Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
Geçmişten Sonsuzluğa - 1. Cilt - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    Bölüm 17: Yakup'un Kaçışı ve Sürgün Yaşamı

    Bu bölüm Yaratılış 28-31'e dayanmaktadır.

    Esav tarafından ölümle tehdit edilen Yakup, babasının evinden, babasının bereketini alarak kaçtı. İshak ona antlaşma vaadini anımsatarak Mezopotamya'da annesinin ailesinden bir eş almasını söyledi.1GS 96.1

    Ne var ki Yakup bu yalnız yolculuğa sıkıntılı bir yürekle çıktı. Elindeki değnekle vahşi ve göçebe oymaklar arasında yüzlerce kilometre yol almalıydı. Keder ve korku içinde insanlardan kaçınmaya çalıştı, çünkü öfkeli kardeşi tarafından bulunmak istemiyordu. Tanrı'nın kendisine vermeyi tasarladığı bereketi sonsuza dek kaybettiğinden korkuyordu; Şeytan da ona çeşitli ayartılarla baskı yapıyordu.1GS 96.2

    İkinci günün akşamı, babasının çadırlarından epeyce uzaklaşmıştı. Dışlanmış bir kişi olduğunu ve başına gelen bütün sıkıntıların kendi kusurundan kaynaklandığını biliyordu. Ruhunu derin bir çaresizlik kapladı ve zorlukla dua etmeye çalıştı. Kendisini o kadar yalnız hissediyordu ki, Tanrı'nın korumasına her zamankinden daha çok ihtiyacı vardı. Ağlayarak günahını itiraf etti ve tümüyle bırakılmadığını gösteren bir işaret verilmesini diledi.1GS 96.3

    Ancak Tanrı'nın merhameti, kusurlu ve güvensiz kuluna erişti. Rab Yakup'un ihtiyacını bir Kurtarıcı açıkladı. Yakup günah işlemişti, ama Tanrı'nın beğenisini yeniden kazanabileceği bir yol buldu.1GS 96.4

    Yolculuğun verdiği yorgunluktan ötürü kendisine uzanacak bir yol buldu ve başını bir taşa yasladı. Uyurken yerden göğe uzanan bir merdiven gördü. Bu merdivene melekler inip çıkıyorlardı. Merdivenin üzerinde yücelik içindeki Rab görülüyordu. Yakup'a şöyle dedi: “Atan İbrahim'in, İshak'ın Tanrısı Rab benim” dedi, “Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim. Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar senin ve soyunun aracı-lığıyla kutsanacak.” Bu vaat, İbrahim'e ve İshak'a verilmişti; şimdi de Yakup'a veriliyordu. Tanrı bu sözlerden sonra Yakup'u şöyle teselli etti: “Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden ayrılmayacağım.”1GS 96.5

    Merhametli Rab, kaçak Yakup'a geleceği göstererek putperestler ve düzenbazlarla karşılaştığında ayartılara göğüs gerebilmesi için onu hazırladı. Tanrı'nın amacının Yakup aracılığıyla yerine gelecek olması onu sürekli olarak bağlılığa yöneltmeliydi.1GS 97.1

    Bu görüm aracılığıyla kurtuluş tasarısı Yakup'a bildirilmiş oldu. Rüyadaki gizemli merdiven, İsa'nın Natanyel'e sözünü ettiği merdivendi; “Size doğrusunu söyleyeyim, göğün açıldığını, Tanrı'nın meleklerinin İnsanoğlu üzerinde yükselip indiklerini göreceksiniz” (Yuhanna 1:51). Adem ve Havva'nın günahları, yeryüzünü göklerden ayırmıştı. İnsan bu yüzden Yaratıcısıyla beraber olamıyordu. Ancak dünya, ümitsizliğe terk edilmemişti. Merdiven, bu beraberliği yeniden kuracak olan İsa'yı temsil etmektedir. Mesih, zayıf ve çaresiz insanı, sınırsız gücün kaynağına bağlar.1GS 97.2

    Bütün bunlar, Yakup'a rüyasında gösterildi. Yakup'un zihni o zaman gösterilenlerin sadece bir kısmını kavradıysa da, bu esinin büyük ve gizemli gerçekleri bütün ömrü boyunca incelenecek ve anlaşılacaktır.1GS 97.3

    Yakup gecenin sessizliğinde uyandı. Görüm kaybolmuştu. Sadece ıssız tepelerin hatları ve göklerin parlak yıldızları görülüyordu. Yakup, Tanrı'nın kendisiyle birlikte olduğunu güçlü bir şekilde hissediyordu. “Rab burada, ama ben farkına varamadım...Ne korkunç bir yer!” dedi, “Bu, Tanrı'nın evinden başka bir yer olamaz. Burası göklerin kapısı.”1GS 97.4

    “Ertesi sabah erkenden kalkıp başının altına koyduğu taşı anıt olarak dikti, üzerine zeytinyağı döktü. Oraya Beyt-EI adını verdi.” Beyt-El, ‘Tanrı'nın evi’ anlamına gelmektedir. Yakup bundan sonra ciddi bir ant içti. “Tanrı benimle olur, gittiğim yolda beni korur, bana yiyecek ve giyecek sağlarsa, esenlik içinde babamın evine dönersem, Rab benim Tanrım olacak. Anıt olarak diktiğim bu taş Tanrı'nın evi olacak. Bana vereceğin her şeyin ondalığını sana vereceğim.”1GS 97.5

    Yakup, Tanrıyla pazarlık yapmak istemiyordu. Rab ona zaten bolluk vaadi vermişti ve bu ant, Tanrı'nın merhametinden emin olan bir yürekten taşıyordu. Yakup, Tanrı'nın beğenisinin özel belirtilerini gördüğü için buna bir karşılık vermesi gerektiğini biliyordu.1GS 97.6

    İmanlı kişi Tanrı'nın kendisini kurtardığı zamanları minnetle anmalıdır. Her şeyin karanlık ve korkutucu göründüğü anlarda, bayılmak üzere olduğunda Tanrı'nın kendisini nasıl tazelediğini hatır- lamalıdır. Sayısız bereketlerin içinde sık sık şöyle sormalıdır: “Ne karşılık verebilirim Rab'be, bana yaptığı onca iyilik için?” (Mezmur 116:12).1GS 97.7

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents