Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
Sevgi öğretmeni - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    8. Fısıh Ziyareti

    Yahudiler, on ikinci yaşı, çocukluğun bitip gençliğin başladığı yaş olarak kabul ediyorlardı. Bu yılın bitiminde erkek İbrani çocuklar Yasa'nın ve Tanrı'nın Oğlu olarak çağrılırdı. Ona özel dini eğitim fırsatları verilir ve onun kutsal bayram ve yortulara katılması beklenirdi. İsa, bu geleneğe göre çocukluğunda Fısıh Bayramı için Kudüs'e gitti. Tüm dindar İsrailliler gibi, Yusuf ve Meryem de Fısıh'a katılmak için her yıl Kudüs'e giderlerdi; ve İsa'nın yaşı dolduğunda, O'nu da yanlarında götürdüler.SO 65.1

    Her yıl kutlanan ve tüm İsraillilerin Kudüs'te Allah'ın huzurunda görünmeleri emredilen üç bayram vardı. Fısıh, Pentikost ve Çardak Bayramı.1Levililer 23:34.En fazla katılım Fısıh Bayramında gerçekleşiyordu. Yahudilerin dağıldığı tüm ülkelerden birçok kişi oraya akın ediyordu. Filistin'in dört bir yanından ibadet etmek için birçok insan geliyordu. Celile yolculuğu birkaç gün sürüyordu. Yolcular birbirlerine eşlik etmek ve kendilerini korumak için büyük gruplar halinde birleşiyorlardı. Kadınlar ve yaşlılar sarp ve kayalıklı yollarda eşeğe ya da öküze binerek geliyorlardı. Daha güçlü olanlar ve gençler yolculuğu yaya olarak yapıyorlardı. Fısıh zamanı, Mart ayının sonuna ya da Nisan ayının başlangıcına rastlıyordu. Ülkenin tümü çiçeklerle bezeniyor ve kuş cıvıltılarıyla doluyordu. Tüm yol boyunca, İsrail'in tarihini hatırlatan izler vardı. Anne ve babalar, çocuklarına Allah'ın kendi halkı için eski çağlarda yaptığı mucizeleri anlatıyorlardı. Yolculuklarını müzikle ve şarkılarla renklendiriyorlar ve sonunda Kudüs'ün kuleleri göründüğünde, herkes hep bir ağızdan sevinçle şu ezgiyi söylüyordu:SO 65.2

    “Ayaklarımız senin kapılarında duracaktır,
    Ey Kudüs... Surlarında esenlik,
    Saraylarının içinde huzur egemen olsun.”2Mezmurlar 122:2,7.
    SO 65.3

    Fısıh Bayramının kutlanması, İbrani ulusunun kölelikten kurtuluşuyla başladı. Mısır'daki tutsaklıklarının son gecesinde, hiçbir kurtuluş umudu yokmuş gibi görünürken, Allah onlara çok yakında serbest bırakılacaklarını bildirerek bunun için hazırlanmalarını buyurdu. Firavunu, Mısırlılar üzerindeki son hükmü için uyardı ve İbranilere ailelerini kendi evlerinde bir araya getirmelerini emretti. Kurban edilen bir kuzunun kanını kapılarının üst eşiklerine sürerek onun etini kızartarak mayasız ekmek ve acı baharatla yiyeceklerdi. “Ve onu şöyle yiyeceksiniz: belleriniz kuşanmış, çarıklarınız ayaklarınızda ve değneğiniz elinizde olacak; ve onu acele ile yiyeceksiniz. O, Rab'bin fıshıdır.”3Çıkış 12:11.Gece yarısı olduğunda, Mısırlıların ilk doğan tüm çocukları öldürüldü. Daha sonra kral, İsrail'e şu mesajı gönderdi: “Kalkın, hem siz, hem de İsrail oğulları kavmimin içinden çıkın;... ve gidin söylediğiniz gibi Rab'be tapının.”4Çıkış 12:31.İbraniler, Mısır'dan bağımsız bir millet olarak çıktılar. Allah, her yıl Fısıh'a uyulmasını buyurdu ve şöyle dedi: “Ve bir müddet sonra çocuklarınız: 'Bu ibadet sizin için ne anlam taşıyor?' diye sorduklarında, onlara şöyle söyleyin: 'Bu, Mısırlıları öldürdüğü zaman, Mısır'daki İsrail'in çocuklarını kurtaran Rab'bin Fısıh kurbanıdır.” Böylece bu harikulade kurtuluşun hikayesi nesilden nesile defalarca kez anlatılacaktı.SO 66.1

    Fısıh'ı yedi günlük Mayasız Ekmek Bayramı izledi. Bayramın ikinci gününde o yılki mahsulün ilk ürünleri ve bir deste arpa Rab'bin önünde sunuldu. İsrail'in Mısır'dan kurtuluşu, Fısıh Bayramının ha-tırlanmasını sağlayan somut bir kurtuluş dersiydi. Kurban edilen kuzu, mayasız ekmek ve mahsulün ilk ürünleri Kurtarıcı'yı temsil ediyordu.5İbadetin gereklerinin bir parçası olarak Yüce Allah tarafından verilen Kurbanlık sistemi, Kutsal Kitap'ın, günahın kefaretinin ölüm olduğunu ve insanın Allah'a olan itaatsizliğinin cezasını sadece ölümle ödeyebileceği görüşünü teyit eder. İnsanlar hayvanlan kurban ederek gelecekteki umutlarını Allah tarafından sağlanan bir bedelin vekaleti olarak projelendirir. Tıpkı bunun gibi İbrahim Peygamber'e de oğlunu kurban etmesi buyıırulduğunda, ileride gelecek olan ve vekaleten ölümüyle insanların günahlarının cezasını ödeyecek birisi anlatılmak istenmiştir. Ç.N.SO 66.2

    Bu bayrama uymak, Mesih'in zamanındaki birçok kişi için gerçek anlamını yitirmiş ve artık bir formalite haline gelmişti. Fakat bu, Allah'ın Oğlu için ne büyük bir önem taşıyordu!SO 67.1

    Çocuk Mesih, ilk defa tapmağa baktı. Beyaz cübbeleriyle kutsal görevlerini yerine getiren başkâhinleri gördü. Sunakta kanı akan kurbana baktı. Allah'ın önünde bir buhur bulutu inerken, ibadet eden diğer insanlarla birlikte dua etmek için eğildi. Fısıh ibadetinin etkileyici ayinlerine tanık oldu. Gün geçtikçe bu ayinlerin anlamını daha iyi anlıyordu. İçinde yeni duygular uyanmaya başladı. Her hareket, O'nun yaşamıyla bağlantılı gibi görünüyordu. Sessizlik içinde ve düşüncelerini yoğunlaştırarak, büyük bir sorunun üzerinde çalışıyor gibi görünüyordu. Görevinin sırrı Kurtarıcı'ya açılıyordu.SO 67.2

    Tapınakta gördüklerini derin bir şekilde düşünürken, anne ve babasının yanında kalmadı. Yalnız kalmak istedi. Fısıh ibadeti sona erdiğinde, tapınakta bir süre daha kaldı; ve Fısıh için gelen diğerleri Kudüs'ten ayrıldığında, O geride kaldı.SO 67.3

    Anne ve babası, Kudüs'e yaptıkları ziyarette, O'nun İsrail'deki büyük öğretmenlerle görüşmesini arzuluyorlardı. O, Allah'ın sözüne her bakımdan uyarken, hahamların ayin ve usullerine riayet etmedi. Yusuf ve Meryem, O'nu, bilge hahamlara hürmet etmeye ve onların isteklerine daha fazla ilgi göstermeye yöneltmeyi umuyorlardı. Fakat kutsal bilgiler, Mesih'e tapmakta Allah tarafından öğretildi. Mesih, Allah'tan aldığı bilgiyi insanlara iletmeye başlamıştı.SO 67.4

    O gün, tapınak binasına bağlı bir bölüm, peygamberlerin okullarının tarzına göre kutsal bir okula dönüştürüldü. Burada bir araya gelen öğrencilerin başlarında hahamlar vardı ve çocuk İsa buraya geldi. Bu ciddi, ağırbaşlı ve bilge adamların yanına oturup, onların verdiği dersleri dinledi. Öğrenmeye hevesli birisi gibi, peygamber-likler ve Mesih'in gelişini işaret eden olaylarla ilgili olarak, bu öğretmenlere sorular sordu.SO 67.5

    Mesih, kendisini Allah bilgisine susamış biri olarak tanıttı. O'nun soruları, uzun süre gizlenen gerçekleri hatırlatıcı olmasının yanı sıra, ruhun kurtuluşu için esas olan nitelikteydi. Her soru, onların ne kadar dar ve yüzeysel bir düşünce yapısına sahip olduklarını gösterirken, onlara ilahi bir ders verdi ve zihinlerine her bakımdan gerçeğin düşüncesini aşıladı. Hahamlar, Mesih'in gelişinin Yahudi milletine getire-ceği harikulade yükselişten bahsettiler. Fakat İsa, Yeşaya'nın peygam- herliğini temsil ediyordu ve Allah'ın Kuzusu'nun acı çekmesini ve ölmesini işaret eden o yazıların anlamını onlara sordu.SO 67.6

    Bilge öğretmenler, O'na sorular yönelttiler ve O'nun verdiği cevaplara şaşırdılar. Bir çocuğun ağırbaşlılığıyla onlara bilge insanların kavrayamadığı derin manayı vererek, Kutsal Yazı'nın sözlerini tekrarladı. O'nun işaret ettiği gerçeğin izleri, o günün dininde bir reformasyon oluşturabilirdi. Ruhsal konulara ilgi duyulabilirdi; ve İsa görevine başladığında, birçok kişi O'nu karşılamaya hazırlanabilirdi.SO 68.1

    Hahamlar, İsa'nın onların okullarında eğitim görmediğini biliyorlardı. Buna karşın O, peygamberlikleri onlardan çok daha iyi anlayabiliyordu. Bu zeki Celileli Çocuk'un gelecek vaat ettiğini sezdiler. İsrail'de bir öğretmen olabilmesi için O'nu bir öğrenci olarak kazanmayı arzuladılar. O'nun böylesine farklı düşüncelerinin, onların kendi düşünce kalıplarında şekillendirilmesi gerektiğini hissederek O'nun eğitilmesi görevini üstlenmek istediler.SO 68.2

    İsa'nın sözleri, onları daha önce hiç kimsenin etkilemediği kadar etkiledi. Allah, İsrail'deki bu liderleri aydınlatmak istiyordu ve bunun için onlara ulaşılabilecek tek aracıyı kullandı. Kibirli oldukları için başka bir kimseden ders almayı kabul etmek istemiyorlardı. Eğer İsa onlara ders vermek istiyor gibi görünmüş olsaydı, O'nu dinlemek bile istemezlerdi. O'na ders verdiklerini ya da en azından O'nun Kutsal Yazılar hakkındaki bilgilerini ölçtüklerini sanarak, bu şekilde kendilerini avutuyorlardı. İsa'nın gençlik dolu mütevazılığı ve nezaketi onların önyargılı davranışlarını engelledi. Farkında olmadan onların düşünceleri Allah'ın sözüne açıldı ve Kutsal Ruh onların kalplerine konuştu.SO 68.3

    Mesih ile ilgili beklentilerinin peygamberlik tarafından desteklenmediğini görmekten başka çareleri yoktu. Fakat kendi hırslarını coşturan teorilerinden vazgeçmek istemediler. Öğrettiklerini iddia ettikleri Kutsal Yazıları yanlış anladıklarını kabul etmek istemediler. Birbirlerine hep şu soruyu sordular: “Hiç öğrenim görmediği halde, bu Çocuk bu kadar çok bilgiyi nasıl edindi?” “Işık, karanlığın içinde parlar ve karanlık onu alt edememiştir.”6Yuhanna 1:5.SO 68.4

    Bu arada Yusuf ve Meryem büyük sıkıntı ve şaşkınlık içindeydiler. Kudüs'ten ayrılırken, İsa gözden kaybolmuştu ve O'nun geride kaldığını bilmiyorlardı. Ülke, o zamanlar çok yoğun bir nüfusa sahipti ve Celile'den gelen kervanlar çok genişti. Onlar şehirden ayrılırken, her- kes çok telaşlıydı. Yolda arkadaşları ve yakınlarıyla yolculuk yapmalarının sevinciyle, Yusuf ve Meryem'in dikkati dağılmıştı. O'nun yokluğunu gece oluncaya dek fark etmediler. Mola vermek için dur-duklarında, çocuklarının o yardımsever elinin yokluğunu hissettiler. O'nun yolculuk yaptıkları insanlarla birlikte olduğunu sanarak telaşlanmadılar. Yaşı henüz küçük olmasına rağmen, onların isteklerini önceden tahmin ederek, her zaman yaptığı gibi, gerektiğinde onlara yardım etmeye hazır olmasını bekleyen anne ve babasının, O'na olan güveni tamdı. Fakat şimdi korkuya kapıldılar. Birlikte yolculuk yaptıkları grubun içinde baştan başa O'nu aradılar; fakat O'nu burada aramaları faydasızdı. Bebekliğinde Hirodes'in O'nu öldürmek istediğini hatırlayınca, kalplerini korku dolu düşünceler sardı. Acı içinde kendilerini suçladılar.SO 68.5

    Kudüs'e geri dönerek, O'nu aramayı sürdürdüler. Ertesi gün tapınakta ibadet eden insanların arasına karıştılar. Tanıdık bir ses onların dikkatini çekti. Yanılmış olamazlardı; başka hiçbir kimsenin sesi, O'nun o ciddi, samimi ve ezgi dolu sesine benzemiyordu.SO 69.1

    Hahamların okulunda İsa'yı buldular. Sevinmelerine rağmen, O'nu kaybetmekten dolayı duydukları endişe ve üzüntüyü gizleyemediler. O'nu bulduklarında annesi, “Oğlum, bize bunu niye yaptın? Baban ve ben seni kaygı içinde arayıp durduk” dedi.SO 69.2

    İsa, “Beni nasıl arar durursunuz! Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?” diye cevap verdi. Ne var ki, onlar bu sözle O'nun ne demek istediğini anlamadılar. İsa bu sözleriyle Kutsal Babası'nın evinde olduğunu işaret etmişti. O'nun yüzünde onları şaşırtan bir ışık vardı. İlahilik, insanlığın içinde parlıyordu. O'nu tapınakta bulunca, O'nunla hahamlar arasında geçen konuşmaları dinlediler ve O'nun sorduğu sorulara ve verdiği cevaplara şaştılar. O'nun sözleri, hiçbir zaman unutulmayacak bir düşünce zincirini başlattı.SO 69.3

    Ve İsa'nın onlara sorduğu şu sorudan alınacak bir ders vardı: “Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?” Mesih, gerçekleştirmek için dünyaya geldiği işe kendisini adadı; fakat Yusuf ve Meryem kendi görevlerini ihmal etmişlerdi. Allah onlara kendi Oğlu'nu vererek en büyük onuru gösterdi. Kutsal melekler İsa'nın ha-yatını koruması için Yusufun hareketlerini yönlendirmişlerdi. Fakat bütün bir gün boyunca bir an bile unutmamaları gereken İsa'yı gözden kaybettiler. O'nu kaybetmekten dolayı duydukları korkuları dindiğinde, suçu kendilerinde aramak yerine, O'nun üzerine attılar.SO 69.4

    Yusuf ve Meryem'in, O'nu kendi çocukları olarak görmeleri gayet doğaldı. Çünkü O, her gün onlarla birlikteydi. O'nun hayatı her bakımdan diğer çocuklarınki gibiydi. İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu olduğunun farkına varmaları, onlar için zordu. Kurtarıcı'nın varlığında kendilerine verilen kutsamanın farkına varamamanın tehlikesi içindeydiler. Ondan ayrı kaldıkları zaman duydukları üzüntü ve O'nun sözlerindeki nazik sitem, sorumluluklarının kutsallığıyla onları etkilemek içindi.SO 70.1

    Annesine verdiği cevapta, ilk kez kendisinin Allah ile olan ilişkisini anladığını gösterdi. O'nun doğumundan önce melek Meryem'e şöyle dedi: “O, büyük olacak ve kendisine En Yüce Olan'ın Oğlu de-nilecek. Rab Allah, O'na atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un9Yakup: İsraillilerin atası.soyu üzerinde egemenlik sürecek ve egemenliğinin sonu gelmeyecek.”10Luka 1:32-33.Meryem bu sözleri yüreğinde sakladı. Buna karşın O, çocuğunun İsrail'in Mesih'i olacağına inanırken, O'nun görevini anlayamadı. O'nun sözlerini şimdi de anlamıyordu. Fakat O'nun, Yusuf ile kan bağının bulunmadığını ve kendisinin Tanrı'nın Oğlu olduğunu belirttiğini biliyordu.SO 70.2

    İsa, dünyevi anne ve babasıyla her zaman iyi ilişkiler içindeydi. Onlarla birlikte Kudüs'ten eve döndü ve onlara günlük hayatlarında ve iş hayatında yardımcı oldu. Görevine başlayacağı zamanı sadakatle bekleyerek, üstleneceği görevin sırrını kendi kalbinde sakladı. Kendisinin Tann'nın Oğlu olduğunu fark ettikten sonra 18 yıl boyunca O'nu Nasıra'daki eve bağlayan bağı kabul etti ve bir oğlun, bir kardeşin, bir arkadaşın ve bir ülke vatandaşının yapması gereken görevleri eksiksiz yerine getirdi.SO 70.3

    Görevi tapmakta kendisine açıldığında İsa, kalabalık insan grupları ile bir araya gelmekten kaçındı. Mesih, O'nun yaşamının sırrını bilenlerle Kudüs'ten sessiz bir şekilde dönmeyi istedi. Allah, Fısıh ibadetiyle halkını dünyasal şeylerle ilgilenmekten uzaklaşmaya çağırmayı ve onlara İsrail halkının Mısır'dan kurtuluşundaki harikulade olayı hatırlatmayı istiyordu. Bu kurtuluş ile onların günahtan kurtulma umudu görmelerini arzuladı. Kurban edilen kuzunun kanının, İsrail'in evlerini koruduğu gibi, Mesih'in kanı da onları koruyacaktı; onlar İsa vasıtasıyla sadece iman ederek, O'nun hayatını örnek alarak kendi hayatlarını düzelttiklerinde kurtulabilirlerdi. Simgesel ibadetleri sadece kişisel Kurtarıcı'ları olarak kendilerini İsa'ya yönelttiği zaman onlar için değer taşıyordu. Allah onların İsa'nın hizmeti ile ilgili olarak dua dolu bir çalışma ve düşünmeye yöneltilmelerini arzuluyordu. Fakat kalabalık insan grupları Kudüs'ten ayrılırken, yolculuk heyecanı ve sosyal ilişkileri onların zihinlerini boş yere meşgul etti ve dikkatlerini başka yönlere çekti; ve tanık oldukları ibadet unutuldu. Kurtarıcı, birlikte yolculuk yaptığı kimselerin dikkatini çekmedi.SO 70.4

    Yusuf ve Meryem, Kudüs'ten İsa ile birlikte yalnız olarak dönerlerken, düşüncelerini acı çeken Kurtarıcı'nın peygamberliklerine çevirmeyi umuyorlardı. İsa, çarmıh üzerinde annesinin üzüntüsünü hafifletmeye çalıştı. Mesih şimdi annesini düşünüyordu. Meryem, O'nun son acısına tanık olacaktı. İsa, kılıç onun ruhunu delip geçtiğinde, buna dayanabilecek kadar güçlü olabilmesi için annesinin O'nun görevini anlamasını arzuluyordu. İsa üç gün boyunca kendisinden ayrı kaldığında, annesi O'nu kaygı içinde aramıştı. Böylece O, dünyanın günahları için kendi canını feda ettiğinde üç gün süreyle yine kaybolacaktı. Dirilip mezardan çıktığında onun acısı ve kederi sevince dönüşecekti. Fakat İsa'nın düşüncelerini o an yönlendirmeye çalıştığı Kutsal Yazıları annesi anlamış olsaydı, O'nun ölümünden duyacağı acıya daha iyi dayanabilirdi.SO 71.1

    Eğer Yusuf ve Meryem, düşüncelerini dua ve tapınma yoluyla Allah üzerinde yoğunlaştırsalardı, görevlerinin kutsallığının farkına varabilirler ve İsa'yı gözden kaybetmezlerdi. Onlar bir günlük ihmalle Kurtarıcı'yı kaybettiler; fakat bu onların O'nu üç gün boyunca kaygı içinde aramalarına sebep oldu. Bu bizimle de böyle olabilir. Boş ve kötü konuşmalarla ya da dua etmeyi ihmal ederek, Kurtarıcı'nın varlığını bir gün biz de kaybedebiliriz. O'nu bulmak ve kaybettiğimiz huzuru tekrar kazanmak için O'nu acı içinde günlerce aramamız ge- rekebilir. Birbirimizle olan ilişkilerimizde Mesih'i unutmamaya ve O'nun sürekli bizimle birlikte olduğunu göz önünde tutmaya özen göstermeliyiz. Bizim sonsuz yaşam umudumuz olan Mesih'i düşün-memize engel olan dünyevi şeylere kapıldığımızda, kendimizi Mesih'ten ve göksel meleklerinden ayırmış oluruz. Bu kutsal varlıklar, Kurtarıcı'nın varlığının istenmediği ve O'nun yokluğunun fark edilmediği yerde kalamazlar. İsa'nın izinden gittiklerini iddia eden kimseler çoğu zaman bu yüzden cesaretlerini yitirirler.SO 71.2

    Birçok kişi dini ibadetlere katılır ve Allah'ın sözüyle dinçleşir ve huzur bulurlar. Fakat derin düşünmeyi ve duayı ihmal ederek kutsallıklarını kaybederler ve kendilerini bu kutsallığı almadan öncekinden bile yoksul bulurlar. Çoğu kez, Allah'ın kendilerine sert davrandığını düşünürler; fakat asıl hatanın kendilerinde olduğunu görmezler. Kendilerini İsa'dan ayırarak O'nun varlığının ışığını söndürmüşlerdir.SO 72.1

    Her gün İsa'nın hayatını inceleyerek düşünce dolu bir saat geçirmek bizim için faydalı olur. O'nun hayatını her yönüyle incelemeli ve O'nun yaşadığı her olayı; özellikle en son yaşadığı olayları gözümüzde canlandırmalıyız. O'nun bizim için yaptığı bu büyük fedakarlığı düşündüğümüzde, O'na olan güvenimiz daha da sağlamlaşacak ve sevgimiz artacaktır. O'nun ruhu tarafından daha derin bir şekilde sarılmış olacağız. Eğer sonunda kurtarılacaksak, çarmıhın önünde eğilmeyi ve pişmanlık dersini öğrenmeliyiz.SO 72.2

    Bir araya geldiğimizde birbirimiz için bereket kaynağı olabiliriz. Kendimizi Mesih'e adadığımızda, en iyi düşüncelerimiz O'nunla olacaktır. O'nun hakkında konuşmaktan sevinç duyacağız ve O'nun sevgisi hakkında birbirimizle konuşunca kalplerimiz ilahi etkilerle yumuşa-yacaktır. O'nun karakterinin güzelliğine bakınca, “hepimiz yücelik üstüne yücelikle O'na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz.”12Korintliler 3:18.SO 72.3

    (Bu bölüm Luka 2:41-51'e dayanmaktadır.)SO 72.4

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents