160.2

Çok geçmeden müjdenin düşmanlarının öldürücü tasarıları uygulamaya konuldu. Kötülüğün etkisine boyun eğen Listralılar şeytani bir öfkeye tutuldular ve Pavlus’u yakalayarak merhametsizce taşladılar. Elçi sonunun geldiğini düşündü. İstefanos’un şehit edilişi ve kendisinin o olayda oynadığı zalim rol canlı bir şekilde zihnine geldi. Her tarafı berelenmiş olarak ve acıdan bayılarak yere düştü, ve kızgın kalabalık “onu ölmüş sanarak kentin dışına sürükle[di].” EI 160.3

Bu karanlık denenme saatinde, Pavlus ve Barnaba’nın hizmeti aracılığıyla İsa’nın imanına ihtida etmiş olan Listralı imanlı topluluğu, doğru ve sadık kaldı. Düşmanlarının akıl almaz karşıtlığı ve acımasız zulmü bu kendini adamış kardeşlerin yalnızca imanını doğrulamaya yaradı; şimdi ise, tehlikenin ve aşağılanmanın karşısında, ölü sandıkları kişinin etrafında üzüntüyle toplanarak sadakatlerini gösterdiler. EI 160.4

Ağıtlarının orta yerindeyken beklemedikleri bir şekilde elçi aniden başını kaldırdı ve dudaklarında Allah’a övgülerle ayakları üzerine kalktı. İmanlılar için Allah’ın hizmetkârının beklenmedik şekilde sağlığına kavuşması ilahî gücün bir mucizesi olarak görülmüştü ve sanki inançlarındaki değişiklik üzerine Göğün mührü vurulmuş gibiydi. Tarifsiz bir memnuniyetle sevindiler ve yenilenmiş bir imanla Allah’ı övdüler. EI 161.1

Listra'da ihtida edenlerin ve Pavlus’un çektiği ızdıraba tanıklık edenlerin arasında, daha sonradan Mesih’in önde gelen işçilerinden biri olacak ve elçinin zorlu alanlarda öncü hizmette bulunurken tattığı sıkıntıları ve sevinçleri onunla paylaşacak olan biri vardı. Bu, Timoteos adında genç bir adamdı. Pavlus sürüklenerek kentten çıkarıldığında bu genç öğrenci, onun görünürde cansız bedeninin yanında duranlar ve onun yaralarla ve kanla kaplı olduğu halde Mesih uğruna sıkıntı çekmesine izin verildiği için dudaklarında övgülerle ayağa kalktığını görenlerden biriydi. EI 161.2

Pavlus’un taşlanmasının ertesi günü elçiler Derbe’ye gittiler, burada çalışmaları bereketlendi ve pek çok can Mesih’i kurtarıcı olarak kabul etmeye yönlendirildi. Ancak “o kentte de Müjde’yi duyurup birçok öğrenci edin[dikten]” sonra, ne Pavlus ne de Barnaba, kısa bir süre önce çalıştıkları yerlerde bir süreliğine yalnız bırakmak zorunda kaldıkları mühtedilerin imanını doğrulamadan başka bir yerde çalışmayı içlerine sindiremediler. Böylece, tehlikeden yılmadan “Listra’ya, Konya’ya ve Antakya’ya dönerek, öğrencilerin canlarını pekiştirip... imanda durmalarını teşvik ediyorlardı” (Kİ). Pek çok kişi müjdenin iyi haberini kabul etmiş ve böylece kendilerini kınanmaya ve karşıtlığa maruz bırakmışlardı. Elçiler, yapılan işin kalıcı olabilmesi için bu kişileri imanda güçlendirmek istiyorlardı. EI 161.3

Bu yeni mühtedilerin ruhsal gelişiminde önemli bir faktör olarak, elçiler onları müjde düzeninin koruyuculuğuyla çevrelemeye dikkat ediyorlardı. Likaonya'da ve Pisidya'da imanlıların bulunduğu her yerde kiliseler gerektiği şekilde örgütlendi. Her kilisede görevliler atandı ve imanlıların ruhsal esenliğine ilişkin tüm meselelerin yürütülmesi için uygun bir düzen ve sistem kuruldu. EI 161.4

Bu, müjdenin Mesih’e iman eden herkesi bir bedende birleştirme planına uygundu ve Pavlus hizmeti boyunca bu planı izlemeye dikkat etti. Herhangi bir yerde onun çalışması aracılığıyla Mesih’i Kurtarıcı olarak kabul etmeye yönlendirilenler, uygun zamanda kilise olarak örgütlendirildiler. İmanlıların sayısı bir avuç olduğunda bile bu yapıldı. Böylece Hristiyanlara, “Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, aralarındayım” vaadini hatırlayarak, birbirlerine yardımcı olmaları öğretildi (Matta 18:20). EI 162.1

Pavlus bu şekilde kurulan kiliseleri unutmadı da. Bu kiliselerin gözetimi zihninde sürekli artan bir yük olarak varlığını korudu. Bir topluluk ne kadar küçük olursa olsun, yine de onun sürekli olarak ilgilendiği bir konu oldu. Küçük kiliseleri büyük bir özenle izledi, üyelerinin hakikatte güçlenebilmele- ri ve çevrelerindeki insanlar için samimi ve özverili çabalarda bulunmayı öğrenebilmeleri için, bu kiliselerin özel ihtimama ihtiyaçları olduğunu biliyordu. EI 162.2

Pavlus ile Barnaba tüm müjdecilik çalışmalarında Mesih’in gönüllü fedakârlık ve canlar için sadakatle ve ciddiyetle çalışma örneğini izlemeye uğraştılar. Tamamen uyanık olarak, gayretle, yorulmak bilmeden, kendi isteklerini yerine getirmeye ve rahatlıklarını sağlamaya çalışmadan, hep duayla ve heyecanla, durmaksızın çalışarak gerçeğin tohumlarını ektiler. Ve tohumları ekerken, elçiler müjdenin yanında yer alan herkese tarifsiz değerdeki pratik talimatları vermeye özen gösteriyorlardı. Bu içtenlik ve Allah korkusu ruhu, yeni öğrencilerin zihinlerinde müjde mesajının önemine ilişkin kalıcı bir etki bırakıyordu. EI 162.3

Timoteos örneğinde olduğu gibi umut vaat eden ve yetenekli kimseler ihtida ettiklerinde, Pavlus ile Barnaba onlara bağda ça-lışmanın gerekliliğini göstermek için samimiyetle çalışıyorlardı. Ve elçiler başka bir yere gitmek için oradan ayrıldıklarında, bu adamların imanı yıkılmıyor, aksine artıyordu. Rabb’in yolunda sadakatle eğitilmişlerdi ve insan kardeşlerinin kurtuluşu için öz-veriyle, samimiyetle, sebatla çalışmayı öğrenmişlerdi. Yeni müh- tedilerin bu şekilde dikkatle eğitilmeleri, Pavlus ile Barnaba’nın putperest ülkelerde müjdeyi vaaz ederken kazandıkları dikkate değer başarıda önemli bir etken olmuştu. EI 162.4

İlk müjdeleme yolculuğu hızla sonuna yaklaşıyordu. Yeni örgütlenmiş kiliseleri Rabb’e emanet eden elçiler Pamfilya’ya gittiler, “Perge’de Tanrı sözünü bildirdikten sonra Antalya’ya gittiler. Oradan gemiyle... Antakya’ya döndüler.” EI 163.1