Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
Geçmişten Sonsuzluğa - 2. Cilt - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    Bölüm 22—“Büyük Kent, Ninova”

    Bölünmüş İsrail'in günlerinde, eski dünyanın kentleri arasında en büyük olanı Asur krallığının başkenti Ninova'ydı. Babil kulesinde halkların dağılmasından sonra Dicle'nin verimli toprakları üzerine kurulan kent, yüzyıllar boyunca gelişti. Ninova öyle büyük bir kentti ki, ancak üç günde dolaşılabilirdi (Yunus 3:3).2GS 157.1

    Ninova kenti geçici bolluk zamanında suç ve kötülüğün hüküm sürdüğü bir yer haline gelmişti. Nahum bu kenti şöyle tanımladı: “Elleri kanlı kentin vay haline! Yalanla, talanla dolu. Yağmalamaktan geri kalmıyor... dinmeyen vahşetinden kim kaçabildi ki?” (3:1,19).2GS 157.2

    Ne var ki Ninova, bütün kötülüğüne rağmen henüz tümüyle terk edilmiş değildi. Bütün insanları (Mezmur 33:13) ve değerli olan her şeyi gören Allah (Eyüp 28:10), o kentte daha iyi ve yüce değerlere erişmek isteyen, fırsat bulsa yaşayan Allah'ı tanıyacak ve kötü işlerini bırakıp O'na tapınacak insanlar olduğunu biliyordu. Bu nedenle Allah, kendisini bilgelikle açıkladı, onları tövbeye yöneltecek bir kapı açtı.2GS 157.3

    Bu görev için seçilen kişi, Amittay oğlu Yunus peygamberdi. Allah bir gün Yunus'a “Kalk, Ninova'ya, o büyük kente git ve halkı uyar” diye seslendi, “Çünkü kötülükleri önüme kadar yükseldi” (Yunus 1:1,2).2GS 157.4

    Peygamber bu görevin zorluklarını ve sözde olanaksızlıklarını düşünürken, Allah çağrısının bilgece olup olmadığını sorgulamak için ayartıldı. İnsan gözüyle böyle bir bildiriyi o kibirli kentte duyurmanın hiçbir kazancı olamazdı. Hizmet ettiği Allah'ın tümüyle bilge ve her şeye gücü yeter olduğunu bir anda unutuverdi. Kuşku ve tereddüt içinde beklerken Şeytan onun cesaretini kırdı. Büyük bir korkuya kapıldı ve Tarşiş'e kaçmaya karar verdi. Yafa'ya inip Tarşiş'e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi, Rab'den uzaklaşmak için Tarşiş'e doğru yola çıktı (3.ayet).2GS 157.5

    Yunus'a verilen sorumluluk ağırdı, ama onu görevlendiren Rab kulunu destekleyebilecek ve başarı kazandırabilecek güçteydi. Peygamber sorgulamadan söz dinleseydi, birçok acı deneyimden esirgenecek ve büyük bereketlere kavuşacaktı. Ancak Yunus'un ümitsiz olduğu anda Rab onu bırakmadı. Sınavlar ve tuhaf sağlayışlar aracılığıyla peygamberin Allah'a ve O'nun sınırsız kurtarış gücüne duyduğu güven canlandı.2GS 157.6

    Yunus çağrıyı ilk işittiği anda durup sakin bir şekilde düşünseydi, üzerindeki sorumluluktan kaçmanın ne kadar akılsızca olduğunu görecekti. Ama zaten, bu çılgın kaçışına sorumsuz bir şekilde devam etmesine izin verilmeyecekti. Yolda Rab şiddetli bir rüzgar gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı. Gemiciler korkuya kapıldı, her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı. Gemiyi hafifletmek için yükleri denize attılar. Yunus ise teknenin ambarına inmiş, yatıp derin bir uykuya dalmıştı (4,5.ayetler).2GS 158.1

    Gemiciler ilahlarına yalvarıp yardım istediler. Gemi kaptanı son derece sıkıntılıydı. Yunus'un yanma gidip, “Hey! Nasıl uyursun sen?” dedi, “Kalk, ilahına yalvar, belki halimizi görür de yok olmayız” (6.ayet).2GS 158.2

    Ne var ki görev yolundan dönmüş adamın duaları hiçbir yardım sağlamadı. Gemiciler fırtınanın tuhaf şiddetinin ilahlarının öfkesinden kaynaklandığını sanıyorlardı. Bu nedenle, “Gelin, kur'a çekelim” dediler, “Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi.” Kur'a çektiler, kur'a Yunus'a düştü. Bunun üzerine Yunus'a, “Söyle bize!” dediler, “Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?”2GS 158.3

    Yunus, “İbrani'yim” diye karşılık verdi, “Denizi ve karayı yaratan göklerin Allahı Rab'be taparım.” Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. “Neden yaptın bunu?” diye sordular. Yunus'un Rab'den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı. Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus'a, “Denizin dinmesi için sana ne yapalım?” diye sordular.2GS 158.4

    Yunus, “Beni kaldırıp denize atın” diye yanıt verdi, “O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız.” Denizciler karaya dönmek için küreklere asıldılar, ama başaramadılar. Çünkü deniz gittikçe kuduruyordu. Rab'be seslenerek, “Ya Rab, yalvarıyoruz” dediler, “Bu adamın canı yüzünden yok olmayalım. Suçsuz bir adamın ölümünden bizi sorumlu tutma. Çünkü sen kendi istediğini yaptın, ya Rab.”2GS 158.5

    Sonra Yunus'u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti. Bu olaydan ötürü denizciler Rab'den öyle korktular ki, O'na kurbanlar sundular, adaklar adadılar. Bu arada Rab Yunus'u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı.2GS 159.1

    Yunus balığın karnından Allahı Rab'be şöyle dua etti:2GS 159.2

    “Ya Rab, sıkıntı içinde sana yakardım, Yanıt verdin bana.
    Yardım istedim ölüler diyarının bağrından, kulak verdin sesime.
    Beni engine, denizin ta dibine fırlattın. Sular sardı çevremi.
    Azgın dalgalar geçti üzerimden.

    'Huzurundan kovuldum' dedim,
    'Yine de bakacağım kutsal tapınağına.'

    Sular boğacak kadar kuşattı beni,
    Çevremi enginler sardı,
    Yosunlar dolaştı başıma.

    Dağların köklerine kadar battım,
    Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan;
    Ama, ya Rab, Allahım,
    Canımı sen kurtardın çukurdan.

    Soluğum tükenince seni andım, ya Rab,
    Duam sana, kutsal tapınağına erişti.

    Değersiz putlara tapanlar,
    Nankörlük etmiş olurlar.

    Ama şükranla kurban sunacağım sana,
    Adağımı yerine getireceğim.
    Kurtuluş senden gelir, ya Rab!” (Yunus 1:7 - 2:9)
    2GS 159.3

    Yunus 'kurtuluşun Rab'den geldiğini' en sonunda öğrendi (Mezmur 3:8). Tövbe ederek ve Allah'ın kurtaran lütfunu tanıyarak kurtuluşa kavuştu (Mezmur 3:8). Güçlü derinliklerin tehlikelerinden kurtularak kuru toprağa atıldı.2GS 159.4

    Allah'ın hizmetkarına bir kez daha Ninova'yı uyarma görevi verildi: “Kalk, Ninova'ya, o büyük kente git ve sana söyleyeceklerimi halka bildir.” Yunus bu kez Rab'bin sözünü sorgulamaya ya da ondan kuşkulanmaya kalkışmadı, hiç tereddüt etmeden itaat etti. Yunus kente girip dolaşmaya başladı. Bir gün geçince, “Kırk gün sonra Ninova yıkılacak!” diye ilan etti (Yunus 3:4). Sokak sokak dolaşarak bu uyarı bildirisini herkese duyurmaya çalıştı.2GS 160.1

    Uyarı boşa gitmedi. Allahsız kentin sokaklarında çınlayan ürkütücü sesleniş, kentin bütün sakinlerine ulaştı. Allah'ın Ruhu bu bildirinin insanların yüreklerine işlemesini sağladı, büyük kalabalıklar günahlarından ötürü titremeye ve derin bir eziklikle tövbe etmeye başladılar.2GS 160.2

    Ninova halkı Allah'a inandı. Oruç ilan ederek büyüğünden küçüğüne hepsi çula sarındı. Ninova Kralı olanları duyunca, tahtından kalkıp kaftanını çıkardı; çula sarınarak küle oturdu. Ardından Ninova'da şu buyruğu yayımladı: “Kral ve soyluların buyruğudur: Hiçbir insan ya da hayvan -ister sığır, ister davar olsun - ağzına bir şey koymayacak, otlamayacak, içmeyecek. Bütün insanlar ve hayvanlar çula sarınsın. Herkes var gücüyle Allah'a yakararak kötü yoldan, zorbalıktan vazgeçsin. Belki o zaman Allah fikrini değiştirip bize acır, kızgın öfkesinden döner de yok olmayız” (5-9.ayetler).2GS 160.3

    Krallar ve soylular, halkla birlikte Yunus'un çağrısı üzerine tövbe ettiler (Matta 12:41) ve hep birlikte göklerin Allahına seslendiler, O'ndan merhamet dilediler. Allah Ninovalılar'ın yaptıklarını, kötü yoldan döndüklerini görünce, onlara acıdı, yapacağını. söylediği kötülükten vazgeçti (Yunus 3:10). Böylece bütün halk yıkımdan kurtuldu, İsrail'in Allahına övgüler sunuldu, putperest dünyada onurlandırıldı ve yasası saygıyla karşılandı Ninova'nın Allah'ı unutarak ve kibre kapılarak çevredeki ulusların eline düşmesi uzun yıllar aldı (Asur'un yıkımı için, bkz. 30.bölüm).2GS 160.4

    Yunus Allah'ın, tövbe eden kenti bütün kötülüğüne rağmen esirgemeye yönelik tasarısını öğrendiği zaman, O'nun şaşırtıcı lütfundan ötürü ilk sevinmesi gereken kişi kendisi olmalıydı. Ancak o, sahte peygamber olarak görülmekten korktu. Kafası sefil kentteki canların sınırsız değerinden çok kendi şöhretiyle meşguldü. Allah'ın tövbe eden Ninovalılara merhamet göstermesine çok gücenip öfkelendi. Rab'be şöyle dua etti: “Ah, ya Rab, ben daha ülkemdeyken böyle olacağını söylemedim mi? Bu yüzden Tarşiş'e kaçmaya kalkıştım. Biliyordum, sen lütfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ....bir Allahsın” (Yunus 4:1,2).2GS 160.5

    Bir kez daha sorgulama ve kuşkulanma eğilimine teslim olarak cesaretini yitirdi. Başkalarının çıkarlarını gözden kaybederek kentin esirgendiğini görmektense ölmeyi yeğledi: “Ya Rab, lütfen şimdi canımı al. Çünkü benim için ölmek yaşamaktan iyidir.”2GS 161.1

    Rab, “Ne hakla öfkeleniyorsun?” diye karşılık verdi. Yunus kentten çıktı, kentin doğusundaki bir yerde durdu. Kendisine bir çardak yaptı, gölgesinde oturup kentin başına neler geleceğini görmek için beklemeye başladı. Rab Allah Yunus'un üzerine gölge salacak, sıkıntısını giderecek bir keneotu sağladı. Yunus buna çok sevindi. Ama ertesi gün şafak sökerken, Allah'ın sağladığı bir bitki kurdu keneotunu kemirip kuruttu. Güneş doğunca Allah yakıcı bir doğu rüzgarı estirdi. Yunus başına vuran güneşten bayılmak üzereydi. Ölümü dileyerek, “Benim için ölmek yaşamaktan iyidir” dedi.2GS 161.2

    Ama Allah, “Keneotu yüzünden öfkelenmeye hakkın var mı?” dedi. Yunus, “Elbette hakkım var, ölesiye öfkeliyim” diye karşılık verdi. Rab, “Keneotu bir gecede çıktı ve bir gecede yok oldu” dedi, “Sen emek vermediğin, büyütmediğin bir keneotuna acıyorsun da, ben Ninova'ya, o koca kente acımayayım mı? O kentte sağını solundan ayırt edemeyen yüz yirmi bini aşkın insan, çok sayıda hayvan var” (7-11 .ayetler).2GS 161.3

    Allah'ın Ninova'yı esirgeme tasarısından ötürü kafası karışan Yunus, buna rağmen yine de kendisine verilen görevi yerine getirdi ve büyük kenti uyardı; Allah'ın önceden bildirdiği olay yerine gelmediyse de uyarı bildirisi kesinlikle Allah'tan kaynaklanmış ve Allah'ın tasarladığı şekilde amacına ulaşmıştı. Allah'ın lütfunun yüceliği putperestlerin arasında açıklandı. Karanlıkta ve ölüm gölgesinde yaşayan, acılar ve sıkıntılarla yoğrulanlar Rab'be yakardılar. Çıkardı karanlıktan, zifiri karanlıktan kopardı zincirlerini. Sözünü gönderip iyileştirdi onları, kurtardı ölüm çukurundan (Mezmur 107:10,13,14,20).2GS 161.4

    Mesih yeryiiziindeki etkinliği sırasında Yunus'un Ninova'daki hizmetinden söz etti ve putperest kentte yaşayanlarla, kendi günlerindeki Allah halkını karşılaştırdı. “Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacak. Ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Ninovalılar, Yunus'un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Bakın, Yunus'tan daha üstün olan buradadır” (Matta 12:40,41). Mesih alım satımla, ticaretle meşgul olan, benlik için her şeyin yapılabildiği bir dünyaya gelmişti. O'nun sesi, bütün bu karışıklık içinde Allah'ın kozu gibi işitildi: “İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan, kendi canına karşılık ne verebilir?” (Markos 8:36,37).2GS 162.1

    Yunus'un duyurusu Ninovalılar için nasıl bir işaret idiyse, Mesih'in duyurusu da O'nun yaşadığı kuşak için bir işaretti. Ne var ki Mesih'in duyurusu o kadar farklı bir tavırla karşılandı ki! Kurtarıcı bütün o kayıtsızlığa ve alaycılığa rağmen görevini tamamlayana dek emek vermeye devam etti.2GS 162.2

    Aynı ders günümüzde Allah'ın habercileri olanlar için de geçerlidir. Ulusların kentleri, tıpkı eski Ninovalılar gibi gerçek Allah'ın sıfatlarını ve amaçlarını öğrenmeye muhtaç durumdadırlar. Mesih'in elçileri insanları, çoğunlukla gözden kaçırılan daha soylu bir dünyaya yöneltmelidir. Kutsal Yazıların öğretişine göre, ayakta kalacak.olan tek kent, kurucusu ve yapıcısı Allah olan kenttir. İman gözüyle bakanlar, Allah'ın yaşayan yüceliğiyle parlayan göksel eşiği görebilirler. Rab İsa, hizmetkarları aracılığıyla insanları, kutsal bir hırsla ölümsüz mirasa sarılmaya çağırmaktadır. Allah'ın tahtının yanında hazineler biriktirmeleri için onları teşvik etmektedir.2GS 162.3

    Kötülüğün istikrarlı tırmanışından ötürü, kentlerin üzerinde hızlı ve kesin bir suçluluk birikmektedir. Baskın çıkan bozulma, insanın tanımlayamayacağı boyutlara varmaktadır. Her gün yeni çekişmelere, sahtekarlığa ve rüşvetçiliğe sahne olmaktadır. Yasa tanımazlığın, zorbalığın, insan acılarına karşı kayıtsızlığın ve insan yaşamının vahşice yok edilişinin boyutları mide bulandıran bir düzeye erişmiştir. Her gün çılgınlık, cinayet ve intihar zincirlerine yeni halkalar eklenmektedir.2GS 162.4

    Şeytan insanların, Yahve'nin iyilikle dolu tasarısını çağlar boyunca göz ardı etmelerine neden olmuştur. Allah'ın yasasıyla ilgili yüce ilkeleri - adalet, merhamet ve sevgi -gözden kaçırmaları için büyük gayret göstermiştir. İnsanlar, içinde yaşadığımız çağın harika gelişmelerinden ve aydınlanmadan söz etmektedirler, ama Allah yeryüzünün günah ve zorbalıkla dolu olduğunu görmektedir. İnsanlar İlahi yasasının feshedildiğini, Kutsal Kitap'ın gerçek olmadığını duyuruyorlar. Bumun sonucunda da kötülük furyası, Nuh'un ya da sapkın İsrail'in günlerinde olmadığı kadar büyük bir kuvvetle dünyayı kasıp kavuruyor. İnsan ruhunun soyluluğu, yumuşak huyluluğu ve Allah sayarlık, şehveti artıracak yasak unsurlarla takas edilmiştir. Kazanç uğruna işlenen suçların kara kayıtları insanın kanını donduracak ve ruhunu dehşetle dolduracak boyuttadır.2GS 162.5

    Allahımız merhametlidir. Yasasını çiğneyenlere sabırla ve yumuşak bir merhametle yaklaşır. Ne var ki günümüzde, insanların Kutsal Yazılarda açıklanan Allah'ın yasasını öğrenmek için bu kadar büyük fırsatlara sahip olduğu bir dönemde, Yüce Rab zorbalığın ve suçun hüküm sürdüğü kötü kentlere daha fazla tahammül edecek değildir. Söz dinlemezlikte direnenler için Allah'ın sabrının sonu gelmektedir.2GS 163.1

    İnsanlar, Yüce Kralın günahlı dünyanın sakinlerine yaklaşımında ani ve beklenmedik bir değişim olmasına acaba şaşırmalılar mı? Günahların ve artan suçların ardından ceza gelmesi bir sürpriz olarak mı karşılanmalı? Sahtekarlık ve hileyle kazanç elde edenlerin yıkımla ve ölümle mahvolması şaşılacak bir şey mi? Birçoklan, Allah'ın gereklerine ilişkin ışıkla artan ölçüde aydınlandıkları halde, Yahve'nin yönetimini reddettiler ve göklerin yönetimine başkaldıran organizasyonun yaratıcısının kara bayrağı altında yürümeyi seçtiler.2GS 163.2

    Allah'ın sabrı çok büyük olmuştur - O'nun kutsal buyruklarına sürekli hakaret edildiğini düşündüğümüzde - bu sabrın büyüklüğü bizi şaşırtmaktadır. Her şeye gücü yeten Allah, bütün sıfatlarına sınırsız gücüyle set koymuştur. Ancak, On Buyruğun adil gereklerine küstahça meydan okuyan kötüleri cezalandırmak için mutlaka harekete geçecektir.2GS 163.3

    Allah insanlara bir deneme süresi tanır; ama O'nun sabrının da bir sınırı vardır, Allah'ın yargısının devreye girmesi gecikmez. Rab insanlara ve kentlere uzun süre katlanır, onları gazaptan kurtarmak için merhametli davranarak uyarılarda bulunur. Ancak merhamet çağrısının işitilmeyeceği bir gün gelecektir, gerçeğin ışığını reddetmeye devam eden kişiler silinip atılacaktır.2GS 163.4

    Dünyada hiçbir insan merheminin iyileştiremeyeceği bir kederin hüküm süreceği zaman yaklaşmaktadır. Allah'ın Ruhu geri çekilmektedir. Karada ve denizde ardı ardınca felaketler patlak vermektedir. Depremlerin, fırtınaların, yangınların, sellerin sayısı artmakta, can ve mal kaybı giderek yükselmektedir. Bu felaketler insan kontrolünün dışında, düzensiz ve organize olmayan doğa olaylarıdır. Ancak bunların hepsine bakarak Allah'ın tasarısını görmek mümkündür. Allah bunlar aracılığıyla insanları tehlikeye karşı uyarmaktadır.2GS 164.1

    Büyük kentlerde Allah'ın haberciliğini yapanlar kötülük, adaletsizlik ve yoksunluk nedeniyle cesaretlerini yitirmemelidirler. Bunlara göğüs gererek kurtuluş müjdesini duyurmak için gayret göstermeye devam etmelidirler. Kötülüğün hüküm sürdüğü Korint'de, Rab'bin elçi Pavlus'a söyledikleri, günümüzdeki imanlılar için de geçerlidir: “Korkma, konuş, susma! Ben seninle beraberim; hiç kimse sana dokunmayacak, kötülük yapmayacak. Çünkü bu kentte benim halkım çoktur” (Elçilerin İşleri 18:9,10). İnsanları kurtarma hizmetini yürütenler, Allah'ın öğüdüne kulak vermeyecek çok kişi olsa bile, bütün dünyanın ışıktan ve gerçekten yüz çevirmeyeceğini, sabırlı ve sadık Kurtarıcıya dönecek insanlar olacağını bilmelidirler. Her ne kadar suç ve zorbalıkla dolu olsa da, her kentte doğru öğretişe kulak vererek İsa'nın izleyicileri olacak insanlar vardır. Bu şekilde, binlerce kişi kurtuluş gerçeğine kavuşarak Mesih'i kişisel Kurtarıcıları olarak kabul edebilirler.2GS 164.2

    Allah yeryüzü sakinleri için bugün şöyle diyor: “Bunun için siz de hazır olun! Çünkü İnsanoğlu, ummadığınız bir saatte gelecektir” (Matta 24:44). Toplumda ve özellikle ulusların büyük kentlerinde baskın çıkan koşullar, Allah yargısının zamanının geldiğini ve yeryiizündeki her şeyin sonunun geldiğini yüksek sesle ilan etmektedir. Çağların krizinin eşiğinde duruyoruz. Allah'ın yargıları - ateş, sel, deprem ve kan dökümü - birbirinin ardınca gelecektir. Biiyiik ve etkili olaylar bizi şaşırtmamalıdır, çünkü merhamet meleği tövbesizleri daha fazla korumayacaktır.2GS 164.3

    Çünkii dünyada yaşayanları suçlarından ötürü cezalandırmak için Rab bulunduğu yerden geliyor. Dünya üzerine dökülen kanı açığa vuracak, öldürülenleri artık saklamayacak (Yeşaya 26:21). Allah gazabının fırtınaları harekete geçmiştir; yalnızca Yunus'un seslenişine olumlu karşılık veren Ninovalılar gibi merhamet çağrısına kulak verenler, Allah'ın yasalarına uyarak kutsal kılınanlar esirgenecektir. Yalnızca doğru kişiler, bu yıkım geçene kadar Mesih aracılığıyla Allah'da korunacaktır. Ruhumuzun ezgisi şu olmalıdır:2GS 164.4

    “Çaresiz ruhumun senden başka bir sığınağı yok;
    Beni asla yalnız bırakma, destek ol ve teselli et.
    Beni sakla Kurtarıcım, yaşamın fırtınası geçene dek
    Ruhum güvenle göklere kavuşana dek.”
    2GS 165.1

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents