Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    2. Bölüm—Şeytan’ın Tuzakları

    Mesih ile Şeytan arasında yaklaşık altı bin yıldır süren büyük mücadele sonuna yaklaşmaktadır; bu nedenle kötülüğün efendisi Mesih’in insanlık yararına yaptığı işleri yıkmak ve canları kendi tuzaklarına düşürmek için çabalarını ikiye katlamıştır. Ulaşmaya çalıştığı amaç, Kurtarıcı’nın arabuluculuk görevi sona erene ve günaha verilecek bir kurban kalmayana dek, insanları karanlıkta ve tövbesizlikte bırakmaktır.SZ 23.1

    Gücüne direnç göstermek için özel bir çaba sarf edilmediğinde, kilisede ve dünyada kayıtsızlık hakim olduğunda Şeytan endişe etmez; zira istediği gibi tutsak ettiklerini kaybetme tehlikesi yoktur. Fakat ebedi konulara dikkat çekildiğinde ve canlar “Kurtulmak için ne yapmalıyım?” sorularını sormaya başladığında hemen orada bulunarak, gücünü Mesih’in gücüne karşı kullanmaya ve Kutsal Ruh’un etkisini yok etmeye çalışır.SZ 23.2

    Kutsal Yazılar, bir keresinde Allah’ın meleklerinin Rabb’in huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan’ın da onlarla birlikte geldiğini belirtir (Eyüp 1:6), ancak onun amacı Ebedi Kral’ın önünde eğilmek değil, doğrulara karşı habis tasarılarını ilerletmekti. Aynı amaçla, Allah’a ibadet için toplanan insanların arasına da karışır. Gözlerden gizli olsa da, tüm gayretiyle ibadet edenlerin zihinlerini kontrol etmek için çalışmaktadır. Tecrübeli bir general gibi, planlarını önceden hazırlar. Allah’ın habercisinin Kutsal Yazılar’ı araştırdığını gördüğünde, insanlara sunulacak olan konuya dikkat eder. Sonra, mesajın tam o konuda aldattığı insanlara ulaşmaması için tüm kurnazlığını ve zekasını kullanarak şartları kontrol etmeye çalışır. Uyarıya en fazla ihtiyacı olan kişi, tam o zamanda hazır bulunmasını gerektiren bir iş anlaşmasına sevk edilir, ya da başka bir şekilde canına can katacak olan sözleri duyması engellenir.SZ 23.3

    Tekrar, Şeytan, Rabb’in kullarının insanları kuşatan ruhsal karanlıktan dolayı sıkıntıda olduklarını görür. Onların, kayıtsızlığın, ilgisizliğin ve uyuşukluğun etkisini kırmak için ilahî lütuf ve gücü diledikleri duaları işitir. Bundan sonra yenilenen bir gayretle hilesini uygulamaya devam eder. İnsanların iştahlarını kabartır ya da başka bir şekilde kendi arzularına esir eder, böylece onların duyarlılıklarını körelterek, öğrenmeye en çok ihtiyaç duydukları şeyleri işitmelerine engel olur.SZ 24.1

    Şeytan, duayı ve Kutsal Yazılar’ı araştırmayı ihmal ettirebileceği kişilerin, kendisinin saldırılarına yenik düşeceğini çok iyi bilmektedir. Bu nedenle zihni meşgul etmek için her türlü hileyi tasarlar. Tarihte her zaman, gerçeği öğrenmeye devam etmek yerine, anlaşamadıkları kişilerin karakterindeki kusurları veya imanlarındaki hataları araştırmayı dinleri haline getiren, dindarlık iddiasındaki bir grup insan olagelmiştir. Bunlar Şeytan’ın sağ kollarıdır. Kardeşleri suçlayanların sayısı az değildir, ve bunlar Allah’ın çalışmakta olduğu ve kullarının O’na gerçek saygı gösterdikleri her an etkindirler. Gerçeği bilen ve buna itaat edenlerin sözleri ve eylemlerini sahte bir renge boyarlar. Mesih’in en ciddi, gayretli ve özverili kullarını, aldatılmış veya aldatıcı olarak gösterirler. Her gerçek ve asil işin ardındaki etkenleri çarpıtmak, imalı sözler yaymak ve deneyimsiz kişilerin zihinlerinde şüphe uyandırmak onların işidir. Akla gelen her şekilde, saf ve doğru olan şeylerin yanlış ve aldatıcı olarak görülmesini sağlamaya çalışırlar.SZ 24.2

    Ancak onlarla ilgili olarak hiç kimsenin aldanmaması gerekir. Kimin çocukları oldukları, kimin örneğini izledikleri ve kimin işini yaptıkları kolaylıkla anlaşılabilir. “Onları meyvelerinden tanıyacaksınız.” Matta 7:16. Tuttukları yol, zehirli iftiracı, “kardeşlerimizin suçlayıcısı” Şeytan’ın yoluna benzer. Vahiy 12:10.SZ 25.1

    Büyük aldatıcının, canları tuzağa düşürmek için kullandığı her türlü yanlışlığı sunmaya hazır pek çok temsilcisi - mahvetmek için uğraştığı insanların çeşitli zevklerine ve yeteneklerine uygun olarak hazırlanan sapkınlıkları vardır. Onun niyeti, şüphe ve inançsızlığı teşvik edecek samimiyetsiz ve ahlaksız unsurları kiliseye sokarak, Allah’ın işinin ilerlemesini görmek ve onunla birlikte ilerlemek isteyenleri engellemektir. Allah’a ya da O’nun sözüne gerçekten iman etmeyen birçok kişi, gerçeğin bazı ilkelerini onaylayarak Hristiyan gibi görünmekte, böylece yanılgılarını Kutsal Yazılar’ın öğretisi gibi sunmaktadır.SZ 25.2

    İnsanın neye inandığının hiçbir önemi olmadığı fikri, Şeytan’ın en başarılı hilelerinden biridir. Sevgi ile kabul edilen gerçeğin, alıcının canını kutsadığını bilir; bu yüzden sürekli olarak gerçeği sahte kuramlarla, masallarla, başka bir müjdeyle değiştirmeye çalışmaktadır. Başlangıçtan beri Allah’ın kulları sahte öğretmenlere karşı, yalnızca kötü adamlar oldukları için değil, aynı zamanda ruha ölümcül zararlar veren yalanları aşıladıkları için, mücadele vermişlerdir. İlyas, Yeremya ve Pavlus, insanları Allah’ın sözünden döndüren kişilere kararlılıkla ve korkusuzca karşı koymuşlardır. Doğru dinsel inancı önemsiz gibi gösteren özgürlükçü yaklaşım, gerçeğin bu kutsal savunucularından rağbet görmemiştir.SZ 25.3

    Hristiyan dünyasında görülen Kutsal Yazılar’ın boş ve gerçek dışı yorumları ile dinsel inanca dair çelişkili kuramlar, insanların gerçeği ayırt edememeleri için büyük düşmanımızın zihinleri karıştırmaya yönelik çalışmasıdır. Hristiyan kiliseleri arasında mevcut olan uyumsuzluk ve bölünme de, büyük ölçüde Kutsal Yazılar’ın beğenilen bir kuramı desteklemek için çarpıtılması şeklindeki yaygın gelenekten kaynaklanmaktadır. Pek çok kişi, Allah’ın isteğini öğrenmek için O’nun sözünü alçakgönüllü bir kalple çalışmak yerine, sırf tuhaf veya farklı bir görüş keşfetmeye çalışmaktadır.SZ 26.1

    Yanlış öğretileri veya İsa’ya özgü olmayan davranışları des-teklemek amacıyla bazı kişiler Kutsal Kitap metinlerini bağlamından ayrı değerlendirerek, görüşlerini kanıtlamak için örneğin tek bir ayetin yarısını kullanırlar, oysa ayetin geri kalan kısmı anlamın tam aksi yönde olduğunu gösterebilir. Yılanın aldatıcılığıyla kendilerini dünyasal arzularına uygun, aslında birbirinden bağımsız olan yorumların ardına gizlerler. Böylelikle pek çok kişi Allah’ın sözünü kasıtlı olarak saptırır. Güçlü hayal gücüne sahip başka kişiler de, Kutsal Yazılar’ın benzetmelerine ve simgelerine dayanarak bunları kendi keyiflerine göre yorumlar ve Kutsal Kitap’ın kendi kendisini yorumlamasına aldırmayarak, kendi kuruntularını Kutsal Kitap’ın öğretileri olarak sunarlar.SZ 26.2

    Kutsal Yazılar’ın çalışılmasına duacı, alçakgönüllü ve öğ-retilebilir bir ruh olmadan başlanırsa, hem en zor, hem de en açık ve en basit metinler gerçek anlamlarından saptırılacaktır. Papalık önderleri Kutsal Yazılar'dan amaçlarına en iyi hizmet edecek bölümlerini seçmekte, kendilerine uygun şekilde yorumlamakta ve bunları insanlara sunmaktadırlar; bir yandan da insanları Kutsal Kitap’ı çalışma ve onun kutsal gerçeklerini kendi kendilerine öğrenme ayrıcalığından mahrum bırakmaktadırlar. Kutsal Kitap’ın tümü insanlara olduğu gibi sunulmalıdır. Kutsal Yazılar’ın öğretilerinin galiz biçimde saptırılmasındansa, Kutsal Kitap eğitimini hiç almamaları kendileri için daha iyi olacaktır.SZ 26.3

    Kutsal Kitap, Yaratıcıları’nın isteğini öğrenmek isteyen herkese kılavuz olması için tasarlanmıştır. Allah insanlara kesin peygamberlik sözünü vermiştir; melekler, hatta Mesih’in Kendisi, Daniel ve Yuhanna’ya yakın zamanda olması gereken olayları bildirmek için gelmiştir. Kurtuluşumuzu ilgilendiren önemli konular bir sis perdesi içinde bırakılmamıştır. Bunlar, gerçeğin dürüst arayıcılarının aklını karıştıracak ya da yanlış yönlendirecek şekilde açıklanmamıştır. Rab, peygamber Habakkuk aracılığıyla şöyle demiştir: “Göreceklerini taş levhalara oyarak yaz. Öyle ki, herkes bir çırpıda okusun.” Habakkuk 2:2. Allah’ın sözü, onu dua eden bir kalple çalışan herkes için açıkça anlaşılırdır. Gerçekten dürüst olan her can, gerçeğin ışığına gelecektir. “Doğrulara ışık... saçar.” Mezmur 97:11. Hiçbir kilise, üyeleri gerçeği gizli bir hazine gibi, ciddiyetle aramadığı müddetçe, kutsallıkta yol alamaz.SZ 27.1

    “Liberallik” çığlığı nedeniyle, insanlar düşmanlarının hilelerine körleşmiştir, o ise bu esnada amacını gerçekleştirmek için durmadan çalışmaktadır. O, Kutsal Kitap’ın yerine insani yorumları geçirmekte başarılı oldukça, Allah’ın yasası bir kenara bırakılır, kiliseler de özgür olduğunu iddia etmelerine rağmen günahın tutsaklığı altına girerler.SZ 27.2

    Pek çok kişi için bilimsel araştırma bir lanet haline gelmiştir. Allah, bilim ve sanattaki keşifler ile dünyaya bir ışık seli yağmasına izin vermiştir; ancak en büyük zihinler bile, araştırmalarında Allah’ın sözüyle yönlendirilmedikleri sürece, bilim ve vahiy ilişkilerini sorgulamaya çalışırken afallamaktadırlar.SZ 27.3

    İnsan bilgisi hem maddesel, hem de ruhsal konularda kısmi ve eksiktir; bu nedenle birçok kişi kendi bilimsel görüşlerini Kutsal Yazılar’ın ifadeleriyle bağdaştıramamaktadır. Birçokları, kuram ve tahminden öte gitmeyen şeyleri bilimsel gerçekler olarak kabul etmekte ve Allah’ın sözünün “yalan yere ‘bilgi’ denen” öğretilerle sınanması gerektiğini sanmaktadır. 1. Timoteos 6:20. Yaratıcı ve O’nun işleri onların kavrayışlarının ötesindedir; bunları doğa yasalarıyla açıklayamadıkları için de, Kutsal Kitap tarihi güvenilmez olarak görülmektedir. Eski ve Yeni Antlaşma kayıtlarının güvenilirliğinden şüphe edenler, genellikle bir adım daha öteye giderek Allah’ın varlığından da şüphelenmeye başlar ve sınırsız gücü doğaya atfederler. Dayanak noktalarını bıraktıkları için de, sularda başıboş dolaşarak imansızlığın kayalarına vurmaktadırlar.SZ 27.4

    Böylece pek çok kişi imandan sürçerek Şeytan tarafından ayartılır. İnsanlar Yaratıcıları’ndan daha akıllı olmaya çabalamışlardır; insan felsefesi, sonsuz çağlar boyunca hiçbir zaman bildirilmeyecek olan sırları araştırıp açıklamaya çalışmıştır. İnsanlar Allah’ın Kendisi ve amaçları hakkında bildirdiklerini araştırıp anlasalardı, Yehova’nın görkemi, yüceliği ve gücüne dair öyle güzel bir görüş elde ederlerdi ki, kendi küçüklüklerinin farkına vararak, kendileri ve çocukları için bildirilenlerle yetinirlerdi.SZ 28.1

    İnsanların zihinlerini Allah’ın bildirmediği ve bizim anlamamızı amaçlamadığı konularda araştırma yapmayla ve tahminler yürütmeyle meşgul etmek, Şeytan’ın şaheser hilelerinden biridir. Parlak Yıldız, gökteki yerini böyle yitirmişti. Allah’ın amaçlarının tüm sırları kendisine açılmadığı için hoşnutsuz olmuş, kendisine verilen yüksek konumdaki işiyle ilgili olarak bildirilenleri tamamen göz ardı etmişti. Kendi emri altındaki meleklerde de aynı hoşnutsuzluğu uyandırarak, düşmelerine neden oldu. Şimdi de aynı ruhu insanların zihinlerine aşılamaya çalışıp, onları da Allah’ın doğrudan emirlerini hiçe saymaya sevk etmektedir.SZ 28.2

    Kutsal Kitap’ın açık, kesin gerçeklerini kabul etmek iste-meyenler, sürekli olarak vicdanı yatıştıracak hoş masallar ara-yışındalar. Öğretiler ne kadar daha az ruhsal, daha az özverili ve daha az kendini alçaltıcı şekilde sunulursa, o kadar büyük bir beğeniyle kabul görmektedir. Bu kişiler, düşünsel güçleri kendi dünyasal arzularına hizmet etmek üzere alçaltmaktadır. Kibirleri içinde, kendilerini Kutsal Yazılar’ı tövbekâr bir ruh ve ilahî kılavuzluk için samimi dua ile araştırmayacak kadar bilge saydıklarından, aldatmalara karşı hiçbir korunakları yoktur. Şeytan yüreğin tutkularını sağlamaya hazırdır ve gerçeğin yerine hilelerini yutturur. Papalık insanların zihinleri üzerindeki gücünü böyle edinmiştir; özveri içerdiği için gerçeği reddeden Protestanlar da aynı yolu izlemektedir. Dünyayla uyumsuz olmamak ve statükoyu korumak için Allah’ın sözünü ihmal edenler, dinsel gerçek yerine, yıkıcı ve sapık öğretilerle karşı karşıya kalacaklardır. Gerçeği kasıtlı olarak inkar edenler, akla gelebilecek her türlü yanlışlığı kabul edeceklerdir. Bir aldatmaya dehşetle bakan biri, başka bir aldatmayı kolaylıkla kabullenecektir. Elçi Pavlus, “gerçeği sevmeye, böylece kurtulmaya yanaşmayanlar” hakkında konuşurken, şöyle beyan ediyor: “İşte bu nedenle Tanrı yalana kanmaları için onların üzerine yanıltıcı bir güç gönderiyor. Öyle ki, gerçeğe inanmayan ve kötülükten hoşlananların hepsi yargılansın.” 2. Selanikliler 2:10-12. Önümüze konulan böylesi bir uyarı, bizi hangi doktrinleri kabul edeceğimiz konusunda gözümüzü dört açmaya sevk ediyor.SZ 28.3

    Büyük aldatıcının en başarılı vasıtalarından biri, ruhçuluğun aldatıcı öğretileri ve yalancı harikalarıdır. Kendisine ışık meleği süsü vererek, ağlarını en az şüphe duyulacak yerlere atar. İnsanlar Allah’ın Kitabı’nı anlayabilmek için samimi dua ile çalışsalar, yanlış öğretileri kabullenmek üzere karanlıkta kalmazlardı. Fakat gerçeği reddettikleri sürece, aldatmacalara yem olurlar.SZ 29.1

    Bir başka tehlikeli yanılgı da, Mesih’in bu dünyaya ilk gelişinden önce mevcut olmadığını ileri sürerek, O’nun tanrılığını reddeden öğretidir. Bu kuram, Kutsal Kitap’a inanma iddiasındaki geniş bir grup tarafından rağbet görmektedir; ancak Kurtarıcı’nın Babası’yla ilişkisine, O’nun ilahî karakterine ve önceden var oluşuna ilişkin en açık ifadelerle doğrudan çelişmektedir. Kutsal Yazılar’ı mesnetsizce çarpıtmadan, kabul edilebilmesi mümkün değildir. İnsanların zihnindeki kurtarış işi anlayışlarını alçaltmakla kalmaz, Allah’ın vahyi olarak Kutsal Kitap’a imanı da baltalar. Bu durum bu öğretiyi daha da tehlikeli hale getirdiği kadar, karşılık verilmesini de güçleştirir. İnsanlar, Mesih’in tanrılığıyla ilgili olarak, esinlenmiş Kutsal Yazılar’ın tanıklığını reddediyorsa, bu konuyu onlarla tartışmak boşunadır; zira hiçbir kanıt, ne kadar kesin olursa olsun, onları ikna edemez. “Doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’yla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz.” 1. Korintliler 2:14. Bu yanılgıya sahip olanlar, Mesih’in karakterini veya görevini, ya da Allah’ın insanı kurtarmak için harika tasarısını doğru şekilde kavrayamayacaklardır.SZ 29.2

    Güç algılanan ve hızla yayılmakta olan diğer bir zararlı yanılgı ise, Şeytan’ın kişisel bir varlık olarak mevcut olmadığı, bu adın Kutsal Yazılar'da yalnızca insanların kötü düşüncelerini ve arzularını simgelemek için kullanıldığıdır.SZ 30.1

    Gözde kürsülerden yaygın biçimde vaaz edilen, Mesih’in ikinci gelişinin aslında O’nun her kişiye ölüm esnasında gelmesi olduğu öğretisi de, insanların zihinlerini O’nun göğün bulutlarıyla kişisel olarak döneceği gerçeğinden saptıran bir hiledir. Şeytan yıllardır bu şekilde “Bakın, iç odalarda” (Matta 24:23-26) demektedir; pek çok can da bu aldatmacayı kabul ederek kaybolmuştur.SZ 30.2

    Dünyasal bilgelik ayrıca duanın gerekli olmadığını da öğretmektedir. Bilim adamları duanın gerçekten yanıtlanamayacağını, bunun yasanın çiğnenmesi, bir mucize olacağını, mucize diye bir şeyin ise olmadığını iddia etmektedirler Bu kişiler, evrenin sabit yasalarla yönetildiğini, Allah’ın Kendisi’nin ise bu yasalara aykırı hiçbir şey yapmadığını söylerler. Böylece Allah’ı, sanki ilahî yasaların uygulanması ilahî özgürlüğe engel olurmuş gibi, kendi yasalarıyla bağlı olarak gösterirler. Bu öğreti, Kutsal Yazılar’ın tanıklığına aykırıdır. Mesih ve elçileri mucizeler göstermediler mi? Aynı müşfik Kurtarıcı bugün de yaşamaktadır ve iman duasını, insanların arasında göze görünür olarak yürüdüğü zamanki kadar, işitmeye isteklidir. Doğal olan, doğaüstü olanla işbirliği yapar. Allah’ın planının bir parçası şudur: Allah, iman duasına karşılık olarak, istediklerimizi bize lütfedecektir, eğer biz rica etmezsek vermeyecektir.SZ 30.3

    Hristiyan kiliseleri arasında yer bulan yanlış öğretiler ve gerçek dışı görüşler sayısızdır. Allah’ın sözü tarafından konulan nişanlardan birini kaldırmanın kötü sonuçları tahmin edilemez. Buna cüret edenlerden pek azı tek bir gerçeğin inkârında kalmaktadır. Büyük çoğunluk, gerçeğin ilkelerini birbiri ardınca bir kenara bırakarak, imansızlığa kadar gider.SZ 31.1

    Popüler ilahiyatın yanılgıları, normalde Kutsal Yazılar’a inanacak olan pek çok kişiyi şüpheciliğe itmiştir. Adalet, merhamet ve hayırseverlik anlayışlarına ters düşen öğretileri kabullenmeleri imkansızdır; bunlar Kutsal Kitap öğretileri olarak gösterildiği için de, Kutsal Kitap’ı Allah’ın sözü olarak kabul etmemektedirler.SZ 31.2

    Şeytan’ın ulaşmaya çalıştığı amaç da işte budur. Allah’a ve O’nun sözüne duyulan güveni ortadan kaldırmaktan daha çok istediği bir şey yoktur. Şeytan, büyük şüpheciler ordusunun başında durur ve tüm gücüyle canları kendi saflarına çekmeye çalışır. Şüphe etmek moda haline gelmektedir. Allah’ın sözüne, Yazarı’na karşı olduğu nedenle, yani günahı kınadığı ve mahkum ettiği için, güvensizlikle bakan geniş bir grup vardır. Onun gerekliliklerine uymaya isteksiz olanlar, yetkisini yıkmaya çalışmaktadır. Sırf Kutsal Yazılar'da veya vaazda kusur bulmak amacıyla, Kutsal Kitap’ı okumakta ya da kutsal kürsüden vaazedilen öğretilerini dinlemektedirler. Görevi ihmal edişlerini haklı çıkarmak veya kendilerini mazur göstermek için imansız olanların sayısı az değildir. Başkaları da, gururdan ve tembellikten kaynaklanan şüpheci ilkeleri benimserler. Kendilerini, çaba ve özveri gerektiren, şerefe layık herhangi bir şeyi gerçekleştirerek öne çıkaramayacak kadar rahatına düşkün olan bu kişiler, Kutsal Kitap’ı eleştirerek üstün bilgili olarak tanınmaya çalışırlar. İlahî bilgelikle aydınlanmamış olan sınırlı aklın kavramakta aciz kaldığı pek çok husus vardır; böylelikle eleştirmeye fırsat bulurlar. İnançsızlığın, şüpheciliğin ve sadakatsizliğin tarafını tutmayı erdem sayan pek çok kişi vardır. Ancak bu açık sözlülük görünümünün altında, bu kişileri harekete geçirenin özgüven ve gurur olduğu görülecektir. Birçok kişi Kutsal Yazılar'da başkalarının aklını karıştıran şeyler bulmaktan zevk alır. Bazıları başlangıçta sırf tartışma sevgisiyle, yanlış tarafta eleştiri yapar ve akıl yürütür. Böyle yaparak kendi ayaklarıyla avcının tuzağına girdiklerinin farkına varmazlar. Fakat inançsızlıklarını açıkça ifade ettikten sonra, bu duruşu sürdürmeleri gerektiğini düşünürler. Böylece tanrısızlarla birlik olarak, kendilerini Cennet kapılarının dışında bırakırlar.SZ 31.3

    Allah, sözünde ilahî karakterine ilişkin yeterli kanıt vermiştir. Kurtuluşlumuza ilişkin muhteşem gerçekler açıkça sunulmuştur. İçtenlikle arayan herkese vaat edilen Kutsal Ruh’un da yardımıyla, her insan bu gerçekleri kendisi anlayabilir. Allah insanlara imanlarını dayandıracakları sağlam bir temel vermiştir.SZ 32.1

    Ne var ki, insanların sınırlı zihinleri, Sonsuz Olan’ın tasarılarını ve amaçlarını tümüyle anlamaya yeterli değildir. Allah’ı hiçbir zaman araştırarak anlayamayız. O’nun ardında yüceliğini gizlediği perdeyi küstah ellerle kaldırmaya teşebbüs etmemeliyiz. Elçi şöyle haykırıyor: “O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır!” Romalılar 11:33. Bizimle olan ilişkisine ve O’nu harekete geçiren güdülere bakarak, sonsuz gücün sınırsız sevgi ve merhametle buluştuğunu fark edebiliriz. Göklerdeki Babamız her şeyi bilgelik ve doğrulukla düzenler, biz de hoşnutsuz ve güvensiz olmamalı, saygılı bir teslimiyetle boyun eğmeliyiz. O bize amaçlarını bilmemizin yararı olacağı kadarıyla açıklayacaktır, bunun ötesinde ise her şeye gücü yeten Ele ve sevgi dolu Kalp’e güvenmemiz gerekir.SZ 32.2

    Allah, iman için bol miktarda kanıt vermiş olmasına rağmen, inançsızlık için tüm mazeretleri asla ortadan kaldırmayacaktır. Şüphelerine dayanak arayan herkes, bunları bulacaktır. Tüm itirazlar giderilene ve şüphe için hiçbir neden kalmayıncaya dek Allah’ın sözünü kabullenmeyi ve ona uymayı reddeden kişiler, asla ışığa kavuşamayacaktır.SZ 33.1

    Allah’a güvensizlik, O’na düşman olan yenilenmemiş kalbin doğal bir ürünüdür. Fakat iman, Kutsal Ruh tarafından esinlenir ve ancak üzerine titrendiği ölçüde gelişecektir. Hiç kimse, kararlı bir çaba göstermeden imanda güçlenemez. İnançsızlık teşvik edildikçe güçlenir; ve insanlar, Allah’ın onlara imanlarını desteklemek üzere verdiği kanıtların üzerinde durmak yerine, kendilerini sorgulamaya ve kusur aramaya bırakırlarsa, kuşkularının daha da güçlendiğini göreceklerdir.SZ 33.2

    Fakat Allah’ın vaatlerinden şüphelenerek O’nun lütfunun güvencesine itimatsızlık edenler O’nun adını lekelemektedirler; yaptıkları etki ise, başkalarını Mesih’e çekmekten çok, O’ndan uzaklaştırma eğilimindedir. Bu kişiler, siyah dallarını dört bir yana uzatarak diğer bitkilerin günışığını engelleyen ve onların dondurucu gölgede solarak ölmelerine neden olan verimsiz ağaçlar gibidir. Bu kişilerin işleri, kendileri aleyhinde durmak bilmeyen bir tanık olarak ortaya çıkacaktır. Onlar, kesinlikle ürün verecek olan şüphe ve inançsızlık tohumlarını ekmektedirler.SZ 33.3

    Şüphelerden gerçekten kurtulmak isteyenlerin izlemesi gereken yalnızca bir yol vardır. Anlamadıklarını sorgulamak ve bunlarda kusur aramak yerine, halihazırda üzerlerinde parlamakta olan ışığa dikkat etsinler, böylece daha da büyük bir ışığa kavuşacaklar. Kendilerine net olarak açıklanmış her görevi yerine getirsinler, böylece şimdi şüphe ettikleri görevleri de anlamaları ve yerine getirmeleri sağlanacak.SZ 34.1

    Şeytan, gerçeğe çok benzeyen taklidi sunarak aldanmaya eğilimli olan ve gerçeğin gerektirdiği özveri ile fedakârlığı göstermekten kaçınan kişileri aldatabilir; ancak, ne pahasına olursa olsun gerçeği bilmeyi samimiyetle arzulayan bir kişiyi etkisi altında tutması imkânsızdır. Mesih hakikattir ve “Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık”tır. Yuhanna 1:9. Gerçeğin Ruhu, insanları tüm gerçeğe yöneltmek üzere gönderilmiştir. Ve Allah’ın Oğlu’nun yetkisi ile, şöyle ilan edilmiştir: “Arayın, bulacaksınız.” “Eğer bir kimse Tanrının isteğini yerine getirmek istiyorsa, bu öğretinin Tanrı'dan mı olduğunu... bilecektir.” Matta 7:7; Yuhanna 7:17.SZ 34.2

    Mesih’in izleyicileri Şeytan’ın ve onun ordularının kendilerine karşı kurduğu komplolardan çok az haberdardır. Fakat göklerde oturan Kişi, Kendi karmaşık tasarılarının yerine gelmesi için tüm bu hileleri bertaraf edecektir. Rab Kendi halkının ayartının çetin sınavından geçmelerine izin verir. Bunu onların sıkıntılarından ve acılarından zevk aldığı için değil, bu süreç onların nihai zaferinin temelini oluşturduğu için yapar. Onları, Kendi görkemiyle tutarlı olarak, ayartıya karşı koruyamaz; zira denemenin asıl hedefi onları kötülüğün tüm çekiciliklerine karşı koymaya hazırlamaktır.SZ 34.3

    Allah’ın halkı tövbekâr ve boyun eğmiş kalplerle günahlarını itiraf edip bırakır ve imanla O’nun vaatlerini ararsa, ne kötü insanlar ne de cinler Allah’ın işine engel olamayacak ve O’nun varlığını onlardan uzak tutmayı başaramayacaklardır. İster açık ister gizli olsun, her ayartıya, her ters etkiye başarıyla karşı konulabilir: “Güçle kuvvetle değil, ancak benim Ruhum’la başaracaksın... Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.” Zekeriya 4:6.SZ 34.4

    “Rabb’in gözleri doğru kişilerin üzerindedir. Kulakları onların yakarışına açıktır... İyilik yapmakta gayretli olursanız, size kim kötülük edecek?” 1. Petrus 3:12, 13. Zengin ödüllerin cazibesine kapılan Balam, İsrail’e karşı büyü yapmaya ve Rabb'e kurbanlar sunarak O’nun halkını lanetlemeye çalıştığında, Allah’ın Ruhu onun duyurmak istediği kötülüğü menetti ve Balam şöyle söylemeye zorlandı: “Tanrının lanetlemediğini ben nasıl lanetlerim? RABB’in yıkımını istemediği kişinin yıkımını ben nasıl isteyebilirim?” “Doğru kişilerin ölümüyle öleyim, sonum onlarınki gibi olsun!” Kurbanlar tekrar sunulduğunda, tanrısız peygamber şöyle bildirdi: “Kutsamak için bana buyruk verildi; O kutsadı, ben değiştiremem. Yakup soyunda suç bulunmadı, ne de İsrail’de kötülük. Tanrıları RAB aralarındadır, aralarındaki kral olarak adına sevinç çığlıkları atıyorlar.” “Yakup soyuna yapılan büyü tutmaz; İsrail’e karşı falcılık etkili olmaz. Şimdi Yakup ve İsrail için, ‘Tanrı neler yaptı!’ denecek.” Sunaklar üçüncü kez kuruldu ve Balam yeniden lanet okumaya teşebbüs etti. Fakat Allah’ın Ruhu, peygamberin isteksiz dudaklarından, Kendi seçilmişlerinin ikbalini ilan etti ve düşmanlarının akılsızlığı ile kötülüğünü kınadı: “Seni kutsayan kutsansın, Seni lanetleyen lanetlensin!” Çölde Sayım 23:8, 10, 20, 21, 23; 24:9.SZ 35.1

    İsrail halkı o zaman Allah’a sadıktı; O’nun yasasına itaate devam ettikleri sürece, ne yeryüzündeki, ne de cehennemdeki hiçbir güç onları yenemezdi. Ancak Balam, Allah halkına karşı söylemesine izin verilmeyen laneti, onları günaha ayartarak sonunda başlarına getirmeyi başardı. Allah’ın emirlerini çiğnediklerinde, kendilerini O’ndan ayırmış oldular ve yıkıcının gücünü hissetmeleri için bırakıldılar.SZ 35.2

    Şeytan, Mesih’te kalan en zayıf canın bile karanlığın ordularından daha güçlü olduğunu ve kendisini açıkça göstermesi halinde karşı koymayla ve dirençle karşılaşacağını çok iyi bilmektedir. Bu nedenle kendisi ordularıyla birlikte pusuya yatarak, kendi bölgesine geçmeye cesaret eden herkesi yok etmeye hazır bir şekilde beklerken, çarmıhın askerlerini dayanıklı tahkimatlarının ardından çıkarmaya çalışır. Yalnızca alçakgönüllülükle Allah’a dayanarak ve O’nun emirlerine itaat ederek güvencede kalabiliriz.SZ 36.1

    Hiç kimse dua olmadan bir gün veya bir saat güvencede kalamaz. Rab’den O’nun sözünü anlamak için özellikle bilgelik dilemeliyiz. Burada bize ayartıcının hileleri ve ona başarıyla karşı koyma yöntemleri bildiriliyor. Şeytan Kutsal Yazılar’ı iktibas etmekte uzmandır, metinlere kendi yorumunu vererek bizim sürçmemize neden olmayı umut eder. Kutsal Kitap’ı, alçakgönüllü bir yürekle, Allah’a olan bağımlılığımızı hiçbir zaman akıldan çıkarmadan çalışmalıyız. Şeytan’ın hilelerine karşı her zaman tetikte olmalı ve sürekli olarak iman ile şöyle dua etmeliyiz: “Ayartılmamıza izin verme.” 8Bkz. Matta 6:9-13.SZ 36.2

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents