Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    7. Bölüm—Kutsal Yazılar’ın Koruyuculuğu

    Tanrı’nın öğretisine ve bildirisine dönmek gerek! Böyle düşünmezlerse, onlar için hiç şafak sökmeyecek.” Yeşaya 8:20. Allah’ın halkı, sahte öğretmenlerin etkisine ve karanlığın ruhlarının aldatıcı gücüne karşı kendilerini koruyacak olan Kutsal Yazılar’a yöneltilmektedir. Şeytan insanların Kutsal Kitap bilgisi edinmelerine engel olmak amacıyla her türlü hileye başvurur; çünkü orada bulunan açık sözler onun tüm aldatmalarını ortaya çıkarır. Allah’ın işinin her canlandırılışında kötülüğün efendisi daha yoğun bir faaliyet başlatmaktadır; şimdi ise Mesih’e ve O’nun izleyicilerine karşı son mücadele için tüm gücünü ortaya koymaktadır. Son büyük aldatmaca yakında önümüzde ortaya serilecektir. Mesih karşıtı, hayret verici işlerini gözlerimizin önünde sergileyecektir. Sahte olan gerçeğine o kadar benzeyecektir ki, bunları Kutsal Yazılar olmadan birbirinden ayırmak imkânsız olacaktır. Her ifade ve her mucize bu yazıların tanıklığına göre denenmelidir.SZ 104.1

    Allah’ın bütün emirlerini tutmaya çalışanlara karşı konulacak ve onlarla alay edilecektir. Ancak Allah’ta ayakta kalabilirler. Önlerindeki denenmede dayanabilmeleri için, Allah’ın Kendi sözünde açıkladığı isteğini anlamalıdırlar; O’nu, yalnızca karakterini, yönetimini ve amaçlarını doğru bir şekilde kavrayarak ve bunlara uygun bir şekilde davranarak yüceltebilirler. Ancak zihnini Kutsal Kitap’ın hakikatleriyle güçlendirmiş olanlar son büyük çatışmada ayakta kalabileceklerdir. Her cana bu araştırma sorusu gelecektir: İnsanlardan çok Allah’a mı itaat etmeliyim? Karar zamanı çok yakındadır. Ayaklarımız Allah’ın değişmez sözünün kayasına sağlam basıyor mu? Allah’ın emirlerini ve İsa’nın imanını korumak için kararlılıkla durmaya hazır mıyız?SZ 104.2

    Kurtarıcı, çarmıha gerilmeden önce öğrencilerine ölmesi ve dirilmesi gerektiğini söylemişti, O’nun sözlerini zihinlere ve yüreklere işlemek için melekler de orada bulunuyordu. Fakat öğrenciler, Roma’nın boyunduruğundan dünyevi bir kurtuluş peşindeydiler ve bütün umutlarını bağladıkları Kişi’nin aşağılayıcı bir şekilde ölmesi düşüncesine tahammül edemezlerdi. Hatırlamaya en çok ihtiyaç duydukları sözcükler zihinlerinden silindi; denenme zamanı geldiğinde ise hazırlıksız yakalandılar. İsa’nın ölümü, sanki O onları önceden hiç uyarmamış gibi, tüm umutlarını yerle bir etti. Böylece gelecek, Mesih’in sözlerinde öğrencilerine açıklandığı gibi, peygamberlik sözlerinde bize de açıklanmaktadır. Denenme süresinin bitimiyle ve sıkıntı zamanına hazırlık çalışmasıyla ilgili olaylar açıkça sunulur. Fakat büyük kalabalıklar bu gerçeklerden, sanki bunları hiç duymamışlar gibi habersizlerdir. Şeytan onları kurtuluştan haberdar edecek her bir fikri uzaklaştırmaya çalışır, böylece sıkıntı zamanı onları hazırlıksız yakalayacaktır.SZ 105.1

    Allah insanlara, önemi göğün ortasında uçan kutsal melekler tarafından ilan edilmeleriyle simgelenecek kadar büyük olan uyarılar gönderdiğinde, muhakeme yeteneğine sahip olan herkesin mesaja kulak vermesini ister. Canavara ve onun heykeline tapınmaya karşı verilen korkunç hükümler (Vahiy 14:9-11), herkesi peygamberlik sözlerini incelemeye ve canavarın simgesinin ne olduğunu öğrenerek bunu almaktan kaçınmaya yönlendirmelidir. Fakat büyük kalabalıklar kulaklarını gerçeği dinlemekten kaçırmakta ve masallara dönmektedir. Elçi Pavlus, son günlere doğru bakarak şöyle bildirdi: “Çünkü öyle bir zaman gelecek ki, sağlam öğretiye katlanamayacaklar.” 2. Timoteos 4:3. O zaman kesinlikle gelmiştir. Büyük kalabalıklar Kutsal Kitap gerçeklerini istemiyor, çünkü bu gerçekler günahlı ve dünyayı seven yüreğin arzularına karşı çıkıyor; Şeytan ise onlara sevdikleri hileleri veriyor.SZ 105.2

    Fakat Allah’ın yeryüzünde, tüm öğretilerin standardı ve tüm reformların esası olarak yalnızca ve yalnızca Kutsal Kitap’a bağlı kalacak bir halkı olacaktır. Eğitimli kişilerin fikirleri, bilimin çıkarımları, kilise konseylerinin, sayısı temsil ettikleri kiliseler kadar çok ve uyumsuz olan iman açıklamaları veya kararları, çoğunluğun sesi - bunların herhangi biri ya da tümü birlikte, dinsel inancın herhangi bir hususunun lehine veya aleyhine kanıt olarak kabul edilemez. Herhangi bir öğretiyi veya ilkeyi kabul etmeden önce, bunu destekleyen açık bir “Rab diyor ki” ifadesi talep etmeliyiz.SZ 106.1

    Şeytan sürekli olarak ilginin Allah yerine insan üzerine çekilmesini sağlamaya çalışmaktadır. İnsanları, görevlerini kendi kendilerine öğrenmek için Kutsal Yazılar’ı araştırmak yerine, kılavuzları olarak piskoposlara, pastörlere, ilahiyat profesörlerine bakmaya yönlendirmektedir. Böylece, bu önderlerin zihinlerini denetleyerek, büyük kalabalıkları kendi isteğine göre yönlendirebilmektedir.SZ 106.2

    Mesih bu dünyaya gelerek yaşam sözlerini söylediğinde, sıradan halk onu memnuniyetle dinledi; pek çok kişi, hatta bazı kahinler ve yöneticiler dahi, O’na inandılar. Fakat başkâhin ve ulusun önde gelenleri O’nun öğretisini kınamaya ve reddetmeye kararlıydı. O’nu suçlayacak herhangi bir şey bulmaya çalışırken her zaman şaşkına dönseler de, O’nun sözlerinde ilahî gücün ve bilgeliğin etkisini hissetmemeleri imkânsız olduysa da, kendilerini önyargılara hapsettiler; O’nun öğrencileri olmak zorunda kalmamak için, Mesihliğinin en açık kanıtlarını reddettiler. İsa’ nın karşıtları, insanlara bebekliklerinden beri saygı göstermeleri ve yetkilerine kesinlikle boyun eğmeleri öğretilen adamlardı. “ Nasıl oluyor da” diye soruyorlardı, “ yöneticilerimiz ve eğitimli yazıcılarımız İsa’ya iman etmiyorlar? Eğer O Mesih olsaydı, bu dindar insanlar O’nu kabul etmezler miydi?” Böyle öğretmenlerin etkisiyle Yahudi ulusu Kurtarıcıları’nı reddetmeye yönlendirildi.SZ 106.3

    O kahinleri ve yöneticileri harekete geçiren ruh, bugün hâlâ büyük dindarlık iddiasında bulunanlar tarafından sergilenmektedir. Kutsal Yazılar’ın bu zamana ait özel gerçeklere ilişkin tanıklığını incelemeyi reddetmektedirler. Kendi kalabalıklarına, zenginliklerine, gördükleri rağbete bakarak, gerçeğin savunucularını az sayıda, fakir, rağbet görmeyen ve kendilerini dünyadan ayıran bir imana sahip olarak görüp aşağılamaktadırlar.SZ 107.1

    Mesih, yazıcıların ve Ferisiler’in gösterdiği yersiz otorite taslamaların, Yahudiler’in dağılmasıyla yok olmayacağını önceden görmüştü. Kilise için her çağda korkunç bir lanet olan insani yetkinin vicdana hakim olması sorununu peygamberlik gözüyle görmüştü. Yazıcıları ve Ferisiler’i dehşetli sözlerle kınaması ve Kendi halkını bu kör önderleri izlememeleri için uyarması, gelecek nesiller için bir nasihat olarak kayda geçirilmişti.SZ 107.2

    Roma Kilisesi Kutsal Yazılar’ı yorumlama hakkını yalnızca ruhban sınıfına tanımıştır. Allah’ın sözü, onu açıklama yeterliliğine yalnızca rahiplerin sahip olduğu bahanesiyle, sıradan halktan saklanmıştır. [BKZ. EK, SAYFA 73’E DAİR 2. NOT.] Reformun Kutsal Yazılar’ı herkese vermiş olmasına rağmen, Roma tarafından savunulan ilkenin tamamen aynısı, Protestan kiliselerindeki kalabalıkları Kutsal Kitap’ı kendi başlarına araştırmaktan alıkoymaktadır. Kutsal Kitap öğretilerini kilisenin yorumladığı şekilde kabul etmeleri öğretilmektedir; binlerce kişi, Kutsal Yazı’da ne kadar açık şekilde bildirilmiş olursa olsun, kendi iman açıklamalarına veya kiliselerinin yerleşik öğretilerine uymayan şeyleri kabul etmemektedir.SZ 107.3

    Kutsal Kitap’ın sahte öğretmenlere karşı uyarılarla dolu olmasına rağmen, pek çok kişi bu şekilde canlarını kilise görevlilerinin gözetimine emanet etmeye hazırdır. Bugün iman ettikleri hususlar hakkında, dinsel önderleri tarafından kendilerine öyle öğretilmiş olmasından başka hiçbir açıklama göstermeyen binlerce dindar vardır. Kurtarıcı’nın öğretilerinin yanından bunları fark etmeden geçmekte, din görevlilerinin sözlerine kesin olarak itimat etmektedirler. Peki din görevlileri yanılmaz mıdır? Onların ışık taşıyıcıları olduklarını Allah’ın sözünden öğrenemezsek, canlarımızı onların rehberliğine nasıl emanet edebiliriz? Ahlaksal cesaret eksikliği nedeniyle dünyanın ayak izleriyle belirgin hale gelmiş yolundan ayrılamayan birçok kişi, eğitimli kişilerin izinden gitmekte; kendi başlarına araştırmaya isteksiz oluşlarından ötürü ya-nılgının zincirleriyle ümitsiz bir şekilde bağlanmaktadırlar. Bu zamana ilişkin gerçeğin Kutsal Kitap’ta açıkça gözler önüne serildiğini görürler; Kutsal Ruh’un bu gerçeğin duyurulmasında kullandığı gücünü hissederler; buna rağmen kilise görevlilerinin karşıtlığının kendilerini ışıktan döndürmesine izin verirler. Mantık ve vicdan ikna olsa da, bu aldanmış canlar din görevlisinden farklı bir şekilde düşünmeye cesaret edemez; bireysel kanaatleri ve ebedi menfaatleri ise başka birinin imansızlığına, gururuna ve önyargısına kurban edilir.SZ 108.1

    Şeytan’ın esirlerini bağlamak için insani etki aracılığıyla çalıştığı birçok yöntem vardır. Büyük kalabalıkları, Mesih’in çarmıhına düşman olanlara duyulan sevginin ipekten ipleriyle bağlayarak eline geçirir. Bu bağlar anne-baba sevgisi, evlat sevgisi, dostluk, evlilik, veya sosyal olabilir, ancak etkisi aynıdır; hakikatin düşmanları vicdanı denetim altına almak için güçlerini kullanırlar, hükümranlıkları altındaki canların ise kendi kanaatlerine göre yükümlü oldukları vazifelere itaat edebilecek cesaretleri veya bağımsızlıkları yoktur.SZ 108.2

    Hakikat ve Allah’ın yüceliği ayrılmazdır; Kutsal Kitap elimizin altındayken, Allah’ı yanlış fikirlerle yüceltmemiz imkânsızdır. Pek çok kişi, insanın hayatı düzgünse neye inandığının önemi olmadığını iddia etmektedir. Fakat hayata şekil veren imandır. Hakikat ve ışık elimizin altındaysa, fakat biz onu duyma ve görme ayrıcalığını geliştirmeyi ihmal ediyorsak, bir bakımda onu reddediyor, ışık yerine karanlığı seçiyoruz demektir.SZ 109.1

    “Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, ama sonu ölümdür.” Süleyman’ın Özdeyişleri 16:25. Allah’ın isteğini bilmek için her türlü imkân varken, yanılgı ve günah için cahillik mazeret gösterilemez. Çeşitli yolların birleştiği bir kavşağa gelen yolcu, her yolun nereye gittiğini gösteren bir levha görür. Bu levhayı göz ardı eder ve kendi gözüne doğru görünen bir yola girerse, bunu bütün samimiyetiyle yapmış olabilir, ancak büyük ihtimalle kendisini yanlış yolda bulacaktır.SZ 109.2

    Allah bize, öğretilerini tanıyalım ve O’nun bizden istediklerini kendimiz öğrenelim diye Kendi sözünü vermiştir. Yasa uzmanı İsa’ya “Sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?” sorusuyla geldiğinde, Kurtarıcı onu Kutsal Yazılar’a yönlendirerek sordu: “Kutsal Yasada ne yazılmıştır? Orada ne okuyorsun?” Cehalet ne gençler ne de yaşlılar için mazeret olmayacaktır, Allah’ın yasasını çiğnemenin cezasını da ortadan kaldırmayacaktır; zira ellerinde bu yasanın ve tüm ilkeleri ile gerekliliklerinin aslına uygun bir sunumu mevcuttur. Yalnızca iyi niyetli olmak yeterli değildir; bir kimsenin doğru olduğunu sandığı, ya da din görevlisinin doğru dediği şeyi yapması yeterli değildir. Söz konusu olan kendi canının kurtulmasıdır, bu nedenle Kutsal Yazılar’ı kendisi araştırmalıdır. Kanaatleri ne kadar güçlü olursa olsun, din görevlisinin neyin hakikat olduğunu bildiğine ne kadar çok itimat ederse etsin, temeli bu olmamalıdır. Göğe yolculuğundaki tüm yol işaretlerini gösteren bir haritası vardır; işini tahminlere bırakmamalıdır.SZ 109.3

    Mantık sahibi her insanın öncelikli ve en yüce görevi Kutsal Yazılar’dan gerçeği öğrenmek, sonra da ışıkta yürüyerek başkalarını da kendisini örnek almaya teşvik etmek olmalıdır. Kutsal Kitap’ı her gün gayretle çalışmalı, her düşünceyi tartarak metinleri birbiriyle karşılaştırmalıyız. Fikirlerimizi ilahî yardım ile kendimiz biçimlendirmeliyiz, çünkü Allah’ın önünde kendimiz için hesap vereceğiz.SZ 110.1

    Kutsal Kitap’ta en açık şekilde bildirilen gerçekler, büyük bilgeliğe sahip oldukları iddiası ile, Kutsal Yazılar’ın kullanılan dilden anlaşılmayan mistik, gizli ve ruhsal bir anlamı olduğunu öğreten eğitimli kişiler tarafından şüphede ve karanlıkta bırakılmıştır. Bu kişiler sahte öğretmenlerdir. İsa böyle bir gruba şunları söylemiştir: “Ne Kutsal Yazılar’ı ne de Tanrı’nın gücünü biliyorsunuz.” Markos 12:24. Kutsal Kitap’ın dili, simgesel bir dil veya mecaz kullanılmadıkça, belirgin olan anlamına göre açıklanmalıdır. Mesih şu sözü vermiştir: “Eğer bir kimse Tanrı’nın isteğini yerine getirmek istiyorsa, bu öğretinin Tanrı'dan mı olduğunu... bilecektir.” Yuhanna 7:17. İnsanlar Kutsal Kitap’ı düz anlamıyla kabul etselerdi, onları yanlış yönlendirecek ve kafalarını karıştıracak sahte öğretmenler olmasaydı, melekleri sevindirecek ve şu anda yanılgı içinde kaybolmuş olan binlerce kişiyi Mesih’in sürüsüne getirecek olan bir çalışma başarılırdı.SZ 110.2

    Zihnimizin tüm güçlerini Kutsal Yazılar’ın çalışılmasında kullanmalı ve ölümlülerin elinden gelebileceği kadarıyla, Allah’a dair derin konuları kavrama görevini üstlenmeliyiz; ancak öğrencinin gerçek ruhunun çocuk gibi uysallık ve boyun eğme olduğunu unutmamalıyız. Kutsal Yazılar'daki zor- lukların üstesinden hiçbir zaman felsefe sorunlarını ele alırken kullanılan yöntemlerle gelinemez. Kutsal Kitap çalışmasına, pek çok kişinin bilimsel alanlara girerken gösterdiği gibi bir özgüvenle başlamamalı, aksine, dua ile Allah’a dayanmalı ve O’nun isteğini öğrenmek için samimi bir arzu göstermeliyiz. Yüce “Ben Ben’im”den 26“Ben Ben’im”: Yaratıcı’nın Musa Peygamber’le ilk konuştuğunda Kendisi’ni tanıtmak için kullandığı özel adı. İbranice Kutsal Yazılar'da en sık geçen iki adından birincisi olan “Yahve”nin kökeni bu sözcüklerdir. Mısır’dan Çıkış 3:14-15 ayetlerine ve 3:15 ayetinin dip notuna bakınız. “Yahve” adı Türkçe Kutsal Kitap çevirilerinde çoğunlukla “RAB”, zaman zaman da “Yahova” olarak ifade edilir. bilgi alabilmek için alçakgönüllü ve öğretilebilir bir ruhla gelmeliyiz. Aksi takdirde kötü melekler zihinlerimizi öylesine körelterek kalplerimizi öyle katılaştırır ki, hakikatten etkilenmemiz mümkün olmaz.SZ 110.3

    Eğitimli kişilerin sır dedikleri veya önemsiz diye geçiştirdikleri birçok Kutsal Yazı bölümü, Mesih’in okulunda öğrenim görenler için teselli kaynağı ve kılavuzluktur. Pek çok ilahiyatçının Allah’ın sözünü net bir şekilde anlayamamalarının nedeni, uygulamaya istekli olmadıkları hakikatlere gözlerini kapatmalarıdır. Zira Kutsal Kitap gerçeğine ilişkin anlayış, arayışa getirilen aklın gücünden çok, amaçtaki kararlılığa, içtenlikli doğruluk özlemine dayanmaktadır.SZ 111.1

    Kutsal Kitap hiçbir zaman duasız çalışılmamalıdır. Yalnızca Kutsal Ruh bize anlaşılması kolay şeylerin önemini hissettirebilir, ya da kavraması zor gerçekleri saptırmamızı önleyebilir. Göksel meleklerin görevi, yüreği Allah’ın sözünü kavraması için hazırlamaktır, böylece sözün güzelliğiyle büyülenir, uyarılarından öğüt alır, veya vaatleriyle canlanarak güçleniriz. Mezmurcunun duasını kendimize mal etmeliyiz: “Gözlerimi aç, yasandaki harikaları göreyim.” Mezmur 119:18. Ayartılar çoğunlukla karşı konulamaz görünür, çünkü dua ve Kutsal Kitap çalışması ihmal edildiğinde, ayartılan kişi Allah’ın vaatlerini kolaylıkla hatırlayamaz ve Şeytan'a Kutsal Yazılar’ın silahlarıyla karşılık veremez. Ancak melekler, ilahî şeyleri öğrenmek isteyenlerin çevresindedir; ve büyük ihtiyaç zamanında gerek duyulan gerçekleri onlara anımsatacaklardır. Böylece, “düşman azgın bir ırmak gibi geldiğinde, Rabb’in Ruhu onu kaçırtacak”tır. Yeşaya 59:19.SZ 111.2

    İsa öğrencilerine şu sözü verdi: “Baba’nın Benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.” Yuhanna 14:26. Ancak Mesih’in öğretileri, Allah’ın Ruhu’nun tehlike zamanında bize hatırlatması için, önceden zihne yerleştirilmiş olmalıdır. Davut “Aklımdan çıkarmam sözünü” diyor, “Sana karşı günah işlememek için.” Mezmur 119:11.SZ 112.1

    Ebedi menfaatlerine değer veren herkes, şüpheciliğin ani saldırılarına karşı tetikte olmalıdır. Hakikatin temellerine saldırılacaktır. Modern imansızlığın ince alaylarının ve safsatalarının, sinsi ve tehlikeli öğretilerinin menzili dışında kalmak imkânsızdır. Şeytan ayartılarını tüm sınıflara uygun hale getirmektedir. Eğitimsizlere alay veya istihza yoluyla saldırmakta, eğitimlilere ise bilimsel itirazlar ve felsefi akıl yürütmeler ile karşılık vererek, her iki grupta da Kutsal Yazılar’a karşı güvensizlik ve küçümseme uyandırmaya çalışmaktadır. Tecrübesiz gençler dahi Hristiyanlığın temel ilkelerinden şüphelerini ima etmeye cüret etmektedir. Ve bu genç imansızlık, ne kadar sığ olursa olsun, etkisini göstermektedir. Pek çok kişi bu şekilde babalarının imanıyla dalga geçmeye ve lütufkâr Ruh’a hakaret etmeye yönlendirilmektedir. İbraniler 10:29. Allah’ı yüceltmeyi ve dünyaya bereket olmayı vaat eden pek çok yaşam, imansızlığın pis nefesiyle çürütülmüştür. İnsan mantığının kendini beğenmiş çıkarımlarına güvenen ve ilahî sırları Allah’ın bilgeliğinden yardım almadan açıklayarak gerçeğe ulaşabileceğini sanan herkes, Şeytan’ın tuzağına düşer.SZ 112.2

    Dünya tarihinin en ciddi döneminde yaşamaktayız. Yeryüzündeki büyük kalabalıkların kaderine karar verilmek üzeredir. Gelecekteki kendi esenliğimizin yanı sıra, diğer canların kurtuluşu da, şimdi izlediğimiz yola bağlıdır. Gerçeğin Ruhu’nun kılavuzluğuna ihtiyacımız vardır. Mesih’in her izleyicisi samimiyetle sormalıdır: “Ya Rab, benim ne yapmamı istiyorsun?” Kendimizi Rabb’in önünde oruçla ve duayla alçaltmalı, sık sık O’nun sözü üzerinde, özellikle de yargı sahneleri üzerinde derin düşünmeliyiz. Artık Allah’ın gerçeklerini derin ve canlı bir şekilde tecrübe etmeyi istemeliyiz. Kaybedecek bir anımız bile yoktur. Etrafımızda hayatî öneme sahip olaylar meydana gelmektedir; Şeytan’ın tılsımlı sahasındayız. Allah’ın nöbetçileri, uyumayın; düşman çok yakından bizi gözlüyor, tembelliğe ve rehavete kapılırsanız, üzerinize atılıp sizi avlamaya her an hazır.SZ 112.3

    Pek çok kişi Allah önündeki gerçek durumlarıyla ilgili olarak aldanır. Yapmadıkları yanlış işlerden ötürü kendilerini kutlarlar, ancak Allah’ın onlardan istediği, ama yapmayı ihmal ettikleri iyi ve yüce işleri saymayı unuturlar. Allah’ın bahçesinde ağaç olmaları yeterli değildir. O’nun beklentisine meyve vererek karşılık vermelidirler. O’nun lütfuyla güçlendirilerek yapabilecekleri fakat yapmadıkları her iyi şey için onları sorumlu tutar. Göksel kitaplarda adları toprağın gücünü boş yere tüketenler olarak yazılıdır. Fakat bu sınıfın dahi durumu umutsuz değildir. Allah’ın merhametini küçük gören ve lütfunu suistimal edenlere, sabırlı sevginin yüreği hâlâ yalvarmaktadır. “Bunun için şöyle deniyor: ‘Uyan, ey uyuyan! Ölümden diril! Mesih sana ışık saçacak.’ Öyleyse nasıl yaşadığınıza çok dikkat edin... Fırsatı değerlendirin. Çünkü yaşadığımız günler kötüdür.” Efesliler 5:14-16.SZ 113.1

    Denenme zamanı geldiğinde, Allah’ın sözünü hayatlarının kanunu yapmış olanlar ortaya çıkacaktır. Yaz aylarında yapraklarını dökmeyen ağaçlar ile diğer ağaçlar arasında bir fark görülmez; fakat kış rüzgârları esmeye başladığında yaprak dökmeyenler aynı kalırken, diğer ağaçlar yapraklarını kaybeder. Aynı şekilde, Hristiyanlık iddiasında bulunan sahtekâr da gerçek Hristiyandan ayırt edilemeyebilir, fakat farkın çok belirgin olacağı zaman çok yakındır. Baskı tekrar başladığında, bağnazlık ve hoşgörüsüzlük etkisini tekrar gösterdiğinde, zulüm ateşi tekrar yandığında, gayretsizler ve ikiyüzlüler bocalayarak imandan düşecek; fakat gerçek Hristiyan kaya gibi sağlam duracak, esenlik zamanına göre imanı daha güçlü ve umudu daha da parlak olacaktır.SZ 113.2

    Mezmurcu şöyle diyor: “Öğütlerin üzerinde düşünüyorum.” “Senin koşullarına uymakla bilgelik kazanıyorum, bu yüzden nefret ediyorum her yanlış yoldan.” Mezmur 119:99, 104.SZ 114.1

    “Bilgeliğe erişene... ne mutlu!” “Böylesi su kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, köklerini akarsulara salar. Sıcak gelince korkmaz, yaprakları hep yeşildir. Kuraklık yılında kaygılanmaz, Meyve vermekten geri durmaz.” Süleyman’ın Özdeyişleri 3:13; Yeremya 17:8.SZ 114.2

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents