Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
Sevgi öğretmeni - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    20. “İşaret ve Mucizeler Görmedikçe”

    Celileliler, Fısıh Bayramından, İsa'nın yaptığı harikulade işlerin haberleriyle döndüler. Kudüs'teki Yahudi liderlerin O'nun çalışmalarına karşı olmaları ve yersiz eleştirileri O'nu Celile'ye yöneltti. Halkın çoğu, tapınağın amacının dışında kötü bir şekilde kullanılmasından, hahamların açgözlülüğü ve kibrinden rahatsız oluyordu. Yahudi liderleri kızdıran bu Kişi'nin, Kurtarıcı'ları olmasını umut ettiler. En parlak beklentilerini doğruluyor gibi yorumladıkları haberler kendilerine iletilmişti. Bu Peygamberin, kendisini Mesih olarak ilan ettiği bildirildi.SO 179.1

    Fakat Nasıra halkı O'na inanmadı. Bu yüzden İsa, Kana'ya giderken Nasıra'ya uğramadı. İsa öğrencilerine bir peygamberin kendi memleketinde onurlandırmadığını belirtti. İnsanlar bir kişinin karakteri üzerinde yorum yapmak için, çoğu kez kendi standartlarına göre tahminler yürütürler. Dar görüşlü, tutucu ve dünyasal düşüncelere sahip olan kişiler, İsa'yı, mütevazı doğumuyla, gösterişsiz kıyafetiyle ve günlük çalıştığı işiyle yargıladılar. Bu Kişi'nin, içerisinde günahın hiçbir izinin bulunmadığı tertemiz bir yüreğe sahip olduğunun farkına varamadılar.SO 179.2

    İsa'nın Kana'ya döndüğünün haberi kısa sürede tüm Celile'de yayıldı. Bu, acı ve keder içindeki insanlara umut getirdi. Bu haber, kralın hizmetinde olan soylu bir subayın dikkatini çekti. Subayın oğlu çaresiz bir hastalıktan dolayı acı çekiyordu. Hekimler onun hastalığına çare bulamamışlardı ve çocuk, her geçen gün ölüme daha çok yaklaşıyordu; fakat İsa'dan haberi olduğunda çocuğun babası, O'ndan yardım dilemeye karar verdi. Çocuğun durumu çok ağırdı. Babası dönünceye kadar ölmesinden endişe ediliyordu; buna rağmen soylu adam, durumu bizzat kendisinin bildirmesi gerektiğini hissetti. Bir babanın dualarının Yüce Hekim'in sevgisini uyandırabilmesini umuyordu.SO 179.3

    Subay, Kana'ya vardığında İsa'nın çevresinde kalabalık bir grubun toplandığını gördü ve sabırsızlıkla Kurtarıcı'ya yaklaştı. Yolculuktan dolayı yorgun ve bitkin düşmüş, kıyafeti tozlanmış ve gösterişsiz elbiseler içindeki Kişi'yi gördüğünde güveni azaldı. Bu Kişi'nin, kendisinin dileğini yerine getirip getiremeyeceğinden şüphe etti; fakat yine de İsa ile görüştü, O'na isteğini bildirdi ve evine kadar kendisine eşlik etmesini rica etti. Fakat İsa, onun çektiği acıyı biliyordu. Subay evinden ayrılmadan önce, Kurtarıcı onun niçin acı çektiğini biliyordu. Kendi dileği gerçekleşmedikçe, O'nu Mesih olarak kabul etmeyecekti. Belirsizlik ve acı içinde beklerken, İsa ona, “Belirti ve mucizeler görmedikçe hiçbir zaman iman etmeyeceksiniz” dedi. İsa'nın, Mesih olduğunun tüm tanıklığına rağmen, O'na iman etmesini, kendi isteğinin yerine getirilmesi şartına bağladı. Kurtarıcı hiçbir mucize ya da belirti istemeyen Samiriyelilerin basit fakat dürüst imanını, bu şüphe dolu inançsızlık ile karşılaştırdı. İlahiliğinin kanıtı olan İsa'nın sözü, onların kalplerine ulaşan inandırıcı bir güce sahipti. İsa, Kutsal Yazılara sahip olmalarına rağmen, kendileriyle Oğul aracılığıyla konuşan Allah'ın sesini duyamayan halkı için üzülüyordu.SO 180.1

    Buna karşın soylu adam, az da olsa imanlıydı; çünkü kendisine, her kutsamadan daha değerli görünen bir dilekte bulunmak için gelmişti. Ancak İsa'nın ona vereceği daha büyük bir hediyesi vardı. İsa sadece çocuğu iyileştirmeyi değil, subayın ve ailesinin O'nun kurtarışının kutsallığını paylaşmalarını sağlamayı ve çok yakında kendi çalışmalarına başlayacağı Kefernahum'da bir kutsal ışık yakmayı ar-zuladı. Fakat soylu adam, İsa'nın lütfunu dilemeden önce kendi gereksiniminin farkına varmalıydı. Sarayda görevli olan bu subay kendi milletindeki insanların birçoğunu temsil ediyordu. Onlar, İsa'ya sadece kendi bencil arzularından dolayı ilgi duyuyorlardı. O'nun gücü sayesinde kendilerine özel çıkarlar sağlayacaklarını umuyorlardı ve bu geçici iyiliğin gerçekleşmesi için O'na iman ediyorlardı; fakat kendi ruhsal hastalıklarından habersizdiler ve ilahi lütfa ihtiyaç duyduklarını göremediler.SO 180.2

    Kurtarıcı'nın soylu adama söylediği sözler, bir ışık parıltısı gibi onun kalbindekini açığa çıkardı. İsa'yı, kendi bencil arzusundan dolayı aradığını gördü. Şüphe dolu imanı ona gerçek karakteriyle göründü. Derin bir üzüntü içinde, duyduğu şüphenin kendi oğlunun hayatına mal olabileceğinin farkına vardı. Düşüncelerini okuyabilen ve kendisi için her şeyin mümkün olduğu Kişi'nin huzurunda bulunduğunu bili- yordu. Acı içinde şöyle haykırdı: “Efendim, yardım edin, çocuğum ölüyor.” İsa'ya olan imanı güçlendi. Yakup'un melekle güreştiğinde haykırdığı gibi, subayın İsa'ya olan imanı güçlendi: “Beni kutsal kılmadıkça seni bırakmam.”1Yaratılış 32:26.SO 180.3

    Subay ve Yakup benzer olaylar yaşadılar. Kurtarıcı, iman ederek kendisinden bu büyük gereksinimi dileyen kişiden asla çekinmez. Subaya: “Evine dön! Oğlun yaşıyor” dedi. Soylu adam Kurtarıcı'nın yanından ayrıldığında daha önce hiç olmadığı kadar huzurlu ve sevinçliydi. O, sadece oğlunun iyileşeceğine inanmakla kalmadı, aynı zamanda Kurtarıcı olarak İsa'ya güven duydu. Bu sırada Kefernahum'daki evde, ölmek üzere olan çocuğun yanındaki insanlar, çocukta ani ve gizemli bir değişikliğin oluştuğunu gördüler. Acı çeken çocuğun yüzünde artık ölümün gölgesi yoktu. Yüksek ateşin neden olduğu çocuğun yüzündeki solgunluk, yerini geri gelen sağlığın ilk belirtilerine bıraktı. Kısık gözleri parlamaya başladı. Halsiz ve güçsüz kalan bedenine tekrar güç geldi. Çocuğun görünümünde hiçbir hastalık belirtisi kalmadı. Ateş gibi yanan teni yumuşadı ve nemlendi; ve çocuk derin bir uykuya daldı. Günün en sıcak saatinde ateşi normale düştü. Çocuğun ailesi buna çok şaşırdı ve sevindi.SO 181.1

    Kana, Kefernahum'a fazla uzak değildi; fakat subay, İsa ile görüştükten sonra evine akşam vakti dönebilirdi. Eve dönerken fazla acele etmedi. Ertesi sabah olmadan Kefernahum'a vardı. Bu nasıl bir dönüştü!... İsa'yı bulmaya gittiğinde kalbi büyük bir acı ve sıkıntı içindeydi. Sanki gün ışığı ona zulmediyor ve kuş cıvıltıları onunla alay ediyordu. Kendisini şimdi ne kadar farklı hissediyordu!... Tabiat tümüyle yeni bir görünüme bürünmüş gibiydi. Artık dünyayı yeni gözlerle görüyordu. Sabahın sessizliğinde yolculuk ederken, sanki doğa onunla birlikte Allah'ı yüceltiyordu. Evine yaklaştığında hizmetkarlar onu karşılamaya gelirler. Onun üzgün olduğundan emin oldukları için üzüntüsünü dindirmeyi isterler. Onların getirdiği haberlere hiç şaşırmaz; fakat çocuğun saat kaçta iyileşmeye başladığını merakla sorar. O'na şöyle cevap verirler: “Dün saat yedide ateşi düştü.” Baba şu güvenceyi aldığında, “Oğlun yaşıyor” ilahi sevgi çocuğa dokundu.SO 181.2

    Baba oğlunu görmek için acele eder. Ölümden kurtulan çocuğunu bağrına basar ve oğlunun, mucizevi bir şekilde iyileşmesini sağ-ladığı için Allah'a defalarca kez şükranlarını sunar.SO 181.3

    Soylu adam, İsa hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyordu. Böylece O'nun insanlara ilahi dersler verdiğini duyduğunda, kendisiyle birlikte tüm ev halkı O'nun öğrencileri oldular. Yaşadıkları bu olay, tüm ailenin gerçeği bulmasını sağladı. Mucize haberleri yayıldı ve O'nun büyük işlerinin gerçekleşeceği Kefernahum'da, İsa için yol hazırlandı.SO 182.1

    Kefernahum da soylu adamı kutsayan Kişi, bizi de kutsamayı arzular. Fakat acı çeken baba gibi biz de çoğu kez dünyevi işlerimiz için İsa'yı aramaya yöneliriz ve O'nun sevgisine olan güvenimizi isteklerimizin gerçekleşmesine bağlarız. Kurtarıcı bize, istediğimizden daha büyük bir kutluluğu vermeyi arzular; ve kendi kalbimizdeki kötülükleri ve O'nun lütfuna ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bize göstermek için isteğimize geç cevap verir. O'nu aramaya yönelten bencillikten vazgeçmemizi ister. Çaresizliğimizi ve acil ihtiyacımızı açıkça itiraf etmeli ve kendimizi O'na emanet etmeliyiz.SO 182.2

    Soylu adam inanmadan önce, kendi duasının gerçekleştiğini görmek istiyordu; fakat dileğinin duyulduğunu ve kutluluğun verildi-ğini bildiren İsa'nın sözünü kabul etmek zorundaydı. Bu, bize de ders olmalıdır. İnanma sebebimiz Allah'ın bizi görmesi ya da duyması olmamalıdır. O'nun vaatlerine güvenmeliyiz. Allah'a iman içinde geldiğimiz zaman, O'na tüm dileklerimizi iletebiliriz. Allah'tan kutluluk dilediğimizde, onu alacağımıza inanmalıyız ve onu aldığımızda Allah'a şükranlarımızı sunmalıyız. O zaman, en çok ihtiyacımız olduğunda, Allah tarafından kutluluğun bize verileceğinin güvencesini alarak üzerimize düşeni yerine getirmeliyiz. Bunu yapmayı öğrendiğimiz zaman dualarımıza cevap verildiğini görürüz. “Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, her dilediğimiz ya da her düşündüğümüzden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir” (Efesliler 3:20).SO 182.3

    Bu bölüm Yuhanna 4:43-54'e dayanmaktadır.SO 182.4

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents