Go to full page →

23—Veriya Ve Atina EI 201

[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 17:11-34 ayetlerine dayanmaktadır.]

Pavlus Veriya’da öğrettiği gerçekleri araştırmaya istekli Yahudiler buldu. Luka’nın kaydı onlardan şöyle söz ediyor: “Veriya'daki Yahudiler Selanik’tekilerden daha açık fikirliydi. Tanrı sözünü büyük ilgiyle karşılayarak her gün Kutsal Yazılar’ı inceliyor, öğretilenlerin doğru olup olmadığını araştırıyorlardı. Böylelikle içlerinden birçokları ve çok sayıda saygın Grek kadın ve erkek iman etti.” EI 201.1

Veriyalıların zihinleri önyargılarla daralmamıştı. Elçiler tarafından vaaz edilen öğretilerin doğruluğunu araştırmaya istekliydiler. Meraktan değil, fakat vaat edilen Mesih’le ilgili olarak yazılan şeyleri öğrenebilmek için, Kutsal Kitap’ı çalışıyorlardı. Her gün ilhamla yazılmış kayıtları araştırıyorlardı, ve yazıları birbiriyle karşılaştırırlarken, göğün melekleri yanlarında durarak zihinlerini aydınlatıyor ve kalplerini etkiliyorlardı. EI 201.2

Müjdenin gerçeklerinin ilan edildiği her yerde, içtenlikle doğru olanı yapmak isteyenler Kutsal Yazılar’ı dikkatle araştırmaya yönlendirilirler. Bu dünyanın kapanış sahnelerinde, zor gerçeklerin kendilerine ilan edildiği kişiler Veriyalılar’ın örneğini izleyerek Kutsal Yazılar’ı her gün araştırsalar ve kendilerine getirilen mesajı Allah’ın sözüyle karşılaştırsalar, şimdi nispeten az olan Allah’ın yasasının ilkelerine sadıkların sayısı büyük bir sayıya ulaşırdı. Fakat Kutsal Kitap’ın rağbet görmeyen gerçekleri sunulduğunda, pek çok kişi bu araştırmayı yapmayı reddetmektedir. Kutsal Yazı’nın açık öğretilerini çürütmeyi başarmadıkları halde, sunulan kanıtları çalışmak için büyük bir isteksizlik göstermektedirler. Bazıları bu doktrinler gerçekten doğru olsa bile yeni ışığı kabul edip etmemelerinin pek önemli olmadığını düşünmekte, ve düşmanın canları yoldan çıkarmak için kullandığı hoş masallara tutunmaktadırlar. Böylece zihinleri yanılgıyla körelmektedir ve gökten ayrı düşmektedirler. EI 201.3

Herkes, kendisine verilen ışığa göre yargılanacak. Rab, elçilerini kurtuluş mesajıyla gönderir, duyanları da, O’nun hizmetkârlarının sözlerine ettikleri muameleye göre sorumlu tutacaktır. Gerçeği içtenlikle arayanlar, kendilerine sunulan öğretileri Allah’ın sözünün ışığında dikkatle araştıracaklardır. EI 202.1

Selanikli imansız Yahudiler, elçilere karşı kıskançlık ve nefretle dolu ve onları kendi kentlerinden çıkarmış olmaktan tatmin olmamış bir halde, onları Veriya’ya kadar izlediler ve onlara karşı alt sınıfın tahrik edilmeye açık duygularını uyandırdılar. Pavlus’un orada kalması halinde şiddete uğrayacağından korkan kardeşler, onu imanı yeni kabul etmiş bazı Veriyalılar’ın eşliğinde Atina’ya gönderdiler. EI 202.2

Böylece zulüm, gerçeğin öğretmenlerini kentten kente izledi. Mesih’in düşmanları müjdenin ilerleyişini önleyemiyor- lardı, ancak elçilerin işini son derece zorlaştırmayı başardılar. Ancak Pavlus, muhalefetin ve çatışmanın karşısında yoluna durmadan devam etti, Yeruşalim’de gördüğü görümde kendisine bildirilen Allah’ın tasarısını gerçekleştirmeye kararlıydı: “Seni uzaktaki uluslara göndereceğim” (Elçilerin İşleri 22:21). EI 202.3

Pavlus’un Veriya'dan aceleyle ayrılması, Selanik’teki kardeşleri ziyaret etme fırsatından mahrum kalmasına neden oldu. EI 202.4

Elçi Atina’ya vardığında, Veriyalı kardeşleri Silas ve Timoteos’u kendisine hemen katılmalarını bildiren bir mesajla geri gönderdi. Timoteos Veriya’ya Pavlus’un ayrılışından önce gelmişti ve Silas’la birlikte çok iyi başlayan çalışmayı devam ettirmek ve yeni mühtedileri imanın ilkelerinde eğitmek için orada kalmıştı. EI 202.5

Atina kenti putperestliğin metropolüydü. Pavlus burada Listra’da olduğu gibi cahil ve her şeye inanan bir kalabalıkla değil, bilgileri ve kültürleriyle ünlü bir halkla karşılaştı. Her yerde tanrılarının ve tanrılaştırılmış tarihsel ve şiirsel kahramanlarının heykelleri göze çarpıyordu; muhteşem mimari ve resimler ise ulusal ihtişamı ve putperest tanrılarına yapılan yaygın ibadeti temsil ediyordu. Halkın duyguları sanatın güzelliği ve görkemiyle büyüleniyordu. Her yerde, hesapsız masraflarla yapılmış ibadethaneler ve tapınaklar, heybetli görünüşleriyle göğe yükseliyorlardı. Silahlı kuvvetlerin zaferleri ve saygın kişilerin işleri heykellerde, sunaklarda ve yazıtlarda anılıyordu. Tüm bunlar Atina’yı muazzam bir sanat galerisi haline getiriyordu. EI 203.1

Pavlus kendisini çevreleyen güzelliğe ve ihtişama baktığında ve kentin tamamen putperestliğe teslim olduğunu gördüğünde, ruhu her tarafta aşağılandığını gördüğü Allah için kıskançlıkla titredi ve kalbi, yüksek düşünsel kültürlerine rağmen gerçek Allah’tan habersiz olan Atina halkı için acımayla doldu. EI 203.2

Elçi, bu öğrenim merkezinde gördüğü şeylerden aldanma- mıştı. Ruhsal doğası göksel şeylerin cazibesine karşı o kadar duyarlıydı ki, hiçbir zaman yok olmayacak olan zenginliklerin sevinci ve görkemi, kendisini çevreleyen şatafat ve ihtişamı gözlerinde değersiz bir hale getiriyordu. Atina’nın görkemini gördüğünde onun sanat ve bilim sevenler üzerindeki ayartıcı gücünü fark etti, ve zihni önünde duran işin öneminden derinden etkilendi. EI 203.3

Allah’a ibadet edilmeyen bu büyük kentte, Pavlus bir yalnızlık duygusu altında bunalıyor, çalışma arkadaşlarının duygudaşlığını ve yardımını özlüyordu. İnsanî dostluk söz konusu olduğu kadarıyla, kendisini tamamen yalnız hissediyordu. Selaniklilere mektubunda duygularını “Atina’da yalnız bırakılma” sözleriyle ifade etti (1. Selanikliler 3:1). Aşılmaz gibi görünen engeller karşısına çıkarak, insanların kalplerine ulaşmak için teşebbüste bulunmasının neredeyse ümitsiz gibi görünmesini sağladılar. EI 203.4

Pavlus, Silas ve Timoteos’u beklerken boş durmadı. “Gerek havrada Yahudiler’le ve Tanrı’ya tapan yabancılarla, gerek her gün çarşı meydanında karşılaştığı kişilerle tartışıp durdu.” Fakat Atina’daki başlıca işi, kurtuluş haberini Allah’ı bilinçli bir şekilde tanımayan ve O’nun düşkün nesil yararına tasarısını bilmeyenlere götürmekti. Elçi çok yakında putperestlikle en incelikli, en cezbedici biçiminde tanışacaktı. EI 204.1

Atina’nın önemli kişileri çok geçmeden kentlerinde insanların önüne yeni ve tuhaf öğretiler getiren bir öğretmenin varlığından haberdar oldular. Bu adamlardan bazıları Pavlus’u arayıp buldular ve onunla tartışmaya giriştiler. Kısa bir süre içinde etraflarına bir dinleyiciler kalabalığı toplandı. Bazıları elçiyle kendilerinden hem sosyal hem de düşünsel olarak çok daha aşağı bir düzeyde gördüklerinden alay etmeye niyetliydiler, bunlar kendi aralarında dalga geçerek “Bu lafebesi ne demek istiyor?” dediler. Diğerleri “Galiba yabancı ilahların haberciliğini yapıyor” dediler; “çünkü Pavlus, İsa’yla ve dirilişle ilgili Müjde’yi duyuruyordu.” EI 204.2

Pavlus’la pazar yerinde karşılaşanlar arasında “Epikürcü ve Stoacı bazı filozoflar” da vardı; fakat bunlar ve onunla görüşen diğer herkes çok geçmeden onun bilgi dağarcığının kendilerininkinden bile büyük olduğunu gördüler. Düşünsel gücü bilgin kişilerin saygısını kazanıyordu; samimi ve mantıksal çıkarımları ile hitabetindeki güç ise dinleyicilerin tümünün dikkatini canlı tutuyordu. Dinleyicileri onun acemi olmadığını, fakat her sınıftan insanla, öğrettiği doktrinleri destekleyecek ikna edici tezler sunarak tartışabileceğini fark ettiler. Böylece elçi korkusuzca durarak ve muhalifleriyle kendi sahalarında karşı karşıya gelerek, mantığa mantıkla, felsefeye felsefeyle, belagate belagatle karşılık verdi. EI 204.3

Putperest muhalifleri dikkatini, yabancı tanrılar ortaya koyduğu için ölüme mahkûm edilen Sokrates’in kaderine çektiler; Pavlus’a da hayatını aynı şekilde tehlikeye atmamasını tavsiye ettiler. Fakat elçinin konuşmaları halkın dikkatini kendine bağlıyor, yapmacıksız bilgeliği saygılarını ve hayranlıklarını kazanıyordu. Felsefecilerin bilgisiyle ya da ince alaylarıyla susturula- mıyordu, aralarındaki görevini tamamlamaya ve öyküsünü ne pahasına olursa olsun anlatmaya kararlı olduğunu gördüklerinde, onun adil bir şekilde dinlenmesine karar verdiler. EI 204.4

Böylece onu Ares Tepesi’ne götürdüler. Burası tüm Atina’daki en kutsal yerlerden biriydi ve çağrıştırdığı hatıralar ile onunla bağdaştırılan şeyler bazılarının zihinlerinde dehşete varan dinsel bir saygı uyandırıyordu. Genelde bütün önemli ahlâkî ve medeni sorular üzerinde nihaî kararı veren hakim görevini görecek adamların dinle ilgili konuları dikkatle inceledikleri yer de burasıydı. EI 205.1

Elçi burada, kalabalık caddelerin gürültüsünden ve telaşından, ve karmakarışık tartışmaların kargaşasından uzakta, sözü kesilmeden dinlenebilirdi. Çevresine şairler, ressamlar, filozoflar - Atina’nın alim ve bilge kişileri toplanarak, ona şöyle hitap ettiler: “Yaydığın bu yeni öğretinin ne olduğunu öğrenebilir miyiz? ... Kulağımıza yabancı gelen bazı konulardan söz ediyorsun. Bunların anlamını öğrenmek isteriz.” EI 205.2

O ciddi sorumluluk anında, elçi sakin ve serinkanlıydı. Kalbinde önemli bir mesajın yükü vardı ve dudaklarından dökülen sözler dinleyicilerini kendisinin boş sözler söyleyen biri olmadığına ikna etti. “Ey Atinalılar” dedi, “sizin her bakımdan çok dindar olduğunuzu görüyorum. Ben çevrede dolaşırken, tapındığınız yerleri incelerken üzerinde, Bilinmeyen Tanrı’ya diye yazılmış bir sunağa bile rastladım. Sizin bilmeden tapındığınız bu Tanrı’yı ben size tanıtayım.” Tüm zekâlarına ve genel bilgilerine rağmen, evreni yaratan Tanrı’dan habersizdiler. Ancak yine de daha fazla ışık arzulayan bazıları vardı. Onlar, Sınırsız Olan’a ulaşmaya çalışıyorlardı. EI 205.3

Elini putlarla dolu tapınağa doğru uzatan Pavlus, ruhunun yükünü döktü ve Atinalıların dininin yanlışlıklarını ifşa etti. Onun yürüttüğü mantığı dinlerken, dinleyicilerinin en bilge olanları bile hayrete düştü. Onların sanat eserlerine, edebiyatlarına ve dinlerine aşina olduğunu gösterdi. Heykellerine ve putlarına işaret ederek, Allah’ın insan tasarısı şekillere benzeti- lemeyeceğini beyan etti. Bu oyma putlar, Yehova’nın görkemini en solgun şekilde bile temsil edemezlerdi. Onlara bu tasvirlerin ve oyma putların hayatı olmadığını, fakat insan gücüyle kontrol edildiklerini, yalnızca insanların elleri tarafından hareket ettirildikleri zaman hareket ettiklerini; dolayısıyla aslında onlara ibadet edenlerin ibadet ettikleri şeyden her bakımdan üstün olduklarını hatırlattı. EI 205.4

Pavlus, putperest dinleyicilerinin zihinlerini sahte dinlerinin sınırlarının ötesine çekerek, “Bilinmeyen Tanrı” olarak ad-landırdıkları Allah’ın gerçek görünümüne yönlendirdi. Şimdi onlara bildirmekte olduğu bu Varlık insandan bağımsızdı, kendi gücü ve yüceliğine bir şey eklemek için insan ellerinden gelecek bir şeye ihtiyaç duymuyordu. EI 206.1

Halk, Pavlus’un gerçek Allah’ın niteliklerini -O’nun yaratıcı gücünü ve her şeyin üzerindeki takdirini- ciddi ve mantıklı bir şekilde sunuşuna hayran kalarak heyecanlandı. Elçi, samimi ve ateşli bir belagatle şöyle duyurdu: “Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, bir şeye gereksinmesi varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez.” Gökler Allah’ı içerebilecek kadar büyük değildiler, insan eliyle yapılmış tapınaklar ise ne kadar daha az! EI 206.2

İnsan haklarının çoğunlukla tanınmadığı bu kast çağında, Pavlus insan kardeşliğinin muazzam gerçeğini ortaya koyarak, Allah’ın “bütün ulusları tek insandan türetti[ğini] ve onları yeryüzünün dört bucağına yerleştirdi[ğini]” beyan etti. Buna göre Allah’ın gözünde tüm insanlar eşittir, ve her bir insan Yaratıcı’ya en üst düzeyde bağlılık göstermeye borçludur. Bundan sonra elçi, Allah’ın insanlarla olan tüm ilişkilerinden oluşan kumaşa O’nun lütuf ve merhamet tasarısının altın bir ip gibi nasıl dokunmuş olduğunu gösterdi. O, “ulusların sürelerini ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı. Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı. Aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir.” EI 206.3

Çevresindeki muhteşem insanlık örneklerine işaret ederek, kendi şairlerinden birinden alıntı yaptığı sözlerle, sınırsız Allah’ı kendilerinin çocukları olduğu bir Baba olarak resmetti. “O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz; O’nda varız” dedi; “Bazı ozanlarınızın belirttiği gibi, ‘Biz de O’nun soyundanız.’ Tanrı’nın soyundan olduğumuza göre, tanrısal özün, insan düşüncesi ve becerisiyle biçimlendirilmiş altın, gümüş ya da taştan bir nesneye benzediğini düşünmemeliyiz.” EI 207.1

“Tanrı, geçmiş dönemlerin bilgisizliğini görmezlikten geldi; ama şimdi her yerde herkesin tövbe etmesini buyuruyor.” Mesih’in gelişinden önceki karanlık dönemlerinde ilahî Hükümdar, dinsizlerin putperestliğini görmezden gelmişti; fakat şimdi Oğlu aracılığıyla insanlara doğruluk ışığını göndermişti; ve herkesten kurtuluşa yönelik tövbe bekliyordu, yalnızca fakir ve alt sınıflardan olanlardan değil, gururlu filozoflardan ve yeryüzünün hükümdarlarından da. “Dünyayı, atadığı Kişi aracılığıyla adaletle yargılayacağı günü saptamıştır. Bu Kişi’yi ölümden diriltmekle bunun güvencesini herkese vermiştir.” Pavlus ölülerin dirilişinden bahsettiğinde, “kimi alay etti, kimi de, ‘Seni bu konuda bir daha dinlemek isteriz’ dedi.” EI 207.2

Elçinin putperest öğrenim merkezi olan Atina’daki çalışmaları böylece sonuçlandı, zira Atinalılar putperestliklerine ısrarla sarılarak gerçek dinin ışığından yüz çevirdiler. İnsanlar kendi becerilerinden tamamen memnun olduklarında, onlardan çok daha fazlası beklenmemelidir. Atinalılar bilgileriyle ve incelikleriyle övünseler de, gitgide daha fazla yozlaşıyorlar ve putperestliğin belirsiz sırlarından daha fazla tatmin oluyorlardı. EI 207.3

Pavlus’un sözlerini dinleyenler arasında, sunulan gerçeklerin zihinlerini ikna ettiği bazı kişiler vardı, ancak bunlar kendilerini alçaltıp Allah’ı tanımak ve kurtuluş tasarısını kabul etmek istemiyorlardı. Günahkârı hiçbir sözün belagati, hiçbir tezin gücü ihtida ettiremez. Yalnızca Allah’ın gücü gerçeği kalbe işleyebilir. Bu güçten ısrarla yüz çeviren kişiye ulaşılamaz. Grekler bilgeliğin peşindeydiler, ancak çarmıhın mesajı onlara aptallık gibi geliyordu, zira kendi bilgeliklerine yukarıdan gelen bilgelikten daha çok değer veriyorlardı. EI 208.1

Müjde mesajının Atinalılar arasında nispeten daha az başarılı olmasının nedeni, onların insan zekâsından ve hikmetinden duydukları gururda bulunabilir. Fakir ve kayıp günahkârlar olarak Mesih’e gelen dünyasal bilgeliğe sahip kişiler, kurtuluş için bilge kılınacaklardır; fakat kendi bilgeliklerini öven seçkin kişiler olarak gelenler, yalnızca O’nun verebileceği ışığı ve bilgiyi alamayacaklardır. EI 208.2

Pavlus, kendi zamanının putperestliğine böyle karşı çıktı. Atina’daki çalışmaları tamamen boşuna değildi. Önde gelen yurttaşlardan biri olan Dionisios ve daha birkaç kişi, müjde mesajını kabul ederek imanlılarla tamamen birlik oldular. EI 208.3

Vahiy, bize tüm bilgilerine, inceliklerine ve sanatlarına rağmen fesada batmış olan Atinalıların hayatından bir kesit göstermiştir; öyle ki Allah’ın gururlu ve kendi kendine yeten bir halkın günahlarını ve putperestliği kendi kulu aracılığıyla nasıl kınadığı görülsün. İlhamla yazan kalemin kayıtlara geçirdiği elçinin sözleri ve tavrının ve içinde bulunduğu ortamın tanımı, gelecek tüm nesillere verilecek, onun sarsılmayan güvenine, yalnızlıktaki ve düşmanlık karşısındaki cesaretine, ve putperestliğin orta yerinde Hristiyanlık adına kazandığı zafere tanıklıkta bulunacaktı. EI 208.4

Pavlus’un sözleri kilise için bir bilgi hazinesi içermektedir. Gururlu dinleyicilerini sinirlendirerek kendisini sıkıntıya so-kabilecek sözleri kolaylıkla söyleyebilecek bir konumdaydı. Konuşması onların tanrılarına ve kentin önemli kişilerine doğrudan bir saldırı niteliği taşısaydı, Sokrates’in kaderini paylaşma tehlikesi altında kalacaktı. Fakat ilahî sevgiden doğan bir davranış inceliği ile, onlar için bilinmeyen gerçek Allah’ı onlara açıklayarak, zihinlerini dikkatlice putperest ilahlarından uzaklaştırdı. EI 208.5

Bugün Kutsal Yazılar’ın gerçekleri, Allah’ın yasasına itaat ile kötülüğün efendisine bağlılık arasında seçim yapabilmeleri için dünyanın önemli kişilerinin önüne getirilmelidir. Allah onların önüne sonsuza dek kalıcı gerçeği - kendilerini kurtuluş için bilge kılacak gerçeği koymakta, fakat onları bunu kabul etmeye zorlamamaktadır. Bundan yüz çevirirlerse, kendi işlerinin meyveleriyle dolmak üzere onları kendi başlarına bırakmaktadır. EI 209.1

“Çarmıhla ilgili bildiri mahva gidenler için saçmalık, biz kurtulmakta olanlar içinse Tanrı gücüdür. Nitekim şöyle yazılmıştır: ‘Bilgelerin bilgeliğini yok edeceğim, akıllıların aklını boşa çıkaracağım.’ ” “Tanrı bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti. Dünyanın önemli gördüklerini hiçe indirmek için dünyanın önemsiz, soysuz, değersiz gördüklerini seçti” (1. Korintliler 1:18; 19, 27, 28). Pek çok büyük bilim adamı ve devlet adamı, dünyanın en önde gelen kişileri bu son günlerde ışıktan yüz çevirecektir, çünkü dünya bilgelikle Allah’ı tanımaz. Yine de Allah’ın hizmetkârları gerçeği bu kişilere ulaştırmak için her fırsatı değerlendirmelidir. Bazıları Allah’a dair şeylere olan cehaletlerini kabul edecek ve Usta Öğretmen İsa’nın ayakları dibinde alçakgönüllü öğrenciler olarak yerlerini alacaklardır. EI 209.2

Allah için çalışan işçi, üst sınıflara ulaşmak için göstereceği her çabada güçlü imana ihtiyaç duyar. Manzara ürkütücü görünebilir, ancak en karanlık saatte dahi yukarıda ışık vardır. Allah’ı sevip O’na hizmet edenlerin gücü günden güne yenilenecektir. Sınırsız Olan’ı anlamak, hizmetlerinde yer eder, öyle ki O’nun amaçlarını yerine getirirken hata etmesinler. Bu işçiler, Allah’ın gerçeğinin ışığının dünyamızı kuşatan karanlıkta parlaması gerektiğini hatırlayarak, başlangıçtaki güvenlerini sonuna kadar kararlılıkla korusunlar. Allah’ın hizmetinde ümitsizliğe yer olmamalıdır. Adanmış işçinin imanı, üzerine yüklenecek olan her denemeye dayanabilmelidir. Al-lah, hizmetkârlarına ihtiyaç duydukları tüm gücü bahşetmeye ve çeşitli ihtiyaçlarının gerektirdiği bilgeliği vermeye kadirdir ve isteklidir. O, kendisine itimat edenlerin en yüksek beklentilerini gerçekleştirmekten daha da fazlasını yapacaktır. EI 209.3