Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
Elçilerin İşleri - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    21—Öte Bölgelerde

    [Bu bölüm, Elçilerin İşleri 16:7-40 ayetlerine dayanmaktadır.]

    Müjdenin Küçük Asya sınırlarının ötesinde ilan edilmesinin zamanı gelmişti. Pavlus’un ve çalışma arkadaşlarının Avrupa’ya geçmeleri için yol hazırlanıyordu. Akdeniz sınırlarındaki Troas’da, “gece Pavlus bir görüm gördü. Önünde Makedonyalı bir adam durmuş, ona yalvarıyordu: ‘Makedonya’ya geçip bize yardım et’ diyordu.”EI 185.1

    Çağrı zaruriydi, gecikme kabul etmezdi. Pavlus, Silas ve Timoteos’a Avrupa’ya yolculuklarında eşlik eden Luka, “gördüğü bu görümden sonra” diyor, “hemen Makedonya’ya gitmenin bir yolunu aradık. Çünkü Tanrı’nın bizi, Müjde’yi oradakilere duyurmaya çağırdığı sonucuna varmıştık. Troas’tan denize açılıp doğru Semadirek Adası’na, ertesi gün de Neapolis’e gittik. Oradan da Filipi’ye geçtik. Burası bir Roma yerleşim merkezi ve Makedonya’nın o bölgesinde önemli bir kentti.”EI 185.2

    Luka şöyle devam ediyor: “Şabat Günü kent kapısından çıkıp ırmak kıyısına gittik. Orada bir dua yeri olacağını düşünüyorduk. Oturduk, orada toplanmış kadınlarla konuşmaya başladık. Bizi dinleyenler arasında Tiyatira Kenti’nden Lidya adında bir kadın vardı. Mor kumaş ticareti yapan Lidya, Tanrı’ya tapan biriydi. ... Rab onun yüreğini açtı.” Lidya gerçeği memnuniyetle kabul etti. O ve ev halkı ihtida ederek vaftiz oldular, ve elçilere evini kendi evleri gibi görmelerini rica etti.EI 185.3

    Çarmıhın habercileri öğretme görevlerine devam ederlerken, falcılık ruhuna sahip bir kadın onları izleyerek ” ‘Bu adamlar yüce Tanrı’nın kullarıdır, size kurtuluş yolunu bildiriyorlar!’ diye bağırıp durdu. Ve günlerce sürdürdü bunu.”EI 186.1

    Bu kadın Şeytan’ın özel bir aracıydı ve falcılıkla efendilerine büyük kazanç sağlıyordu. Onun etkisi putperestliğin güçlenmesine yardımcı olmuştu. Şeytan krallığının işgale uğradığını biliyordu, ve Allah’ın işine engel olmak için bu araca başvuruyor, kendi safsatalarını müjde mesajını duyuranların öğrettiği gerçeklerle karıştırabileceğini umuyordu. Bu kadının söylediği tavsiye sözleri gerçeğin davasına zarar getiriyor, in-sanların zihinlerini karıştırarak elçilerin öğretisinden uzaklaştırıyor ve müjdenin itibarını sarsıyordu, ve bu sözler sayesinde pek çok kişi, gerçekte Allah’ın Ruhu’yla ve gücüyle konuşan kişilerin Şeytan’ın temsilcisiyle aynı ruh tarafından harekete geçirildiğini düşünmeye sürükleniyordu.EI 186.2

    Elçiler bir süre bu karşıtlığa tahammül ettiler; sonra Pavlus Kutsal Ruh’un ilhamıyla kötü ruha kadından çıkmasını emretti. Kadının derhal susması, elçilerin Allah’ın hizmetkârları olduğunu ve cinin onların bu niteliğini tanıyarak emirlerine itaat ettiğini gösterdi.EI 186.3

    Kötü ruhtan kurtulan ve zihin sağlığına kavuşan kadın, Mesih’in izleyicisi olmayı seçti. Böylece kadının efendileri kazanç kaynakları için telaşlandılar. Onun fallarından ve kehanetlerinden para kazanmak için tüm umutlarının son bulduğunu ve elçilerin müjde çalışmasına devam etmelerine izin verilmesi halinde çok yakında gelir kaynaklarının tamamen kesileceğini gördüler.EI 186.4

    Kentteki pek çok kişi şeytani aldatmacalar aracılığıyla para kazanmaya çalışıyordu ve bunlar, işlerini böylesine etkili bir şekilde durdurabilecek olan gücün tesirinden korkarak, Allah’ın hizmetkârlarına karşı güçlü bir ses yükselttiler. Elçileri şöyle bir suçlama ile yargıçların önüne getirdiler: “Bu adamlar Yahudi’dir... Kentimizi altüst ettiler. Biz Romalılar için benimsenmesi ve uygulanması yasak birtakım töreler yayıyorlar.”EI 186.5

    Heyecanlı bir çılgınlıkla harekete geçirilen kalabalık, elçilere saldırdı. Güruh ruhu hüküm sürüyordu ve elçilerin giysilerini yırtıp kırbaçlanmalarını emreden yetkililer tarafından da onaylanmıştı. “Onları iyice dövdürdükten sonra hapse attılar. Zindancıya, onları sıkı güvenlik altında tutmasını buyurdular. Bu buyruğu alan zindancı onları hapishanenin iç bölmesine atarak ayaklarını tomruğa vurdu.”EI 187.1

    Elçiler içinde bırakıldıkları acı verici konum yüzünden büyük işkence çektiler, fakat şikâyet etmediler. Bunun yerine, zindanın mutlak karanlığı ve ıssızlığı içinde, dua sözleriyle birbirlerini cesaretlendirdiler ve Allah’ın adı için aşağılanmaya layık görüldükleri için O’na övgü ilahileri söylediler. Kalpleri Kurtarıcıları’nın davası için derin ve samimi bir sevgiyle teselli oldu. Pavlus önceden Mesih’in öğrencilerine yapılması için aracı olduğu zulmü düşündü ve bir zamanlar küçük gördüğü görkemli gerçeklerin gücünü görmek için gözlerinin ve hisset-mek için kalbinin açıldığına sevindi.EI 187.2

    Diğer tutuklular hapishanenin iç bölmesinden gelen dua ve ilahi seslerini duyunca hayrete düştüler. Gecenin sessizliğini bölen feryatlar ve iniltiler, hakaretler ve küfürler duymaya alışkındılar; fakat o kasvetli hücreden dua ve övgü sözlerinin yükseldiğini daha önce hiç duymamışlardı. Gardiyanlar ve tu- tuklular şaşarak, birbirlerine bu adamların kim olduğunu, nasıl olup da üşümüş, aç ve işkence görmüş olmalarına rağmen sevinebildiklerini sordular.EI 187.3

    Bu esnada yargıçlar evlerine dönmüşlerdi, hızlı ve kesin önlemler alarak bir kargaşayı önledikleri için kendi kendilerini tebrik ediyorlardı. Fakat yolda, kırbaç ve hapis cezası verdikleri adamların karakteri ve işi hakkında daha başka ayrıntılar duydular. Şeytani etkiden kurtulan kadını gördüler ve onun yüzündeki ve tavrındaki değişimden çok etkilendiler. Geçmişte kentin başına çok fazla dert açmıştı; şimdi ise sakin ve huzurluydu. Büyük ihtimalle iki masum adamı Roma yasasının sert cezalarına mahkûm etmiş olduklarını anladıklarında kendilerine kızdılar ve sabahleyin elçilerin gizlice salıverilerek kalabalığın şiddetinden zarar görmeyecek şekilde kentten çıkarılmalarını emretmeye karar verdiler.EI 187.4

    Ancak insanlar zalim ve kindar, ya da üzerlerine düşen ciddi sorumluluklar konusunda suç derecesinde ihmalkâr olsalar da, Allah kendi hizmetkârlarına karşı lütufkâr olmayı unutmamıştı. Tüm gök Mesih’in uğruna sıkıntı çeken adamlarla ilgileniyordu ve hapishaneyi ziyaret etmek üzere melekler gönderilmişti. Yürüyüşlerinden yer sarsılıyordu. Ağır sürgülerle kilitlenmiş kapılar açıldı; zincirler ve prangalar tutsakların ellerinden ve ayaklarından düştü; ve zindanı parlak bir ışık doldurdu.EI 188.1

    Zindan bekçisi hapisteki elçilerin dualarını ve ilahilerini hayretle dinlemişti. Onlar getirilirlerken şişmiş ve kanayan yaralarını fark etmişti, ayaklarının tomruklara vurulmasını ise kendisi emretmişti. Onlardan acı iniltiler ve sövgüler duymayı beklemiş, fakat bunun yerine sevinç ve övgü ilahileri duymuştu. Zindancı kulaklarında bu seslerle uyuyakalmıştı, bu uykudan depremle ve hapishane duvarlarının sarsılmasıyla uyandı.EI 188.2

    Telaşla ayağa fırladı ve hapishanenin tüm kapılarının açık olduğunu dehşetle fark etti, birden tutsakların kaçmış olabileceği korkusuyla doldu. Pavlus ile Silas’ın bir önceki gece kesin bir emirle kendi gözetimine emanet edilişlerini hatırladı ve görünüşteki bu sadakatsizliğinin cezasının ölüm olacağından emindi. Acılaşan ruhuyla, canını kendi eliyle almasının utanç verici bir idama teslim olmaktan daha iyi olacağını düşündü. Kılıcını çekip kendini öldürmek üzereyken, Pavlus’un teselli verici sözler söyleyen sesini duydu: “Canına kıyma, hepimiz buradayız!” Hapishane mahkûmlarından birinin eliyle uygulanan Allah’ın kudretiyle kısıtlanmış olarak, herkes yerli yerindeydi.EI 188.3

    Zindancının elçilere sert davranışı onlarda nefret uyandırmamıştı. Pavlus ve Silas’ta intikam ruhu değil, Mesih’in ruhu vardı. Kurtarıcı’nın sevgisiyle dolu olan kalplerinde, kendilerine zulmedenlere karşı kötü niyete yer yoktu.EI 188.4

    Zindancı kılıcını düşürdü ve ışık isteyerek aceleyle zindanın iç bölmesine geçti. Kendilerine edilen zulme nezaketle karşılık veren bu kişilerin nasıl adamlar olduklarını görmek istedi. Elçilerin bulunduğu yere ulaştı ve önlerinde yere kapanarak kendilerinden af diledi. Sonra da onları açık avluya çıkararak “Efendiler, kurtulmak için ne yapmam gerekir?” diye sordu.EI 189.1

    Zindancı depremde açığa çıkan Allah’ın gazabını gördüğünde titremişti; tutsakların kaçtığını sandığında kendi eliyle kendi canını almaya hazırdı; fakat şimdi zihnini altüst eden yeni ve tuhaf olay karşısında bu şeyler önemsiz görünüyordu, sıkıntı ve zulüm altındaki elçilerin gösterdiği sükûnet ve sevince sahip olmak istiyordu. Yüzlerinde göğün ışığını gördü; Allah’ın onların hayatlarını kurtarmak için mucizevi bir şekilde araya girdiğini anladı; ve cine tutulmuş kadının sözleri alışılmadık bir güçle aklına geldi: “Bu adamlar yüce Tanrı’nın kullarıdır, size kurtuluş yolunu bildiriyorlar!”EI 189.2

    Büyük bir alçakgönüllülük ile elçilerden kendisine hayat yolunu göstermelerini istedi. “Rab İsa’ya iman et, sen de ve ev halkın da kurtulursunuz” yanıtını verdiler; ve “kendisine ve ev halkının hepsine Rab’bin sözünü bildirdiler.” Zindancı bundan sonra elçilerin yaralarını yıkadı ve onlara hizmet etti, sonra da tüm ev halkıyla birlikte onlar tarafından vaftiz edildi. Hapisteki tutuklular arasında kutsayıcı bir etki yayıldı, ve tümünün zihinleri elçiler tarafından konuşulan gerçekleri dinlemek üzere açıldı. Bu adamların kulluk ettikleri Allah’ın onları mucizevi bir şekilde esaretten kurtardığına kanaat getirmişlerdi.EI 189.3

    Filipililer deprem nedeniyle büyük dehşete kapılmışlardı, sabahleyin hapishane görevlileri yargıçlara gece olan olayları anlattığında yargıçlar telaşa kapılarak elçileri serbest bırakmak üzere görevlileri gönderdiler. Fakat Pavlus, “Roma vatandaşı olduğumuz halde, bizi yargılamadan herkesin önünde dövüp hapse attılar. Şimdi bizi gizlice mi kovacaklar? Olmaz böyle şey! Kendileri gelsinler, bizi alıp çıkarsınlar!” dedi.EI 189.4

    Elçiler Roma vatandaşıydılar ve bir Romalıyı açıkça şahit olunmuş bir suçun cezası olması dışında kırbaçlamak, ya da adil bir yargılama yapmadan özgürlüğünü kısıtlamak yasa dışıydı. Pavlus ile Silas halkın gözü önünde hapsedilmişlerdi, şimdi ise yargıçların uygun bir açıklama yapmadan kendilerini gizlice serbest bırakmalarını reddediyorlardı.EI 190.1

    Bu söz yetkililere iletildiğinde, elçilerin imparatora şikâyette bulunacağı korkusuyla telaşlandılar, bir an önce hapishaneye giderek Pavlus ile Silas’tan kendilerine yapılan adaletsizlik ve zulüm nedeniyle özür dileyip onları hapisten bizzat çıkardılar ve kentten ayrılmalarını rica ettiler. Yargıçlar elçilerin halk üzerindeki etkisinden korkuyorlardı, ayrıca bu masum adamların hesabına araya giren Güç’ten de korkmuşlardı.EI 190.2

    Mesih tarafından verilen talimata göre hareket eden elçiler, istenmedikleri yerde kalmak için ısrar etmeyeceklerdi. “Pavlus’la Silas zindandan çıkınca Lidya’nın evine gittiler. Kardeşlerle görüşüp onları yüreklendirdikten sonra oradan ayrıldılar.”EI 190.3

    Elçiler Filipi’de yaptıkları çalışmayı boşa gitmiş saymıyorlardı. Büyük muhalefetle ve zulümle karşılaşmışlardı; fakat İlahî Takdir’in kendi hesaplarına araya girmesi ve zindancı ile ev halkının ihtida etmeleri, katlandıkları aşağılanmayı ve sıkıntıları fazlasıyla telafi etmişti. Haksız yere hapse atılmalarının ve mucizevi şekilde kurtuluşlarının haberi tüm bölgede yayıldı ve bu, elçilerin çalışmasının başka türlü ulaşılamayacak olan büyük bir kalabalık tarafından fark edilmesini sağladı.EI 190.4

    Pavlus’un Filipi’deki çalışmaları, üyeleri sürekli olarak artan bir kilise kurulmasıyla sonuçlandı. Gayreti ve bağlılığı, ve hepsinden öte Mesih uğruna sıkıntı çekmeye razı oluşu, mühtediler üzerinde derin ve kalıcı bir etki bırakıyordu. Elçinin uğruna büyük fedakârlıkta bulunduğu kıymetli gerçeklere büyük değer veriyorlar ve Kurtarıcıları’nın davası için içten bir bağlılıkla kendilerini adıyorlardı.EI 190.5

    Bu kilisenin zulümden kaçmadığı, Pavlus’un onlara gönderdiği mektuptaki bir ifadeyle gösterilmektedir. “Mesih uğruna size yalnız Mesih’e iman etmek değil, daha önce bende gördüğünüz... zorlu çabanın aynısını göstererek Mesih uğruna acı çekmek ayrıcalığı da verildi” diyor. Ancak imandaki kararlılıkları öyle büyüktü ki, “Sizi hatırladıkça Tanrım’a şükrediyorum. İlk günden şimdiye dek Müjde’nin yayılma-sındaki işbirliğinizden dolayı her duamda hepiniz için her zaman sevinçle dilekte bulunuyorum” diye beyan ediyor (Fi- lipililer 1:29-30, 3-5).EI 191.1

    Gerçeğin habercilerinin çalışmaya çağrıldığı önemli merkezlerde meydana gelen, iyiliğin ve kötülüğün güçlerinin mücadelesi korkunçtur. Pavlus, “savaşımız insanlara karşı değil” diyor, “yönetimlere, hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine. karşıdır” (Efesliler 6:12). Zamanın sonuna dek, Allah’ın kilisesi ile kötü meleklerin denetimi altındaki kişiler arasında bir çatışma olacaktır.EI 191.2

    İlk Hristiyanlar çoğunlukla karanlığın güçleriyle yüz yüze gelmeye çağrılıyorlardı. Düşman, yanıltmaca ve zulüm yoluyla onları gerçek imandan döndürmeye çalışıyordu. Tüm dünyasal şeylerin sonunun hızla yaklaşmakta olduğu şimdiki zamanda, Şeytan dünyayı tuzağa düşürmek için can havliyle çalışmaktadır. Zihinleri meşgul etmek ve dikkati kurtuluş için zaruri olan gerçeklerden uzaklaştırmak için pek çok plan tasarlamaktadır. Onun aracıları her kentte hummalı bir faaliyetle Allah’ın yasasına karşı olanları gruplar halinde örgütlemektedir. Baş aldatıcı, kargaşa ve isyan unsurları getirmek için çalışmakta ve insanlar bilgiye dayanmayan bir gayretle ateşlenmektedirler.EI 191.3

    Kötülük daha önce hiçbir zaman ulaşılamayan bir yüksekliğe erişmekte, buna rağmen müjdenin pek çok hizmetkârı “esenlik ve güvenlik” 1Bkz. 1. Selanikliler 5:3. diye haykırmaktadır. Fakat Allah’ın sadık habercileri işlerini kararlılıkla sürdürmelidirler. Göğün tüm teçhizatıyla donatılmış olarak, korkusuzca ve zaferle ilerlemeli, ulaşabilecekleri her can bu zamana ait gerçek mesajını alana dek savaşmayı hiçbir zaman bırakmamalıdırlar.EI 192.1

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents