Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
Geçmişten Sonsuzluğa - 2. Cilt - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    Bölüm 12—Yizreel'den Horev'e Kadar

    Baal'ın peygamberlerinin öldürülmesiyle, kuzeydeki krallığın on oymağı arasında etkili bir ruhsal reform yapılması için yol açılmış oldu. İlyas, halkın önüne sapkınlıklarını koydu; onları kendilerini alçaltmaya ve Rab'be dönmeye çağırdı. Göklerin yargısı yürütüldü, halk günahlarını itiraf etti ve atalarının Allahını yaşayan Allah olarak kabul ettiler. Böylece Göklerin laneti geri çekildi ve onlar da yenilenen yaşamın geçici bereketlerine kavuştular. Ülke yağmurla tazelendi. “Git, yemene içmene bak; çünkü güçlü bir yağmur sesi var” dedi. Ahav, yiyip içmek üzere oradan ayrılınca, İlyas, Karmel Dağı'nın tepesine çıktı. Yere kapanarak başını dizlerinin arasına koydu.2GS 91.1

    İlyas, Ahav'ı bir takım dışsal kanıtlara bakarak bu kadar güvenle yağmura hazırlamadı. Peygamber gökyüzünden hiç bulut görmemiş, yıldırım sesi işitmemişti. Sadece Rab'bin Ruhunun kendisine verdiği söze iman ederek konuşuyordu. Gün boyunca Allah'ın isteğini hiçbir çekince olmadan yerine getirmiş, böylece O'nun verdiği peygamberliklere tam bir güven duyduğunu göstermişti. Kuraklığı gönderen Allah, şimdi de doğruluğun ödülü olarak bol yağmur vaat ediyordu. İlyas da vaat edilen dökülüşü bekliyordu. Allah'a tövbeli İsrail için alçakgönüllülükle yalvarışta bulundu.2GS 91.2

    İlyas, uşağını Akdeniz'e nazır bir noktaya gönderdi. Adam oradan Allah'ın duasını işittiğine dair gözle görülen bir belirti bekleyecekti. Uşak her seferinde, “Hiçbir şey görmedim” sözleriyle geri dönüyordu. Peygamber sabırsızlanmadı ya da imanını yitirmedi, dualarına ciddiyetle devam etti. Uşak altı kez yağmur belirtisi olmadığını söyledi. İlyas onu hiç yılmadan bir kez daha gönderdi. Bu kez uşak döndüğünde şöyle dedi: “Denizden avuç kadar küçük bir bulut çıkıyor.”2GS 91.3

    Bu yeterliydi. İlyas göklerin bulutlarla dolmasını beklemedi. İman sayesinde o küçük bulutun sağanak yağmura dönüştüğünü görebiliyordu; imanıyla uyum içinde hareket etti. Uşağını çabucak Ahav'a gönderip şu bildiriyi iletmesini istedi “Yağmura yakalanmadan arabanı al ve geri dön”2GS 91.4

    İlyas bir iman adamı olduğu için Allah onu İsrail tarihinin bu ciddi krizinde kullanabildi. O dua ettikçe imanı Göklerin vaatlerine ulaşıp onları kavradı. Allah'ın kendisini işittiğine dair tam bir kanıt beklemedi, en ufak bir belirtiyi bile Allah'ın beğenisi olarak görmeye hazırdı. İlyas'ın Allah'ın huzurunda yaptıkları, O'nun hizmetindeki her etkinlik alanında yapılabilir. Gilead dağlarından gelen peygamber için şöyle yazılmıştır: “İlyas da aynı bizim gibi bir insandı. Yağmur yağmaması için gayretle dua etti ve üç yıl altı ay yeryüzüne yağmur yağmadı” (Yakup 5:17).2GS 91.5

    Bu tür imana günümüzde ihtiyaç vardır. İmanın bu türü, Allah sözünün vaatlerine sarılır ve Gökler işitene dek bırakmaz. İmanın bu türü Göklerle sıkı bir bağlantı içindedir, karanlığın güçleriyle baş edecek güç verir. “İman sayesinde onlar ülkeler fethettiler, adaleti sağladılar, vaat edilenlere kavuştular, aslanların ağızlarını kapadılar. Şiddetli ateşi söndürdüler, kılıcın ağzından kaçıp kurtuldular. Güçsüzlükten kuvvet aldılar, savaşta güçlendiler, yabancı orduları bozguna uğrattılar” (İbraniler 11:33,34). Biz de bugün Allah'ın bizim için tasarladıklarına iman sayesinde ulaşıyoruz. “İman eden biri için her şey mümkün!” (Markos 9:23).2GS 92.1

    Başarılı duanın temel unsuru imandır. “İman olmadan Allah'ı hoşnut etmek imkânsızdır. Allah'a yaklaşan, O'nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir. Allah'ın önünde güvenimiz şu ki, O'nun isteğine uygun ne dilersek bizi işitir. Her ne dilersek bizi işittiğini bildiğimize göre, O'ndan dilemiş olduklarımızı aldığımızı da biliriz (İbraniler 11:6) (lYuhanna 5:14,15). Yakup'un sabreden imanıyla ve İlyas'ın yılmayan ısrarcılığıyla ricalarımızı Baba'ya sunabilir, O'nun bütün vaatlerini talep edebiliriz. O'nun tahtının saygınlığı, sözünün yerine gelmesine bağlıdır.2GS 92.2

    Ahav inişe geçerken gecenin gölgeleri Karmel Dağını örtüyordu. Tam o sırada gökyüzü bulutlarla karardı, rüzgar çıktı, şiddetli bir yağmur başladı. Ahav hemen arabasına binip Yizreel'e gitti. Karanlıkta ve kör edici yağmurda krallığın kentine yolculuk eden Ahav, önünü göremiyordu. Allah'ın peygamberi İlyas, o gün Ahav'ı bütün kullarının önünde alçaltmış ve putperest kahinleri öldürmüştü. Buna rağmen Ahav'ı hala İsrail'in kralı olarak kabul ediyordu. Ona hürmet ettiğini göstermek için Allah'ın gücüyle kuşanmış olduğu halde kralın arabasının önünde koştu, kentin girişine kadar ona rehberlik etti.2GS 92.3

    Allah habercisinin kötii bir krala yönelik bu lütufkar eylemi, Allah'ın hizmetkarları olduklarını iddia eden, ama kendilerine biiyiik değer biçenler için bir ders olmalıdır. Kendilerine ayak işi olarak görünen görevleri yapmak istemeyen kişiler vardır. Bu gibi kişiler, ihtiyaç duyulan işleri bile yapmaya çekinirler, hizmetçilik mi yapacağım, diye düşünürler. Bu gibi kişilerin İlyas'tan alacakları önemli bir ders vardır. İlyas'ın sözüyle göklerin hazineleri üç yıl boyunca yeryüzünden esirgenmiştir; Allah tarafından onurlandırılmış, Karmel'deki duasına karşılık göklerden ateş düşmüş ve kurbanı yakıp tüketmiştir. Eli Allah'ın yargısı olarak işlev görmüş ve putperest peygamberlerin cezasını infaz etmiştir. Ricalarına karşılık bol bol yağmur yağmıştır. Ancak halkın önünde Allah tarafından onurlandırıldığını gösteren zaferlerden sonra ayak işi bile yapmaya razı olmuştur.2GS 93.1

    İlyas ve Ahav, Yizreel'in kapısında birbirlerinden ayrıldılar. Duvarların dışında kalmaya karar veren peygamber, abasına örtünerek çıplak toprakta uyudu. Kente giren kral kısa sürede sarayın güvenliğine kavuştu. Karısına günün harika olaylarını anlatmaya başladı. İsrail'e Yahve'nin gerçek Allah olduğunu gösteren muhteşem mucizeden, O'nun seçilmiş habercisi İlyas'tan söz etti. Ahav, putperest peygamberlerin nasıl öldürüldüğünü anlatırken İzevel'in yüreği katılaştı, içini öfke bürüdü. Karmel'de gelişen olaylarda Allah'ın sağlayışını görmeyi reddetti, küstahça bir tavırla İlyas'ın ölmesi gerektiğini ilan etti.2GS 93.2

    O gece bir haberci yorgun peygamberi uyandırdı ve ona İzevel'in sözlerini iletti: “Yarın bu saate kadar senin peygamberlere yaptığını ben de sana yapmazsam, ilahlar bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın”2GS 93.3

    Kral, kahinler ve halk üzerinde tümüyle yetkin bir mucize kazanan İlyas'ın bunlardan sonra asla ümitsizliğe ya da ürkekliğe kapılabileceği düşünülemez. Ne var ki, Allah'ın koruyucu ilgisinin birçok kanıtıyla kutsanan bu adam, insanlığın zayıflıklarına bağışık değildir. Bu karanlık saatte imanını ve cesaretini kaybeder.2GS 93.4

    Şaşkınlık içinde uykusundan uyanır. Yağmur göklerden yağmaktadır ve her tarafta karanlık vardır. Üç yıl önce Allah'ın kendisini İzevel'in nefretinden ve Ahav'ın arayışından kurtarmak için nasıl bir sığınağa yönelttiğini unutan peygamber canını kurtarmak için kaçar. Bee-şeva'ya vardığında, uşağını orada bırakır ve bir günlük yolculuk yaparak çöle varır.2GS 93.5

    İlyas'ın görev yerinden uzaklaşmaması gerekiyordu. İzevel'in tehditlerini, kendisine Yahve'nin saygınlığını ortaya koyma sorumluluğunu emanet eden Rab'den koruma dilemeliydi. İzevel'in haberini getiren kişiye, Allah'ın kendisini kraliçenin nefretinden koruyacağını söylemeliydi. Daha birkaç saat önce Allah'ın olağanüstü gücüne tanık olmuştu; Allah'ın kendisini terk etmeyeceğine dair güven duymalıydı. Olduğu yerde kalsaydı, Allah'a sığınsaydı ve O'nun gücüne dayanarak gerçeğin yanında yer alsaydı, zarar görmeyecekti. Rab İzevel'i yargılar ve İlyas'a zaferinin başka bir işaretini verirdi. Böylece kralı ve halkı büyük bir reforma götürecek kadar etkili olabilirdi.2GS 94.1

    İlyas, Karmel'de gerçekleşen mucizeden çok şey beklemişti. Allah'ın gücünü gördükten sonra Ahav'ın artık İzevel'in etkisi altında kalamayacağını sanıyordu. İsrail'de hızlı bir reform başlayacağını düşünüyordu. Karmel'in doruklarında bütün gün boyunca aç açına emek vermişti. Yizreel'in kapısına kadar Ahav'a öncülük ederken, bütün bedensel yorgunluğuna rağmen cesareti yerindeydi.2GS 94.2

    Ne var ki güçlü bir imanın ve üstün bir başarının ardından sıkça görülen bir tepki, İlyas'ı da etkisi altına almaya başlamıştı. Karmel'de başlayan devrimin kalıcı olmayacağından korkuyordu, bu nedenle bunalıma girdi. Dağın tepesine kadar yükselmişti, ama şimdi vadideydi. Her şeye gücü yeten Allah'ın esiniyle en şiddetli iman sınavına göğüs germişti. Ancak cesaretini kaybettiği bu anlarda İzevel'in tehdidi kulaklarından çınlarken ve Şeytan bu kötü kadın aracılığıyla tasarısını uygulamaya devam ederken, peygamber Allah'a duyduğu güveni kaybetti. İlyas bir insan olarak çok büyük bir yüceliğe aracı olmuştu ve şimdi bunun ağır bir sonucuna katlanıyordu. Allah'ı unuttu ve kendisini ıssız bir çölde tek başına buldu. Yorgunluktan bitmiş, tükenmişti; dinlenmek için bir retem çalısının altına oturdu, ölmeyi diledi: “Ya Rab, yeter artık, canımı al, ben atalarımdan daha iyi değilim” İnsan konutlarından çok uzaktaydı, ruhu acı bir hayal kırıklığıyla ezilmişti, bir daha insan yüzü görmek istemiyordu. En sonunda, bitkinlikten uyuyakaldı.2GS 94.3

    Her insanın yaşamı bazen keskin bir hayal kırıklığı ve cesaret kaybıyla gölgelenir, kederle dolu günler gelir. Böyle bir dönemde Allah'ın, dünyada yaşayan çocuklarının sevecen koruyucusu olduğuna inanmak zordur. Sıkıntılar insanı taciz ettiğinde ölüm yaşama tercih edilir. İşte birçokları Allah'a güvenlerini böyle günlerde yitirirler, kuşkunun kölesi, inançsızlığın tutsağı haline gelirler. Böyle zamanlarda ruhsal görüşümüz olsa, Allah'ın meleklerinin aslında bizi kendimizden kurtarmaya çalıştıklarını ve sınırsız tepelerden de sağlam bir temele yerleştirmeye çalıştıklarını göreceğiz. O zaman yeni bir imana ve yaşama kavuşacağız.2GS 94.4

    Allah'a sadık kalan Eyüp, sıkıntı ve karanlık gününde şöyle duyurdu:2GS 95.1

    “Doğduğum gün yok olsun,
    'Bir oğlan doğdu' denen gece yok olsun!
    Keşke üzüntüm tartılabilse,
    Acım teraziye konabiİseydi!
    “Keşke dileğim yerine gelse,
    Allah özlediğimi bana verse!
    Kerem edip beni ezse,
    Elini çabuk tutup yaşam bağımı kesse!
    Yine avunur,
    Amansız derdime karşın sevinirdim,
    Çünkü Kutsal Olan'ın sözlerini yadsımadım
    Bu yüzden sessiz kalmayacak,
    İçimdeki sıkıntıyı dile getireceğim;
    Canımın acısıyla yakınacağım.
    Öyle ki, boğulmayı,
    Ölmeyi şu yaşama yeğliyorum.
    Yaşamımdan tiksiniyor,
    Sonsuza dek yaşamak istemiyorum;
    Çek elini benden, çünkü günlerimin anlamı kalmadı. (Eyüp 3:3; 6:2, 8-10; 7:1 1,15,16).
    2GS 95.2

    Eyüp yaşamdan bıkmış olsa da ölmesine izin verilmedi. Kendisine gelecekteki olasılıklar gösterildi ve bir umut bildirisi verildi:2GS 95.3

    Utanmadan başını kaldırır,
    Sağlam ve korkusuz olabilirsin.
    2GS 95.4

    Sıkıntılarını unutur,
    Akıp gitmiş sular gibi anarsın onları.
    Yaşamın öğlen güneşinden daha parlak olur,
    Karanlık sabaha döner.
    Güven duyarsın, çünkü umudun olur,
    Çevrene bakıp güvenlik içinde yatarsın.
    Uzanırsın, korkutan olmaz,
    Birçokları senden lütuf diler.
    Ama kötülerin gözlerinin feri sönecek,
    Kaçacak yer bulamayacaklar,
    Tek umutları son soluklarını vermek olacak (Eyüp 11:15-20).
    2GS 96.1

    Eyüp cesaret kırıklığının ve ümitsizliğin derinliklerinden çıkıp Allah'ın merhametinin ve kurtaran gücünün yüksekliğine kavuştu. Sonra da zaferle bağırdı:2GS 96.2

    Beni öldürecek, umudum kalmadı,
    Hiç olmazsa yürüdüğüm yolun doğruluğunu yüzüne karşı savunayım.
    Aslında bu benim kurtuluşum olacak,
    Çünkü Allahsız bir adam O'nun karşısına çıkamaz.
    Oysa ben kurtarıcımın yaşadığını,
    Sonunda yeryüzüne geleceğini biliyorum.
    Derim yok olduktan sonra,
    Yeni bedenimle Allah'ı göreceğim.
    O'nu kendim göreceğim,
    Kendi gözlerimle, başkası değil.
    Yüreğim bayılıyor bağrımda! (Eyüp 13:15,16; 19:25-27)
    2GS 96.3

    “Rab, kasırganın içinden Eyüp'e ... yanıt verdi” (Eyüp 38:1) ve kuluna gücünü gösterdi. Eyüp Yaratıcının etkinliğini gördüğü zaman kendinden tiksindi, toz ve kül içinde tövbe etti. Bundan sonra Rab onu bolca kutsadı ve son yılları ömrünün en iyi yılları oldu.2GS 96.4

    Allah'a yetkin bir hizmette bulunmak için ümit ve cesaret temel niteliklerdir. Bunlar imanın meyveleridir. Ümitsizlik günah olduğu gibi mantıklı da değildir. Allah hizmetkarlarına deneme ve sınav için gereken gücü bol ölçüde vermeye isteklidir. O'nun düşmanlarının planları çok sağlam ve iyi kurulmuş gibi görünebilir, ama Allah bunların en güçlülerini bile devirebilir. Allah hizmetkarlarının imanlarının yeterince sınandığını gördüğünde bunu kendi zamanında ve kendi yöntemine göre yerine getirecektir2GS 96.5

    Cesareti kırılanlar için bir çare vardır - iman, dua ve çalışma. İman ve çalışma, güvence ve doyumun gün ve gün çoğalmasını sağlayacaktır. Kötü önsezilere ve ümitsizliğe teslim mi oldunuz? En karanlık günlerde, her şey kötü gider gibi göründüğünde, korkmayın. Allah'a iman edin. O sizin ihtiyacınızı biliyor. Bunu karşılayacak güce de sahiptir. O'nun sınırsız sevgisi ve acıması asla tükenmez. Allah vaadini yerine getirmeyecek diye korkmayın. Allah sonsuz gerçektir. Allah, kendisini sevenlerle yaptığı antlaşmayı asla değiştirmeyecektir. Allah'ın sadık kullarının ihtiyaçları her neyse, O bunları gereken ölçüde karşılayacaktır. Elçi Pavlus şöyle tanıklık etmiştir: Ama “O bana dedi ki, Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır. İşte, Mesih'in gücü üzerimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm” (2.Korintliler 12:9,10).2GS 97.1

    Allah sınav zamanında İlyas'ı terk etti mi? Elbette, hayır! İlyas, Allah'ın kendisini bıraktığını hissettiği zamanlarda Allah onu daha az seviyor değildi. Allah İlyas'ın duasına karşılık gökyüzünden ateş gönderdiği ve dağın tepesini aydınlattığı zaman onu ne kadar seviyorsa, şimdi de o kadar seviyordu. O anda, İlyas uyurken yumuşak bir dokunuş hissetti, hoş bir sesle uyandı. Dehşete kapılarak kalktı, düşmanın yerini bulduğunu sandı ve kaçmaya hazırlandı. Ancak üzerine eğilen acımayla dolu yüz bir düşmana değil, dosta aitti. Allah hizmetkarına yiyecek sağlaması için göklerden bir melek göndermişti. Melek, “Kalk yemek ye” dedi. İlyas çevresine bakınca yanıbaşında, kızgın taşların üstünde bir pideyle bir testi su gördü.2GS 97.2

    İlyas, kendisi için hazırlanan yiyecekleri aldıktan sonra yeniden uykuya daldı. Melek ikinci kez geldi. Yorgun adama dokunarak merhametle konuştu: “Kalk yemeğini ye. Gideceğin yol çok uzun” dedi” İlyas kalktı, yiyip içti. Yediklerinden aldığı güçle kırk gün kırk gece Horev Dağı'na kadar yürüdü. Geceyi orada bulunan bir mağarada geçirdi.2GS 97.3

    Bu bölüm 1.Krallar 18:41-46; 19:1-8 ayetlere dayanmaktadır.

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents